‘İslam en iyisi ama biz en iyisi değiliz’

Üniversite yıllarımızdan bu yana ‘Kapitalizmin sonu geliyor’, ‘Batı çöküyor’, ‘Amerikan yüzyılının sonu’ tarzında kitaplar okuduk, konuşmalar dinledik. ‘70’li, 80’li, 90’lı yıllarda zihinlerimiz bu tür soğuk savaş döneminin söylemleriyle şekillendi ve dünyaya da öyle bakmaya çalıştık.

Bir yüzyıl değişti, 21. Yüzyıl’a girdik, ama sonra gördük ki ne Avrupa’nın, ne de Amerika’nın sonunun geldiği filan yok, ama biz hala batacaklar diye bekliyoruz. Oysa gerçekler o kadar farklı ki... Batı dünyası eğitimde, kültürde, teknolojide, ekonomide ve insani gelişmişlik düzeyinde İslam dünyasıyla arasındaki mesafeyi inanılmaz bir hızla açıyor. Buna yapay zekadaki gelişmeleri de eklediğimizde, maalesef bizim adımıza trajik bir manzara ortaya çıkıyor.

Rakamlar biraz yorucu olabilir ama ‘Batı çöküyor’ masalını daha iyi anlatabilmek için, Batı ile İslam dünyası arasında rakamsal bir karşılaştırma yapmakta yarar var.

Mesela 1970’de Amerika’nın ekonomik büyüklüğü 1 trilyon 17 milyar dolar, Almanya’nın 185 milyar dolar, Fransa’nın 143.5 milyar dolar, İngiltere’nin 126 milyar dolar. Aynı yıllarda Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü 18.1 milyar dolar, Malezya’nın 3.9 milyar dolar, Endonezya’nın 9.1 milyar dolar, Pakistan’ın 10 milyar dolar, İran’ın 9.7 milyar dolar, Suudi Arabistan’ın 3 milyar dolar.

Peki günümüzde durum nedir dersiniz... Bugün Amerika’nın ekonomik büyüklüğü 18 trilyon 570 milyar dolara ulaşmış, Almanya 3 trilyon 467 milyar dolar, Fransa 2 trilyon 465 milyar dolar, İngiltere 2 trilyon 620 milyar dolar. Gelelim günümüzdeki İslam ülkelerinin durumuna: Türkiye 860 milyar dolar, Malezya 295 milyar dolar, Endonezya 932 milyar dolar, Pakistan 285 milyar dolar, İran 390 milyar dolar, S. Arabistan 645 milyar dolar. Bu tabloda en görünür artış Endonezya’da. İran ve S. Arabistan’ın petrol ülkeleri oldukları da dikkate alındığında durumun vahameti daha da belirgin hale gelmektedir.

***

Şimdi bu tabloya komplekslerimizi bir tarafa bırakarak akılla ve vicdanla baktığımızda görürüz ki, aramızda kapatılması neredeyse mümkün olmayan korkunç bir uçurum var. Kabul etmek gerekiyor ki sözünü ettiğimiz bu ülkelerin her biri demokratik hukuk devletinin büyük ölçüde uygulandığı ülkelerdir. İnsan hakları ve özgürlükler konusunda İslam dünyasıyla kıyaslanması bile mümkün olmayan bir mesafe almış durumdalar.

İtiraf edelim ki, demokratik değerleri içselleştirememiş, hukukun üstünlüğünü sağlayamamış, çevre duyarlığını önemsemeyen, kadın-çocuk haklarını, ötekinin özgürlüğünü dikkate almayan İslam ülkelerinin gerek ekonomik ve teknolojik, gerekse insani anlamda gelişmesi ve dünya ile yarışması asla mümkün değildir. Yazıya başlık olarak seçtiğim bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in o muhteşem sözünde olduğu gibi, “İslam en iyisi ama biz en iyisi değiliz.”

Hal böyleyken, hala demokrasiye reddiyeler düzmenin, “Demokrasinin de, insan haklarının da en mükemmeli zaten İslam’da var, Batı kültürünün ürünü olan demokratik değerlere ihtiyacımız yok” benzeri masallarla avunmanın kime ne faydası var doğrusu anlamak mümkün değil. Evet adalet, hak/hukuk, insan hakları gibi temel değerler elbette İslam’ın bize emrettiği ilkeler. Eğer İslam bizim için gerçekten önemliyse, dönüp kendimize sormamız gerekmez mi, ‘Neden İslam ülkeleri adaletsizliğin, hukuksuzluğun, özgürlük fukaralığının kol geldiği zillet hali içindedirler?’

***

Herhalde Batı, üniversitelerde eğitim kalitenizi düşürün, hukukun üstünlüğünü yok edin, özgürlükleri bastırın diye kafamıza silah dayamıyor. O zaman şu “Batı İslam ülkelerinin kalkınmasını engelliyor, Müslümanları yok etmek istiyor” söylemleriyle kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. Geçtiğimiz günlerde Yıldıray Oğur köşesinde Aliya İzzetbegoviç’in 1997’de Tahran’da yapılan İslam Konferansı Örgütü’nün toplantısında yaptığı konuşmadan şu cümleleri aktarmıştı. Bilge Kral’ın cümleleri Müslümanların halini o kadar iyi anlatıyor ki başka söze gerek yok.

“Çok açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların yardımı olmaz ama acı gerçekler bir ilaç olabilir. Batı çöküntü içinde ya da dejenere olmuş değil. Kendi kendini kandıran komünizmin ‘çürümüş Batı’ propagandası, bunu acı bir şekilde ödedi. Batı çürümüş değil. Güçlü, örgütlü ve eğitimli, okulları bizimkilerden iyi, kentleri bizimkilerden temiz. Batı’da insan haklarının düzeyi yüksek ve fakirler ile sakatlara toplumsal yardım iyi örgütlenmiş durumda. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler. Onların ilerlemelerinin karanlık yönünü de biliyorum ve bunun gözümden kaçmasına izin vermiyorum. İslam en iyisi ama biz en iyisi değiliz. Bunlar iki farklı şey ve her zaman onları karıştırıyoruz. Batı’dan nefret etmek yerine onunla rekabet etmeliyiz. Kur’an bize bunu emretmiyor mu; ’Hayırlı işlerde yarışınız.”

YORUMLAR (68)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
68 Yorum