Sadece teşkilatlarda değişim yetmez
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son dönemde neredeyse hemen her konuşmasında teşkilatlarda metal yorgunluğu olduğunun altını özellikle çizmeye özen gösteriyor. Daha da önemlisi, parti teşkilatlarında görev alan herkesin toplumla daha sıcak ilişki kurmalarını, özellikle de gurur ve kibirden arınmaları gerektiğini vurguluyor. Erdoğan en son yaptığı değerlendirmede ise, il ve ilçe teşkilatlarında yapılan değişimlerde yönetime ağırlıklı olarak gençlerin ve kadınların getirilmesi gerektiğini söyledi.
Kuşkusuz bir genel başkanın milletin AK Parti’ye olan teveccühünün tazelenmesi için teşkilatlardaki motivasyonun yüksek olmasını istemesi son derece önemli ve hatta elzem. Herhalde Erdoğan bu uyarıları durup dururken, canı öyle istediği için yapmıyor. Unutmayalım Erdoğan siyasi birikimi ve karizması yüksek bir lider. Partisindeki yorgunluğu ve yozlaşmayı en iyi o görüyor.
Ve çok açık ki, zaaf görüntüsü gücünün önüne geçen bir parti yapılanmasıyla 2019 seçimlerine gitmek istemiyor. Bu yüzden de çok haklı olarak önce teşkilatların rehavetten kurtulmasını ve yeni bir dinamizm kazanmasını istiyor. Ayrıca Erdoğan, 16 Nisan referandumunda oluşan yüzde 49’luk ‘hayır’ bloğunun dağılmadığını ve olduğu yerde durduğunu da görüyor.
***
Hemen belirtmekte yarar var; cumhurbaşkanının parti teşkilatlarındaki değişim hamlesi doğru bir adım, gençlerin yönetime gelmesini istemesi gerçekten hayati bir önem taşıyor, partinin rehavetten ve yozlaşmadan mutlaka kurtulması gerektiği yönündeki uyarıları da sonuna kadar doğru bir yaklaşım ama kesinlikle yeterli değil.
Eğer AK Parti’nin 2019’da da büyük bir seçim başarısına imza atması bekleniyorsa, her şeyden önce bu partiyi 2011 yılına kadar zirveye taşıyan temel dinamiklerin iyi analiz edilmesi gerekiyor.
Kuruluşundan itibaren AK Parti’nin başarı hikayesinin yazılmasında kimlerin katkısı var önce onlara bakmak gerekiyor. Biliyoruz ki AK Parti işin başında Refah’tan ayrılan yenilikçi ekiple, liberallerle, demokrasi ve özgürlük talep eden Kürtlerle, hatta Avrupa’nın ve Amerika’nın liberal ve demokrat kesimleriyle birlikte yola çıktı. Bu arada bir yanlış algıyı da düzeltmekte yarar var, sanıldığı gibi bu partinin kurumuşunda cemaatler ve tarikatlar yoktu, onlar sonradan eklemlendiler ve pastadan büyük payı kapabilmek için de çok fazla çevre kirliliği oluşturdular.
***
Aslında AK Parti’nin 2019 için şimdiden teşkilatları alarma geçirmesinin çok haklı nedenleri var, zira özellikle son iki üç seçimde genç kuşaklardan oy almakta sıkıntı çekiyor. Bu yüzden de teşkilatları gençleştirmek için acele ediyor. Ancak sadece bu gençleştirme ile oy almak pek mümkün gözükmüyor.
Çünkü yeni nesil dünyadaki demokratik ve teknolojik gelişmeleri yakından izliyor, eleştiriyor, sorguluyor, akıl ve mantıkla hareket ediyor. Kısacası gençlerin artık parti aidiyetinin ötesinde farklı beklentileri var.
Dolayısıyla AK Parti’nin teşkilat değişimlerinin ötesinde, özellikle genç kuşakların teveccühünü sağlayacak yeni argümanlar üretmesi gerekiyor. Esas itibariyle, eğer AK Parti iktidarının ilk on yılında demokratikleşmede, özgürlüklerde yakaladığı değişim dalgasını sürdürebilseydi bugün hiç böyle bir sorunu olmayacaktı. Ama maalesef AK Parti’nin, işin başında birlikte yola çıktığı bütün paydaşlarıyla yavaş yavaş yolları ayrılıyor ve artık farklı istikametlere doğru yol alıyorlar.
Şimdi AK Parti’nin teşkilatlardaki değişim hamlesiyle birlikte oturup, hak-hukuk, özgürlük gibi evrensel kavramların daha geniş yorumlandığı bir dünyada neden bu kadar içine kapandığını ve neredeyse her şeyi ‘vatan-millet-dış düşman’ kavramlarıyla izah eder hale geldiğini düşünmesi gerekiyor.