Öfke dili cami avlusuna girerse
2009 yerel seçimleri öncesiydi, PKK yine o dönemde de yer yer saldırılara devam ediyor, özellikle de seçim öncesi günlerde daha fazla cinayetler işliyordu. Milletvekili olmam hasebiyle şehit cenazelerine sık katılıyordum. Şehitlerin yoğun olarak geldiği bir hafta Bursa’da teröre karşı gösteriler yapılıyor, Kürt vatandaşlara ait işyerleri taşlanıyordu.
***
Sokaklara taşan kontrolsüz öfke, AK Parti iktidarını vurmak ve siyasi rant elde etmek için de çok kullanışlı bir argüman haline dönüşmüştü. Cami avlularında bakanlar, milletvekilleri yuhalanıyor ve birileri bu öfke dilinden siyaset üretmeye çalışıyordu. En tehlikelisi ve de en çirkini şehitler için dualar ettiğimiz camilerin siyasi öfkenin mekanı haline dönüştürülmesiydi.
O günlerde hep şunu söylemiştik: “Şehitlerimizi uğurladığımız camilerimiz hepimiz için kutsal mekanlardır, lütfen buraları siyasetin bir aracı haline dönüştürmeyelim, camilerde saflarımızı daha sık tutalım ki terör örgütü sevinmesin...”
Evet şehitlerimizi ebediyete uğurladığımız cami avlularından siyaset devşirmeye çalışanlar hiç kazanmadı ve kaybettiler. Ama terör örgütü sevinmeye devam etti.
Şimdi de yine terörün en acımasız yüzüyle karşı karşıyayız, her gün şehitlerimizi uğurluyoruz ve yüreğimiz yanıyor. Ama talihsizliğe bakın ki tarih tekerrür ediyor. Geçmişte cami avlularında şehitler üzerinden siyaset yapanların kaybettiği bilindiği halde bu kez de Fatih Camii’nden şehit polislerimizi uğurlarken ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yuhalanıyor, üzerine mermi atılıyor.
***
Bu öfkede bir yanlışlık var, evet acımız büyük, teröre karşı tek yürek halinde haykıralım ama saflarımızı, birlikteliğimizi zaafa uğratacak bir üslupla değil... Hele de camilerde siyasetçileri yuhalayarak, yine eski günlerde olduğu gibi gerilim ateşine benzin dökerek hiç değil...
Eğer ana muhalefet partisi liderinin teröre karşı duruşunu beğenmiyorsak, ya da söylemlerinin terörü yüreklendirdiğine inanıyorsak her zaman en açık ve hatta sert bir üslupla eleştirebiliriz, buna hiçbir mani yok, ama camide değil.
Evet 11 şehit verildiği gün Kılıçdaroğlu’nun “Biz hapiste yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liye de gittik, İslamcıya da gittik, hiç ayrım yapmadık” sözleri talihsiz bir açıklama olmuştur. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamayla Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyonun cezaevlerine yaptığı ziyaretlere işaret etmek istediğini tahmin ediyorum. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki içinde AK Partili, CHP’li, MHP’li ve HDP’li vekillerin de olduğu bu komisyon cezaevlerinde hiçbir ayrım yapmadan görev gereği bütün mahkumları ziyaret etmişlerdir. Kaldı ki komisyon üyeleri mahkumların hangi görüşte olduğunu bilmezler, zaten bilmeleri de gerekmiyor. Maalesef bu ziyaretler üzerinden tırmandırılan gerilim tatsız bir noktaya gelmiş bulunuyor.
Üzülerek belirtmek gerekiyor ki şehit cenazeleri vesilesiyle camilere taşınan öfke dili hiç hayra alamet değil. Öyle bir gerilim oluşuyor ki, muhtemel sonuçlarını düşünmek bile insanı endişelendiriyor.
***
Fatih Camii’ndeki tatsız görüntünün ardından Edirne Selimiye Camii’nde şehit kadın polis Nefize Özsoy’un cenaze namazında yaşananlar da son derece düşündürücü. Gerilim ortamının ülkeyi nasıl bir akıbete sürüklemek üzere olduğunu görmek için Selimiye Camii’ndeki Cuma hutbesinde Atatürk’ün adı anıldığında cemaatin alkışlamasını herkesin aklı selimle bir kez daha düşünmesi gerektiği kanaatindeyim.
Camilerde bu olup bitenler, normal bir ülke görüntüsü olamaz. Ne yazık ki bu tablo sadece terör örgütünün işine yarar.