Sandıktan birlikte yaşama talimatı
Aylardır tartıştık, konuştuk ve en sonunda kararı millet verdi. İşte demokrasinin özelliği de, güzelliği de bu... İktidarların belirlenmesinde olsun, anayasa değişikliklerinde olsun toplumun farklı kesimleri, siyasi partiler ve medya kendi penceresinden değerlendirmeler yapar, eleştirilerde bulunur ama nihai kararı verecek olan millettir.
Ve milletin verdiği karar da en doğru karardır. Nitekim dün sandığa giden halk tercihini yapmış ve yüzde 51.4 gibi bir oranla anayasa değişikliğini onaylamıştır. Bu sonuç, büyük bir zafer değildir ama ‘evet’in kazanmasıdır ve de net bir şekilde Tayyip Erdoğan’ın başarısıdır. Dolayısıyla ortaya çıkan millet iradesinin altını bir kez daha çizmek gerekiyor ki, eğer birileri bu başarı üzerinden bir meşruiyet tartışması açmak isterlerse bilinmeli ki bu abesle iştigaldir.
***
Hemen belirtelim; milletin sandıkta verdiği mesaj son derece önemlidir. Seçmen ‘evet’leri ve ‘hayır’ları birbirine yaklaştırarak en anlaşılabilir bir dille iktidar bloğuna da, muhalefete de dedi ki: “Benim irademe saygı gösterin, zafer ve yenilgi kavgalarına izin vermeden bu ülkede birlikte yaşamanın formüllerini mutlaka üretin.”
Demokrasinin bir uzlaşma rejimi olduğu dikkat alındığında, seçmen sandıkta ortaya çıkardığı bu sonuçla, gerilimi derinleştirecek, kutuplaşmayı azdıracak yaklaşımları elinin tersiyle itmiştir. Bu seçimin belki de en dikkatli okunması gereken tarafı, AK Parti-MHP ittifakının ortaya çıkardığı fotoğraftır. Zira matematiksel olarak bakıldığında iki partinin 1 Kasım seçiminde aldıkları oy toplamı yüzde 63’ler civarındadır. Bu açıdan bakıldığında matematiksel sonuçlar çok parlak değil. Ayrıca ortaya çıkan sonuç, cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının da bir tık altındadır. Bu arada, kritik eşiğin aşılmasında MHP oylarının önemli bir rol oynadığının altını özellikle çizmek gerekiyor. Bu fotoğrafa bakarak söylemek gerekirse, bundan sonraki süreçte gerek iktidarın oluşumunda, gerekse yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti-MHP ittifakı artık elzem hale gelmiştir, başka türlüsü de mümkün değildir.
Bu tablodan MHP oylarını çıkardığımızda, sonuçlar AK Parti açısından bir iç muhasebeyi gerekli kılmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, referandum öncesinde tartışıldığı gibi ciddi oranda olmasa da AK Parti’nin kendi öz oylarında bir miktar azalma söz konusudur.
***
İşte tam bu noktada AK Parti kendi içine dönüp enine boyuna bir muhasebe yapmalı ve kuruluş felsefesindeki ‘ortak aklı’ inşa ederek yeni bir diriliş ruhunu mutlaka yakalamalıdır.
Bu muhasebenin ne kadar gerekli olduğunu iyi anlamak için, büyükşehirlerdeki sonuçları dikkatle okumakta yarar var. Zira İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Diyarbakır, Mersin, Balıkesir, Eskişehir, Zonguldak ve Çanakkale gibi illerde ‘hayır’ oyları öndedir. Türkiye’nin ana aksını oluşturan şehirlerde insanlar yeterince ikna olmamışlar ki, böyle bir tablo ortaya çıkmıştır.
Şundan eminim ki bütün seçimlerde milletin verdiği mesajı en doğru şekilde okumayı başaran AK Parti, 16 Nisan sandığından çıkan mesajı da bütün veçheleriyle okuyacak ve gereğini yapacaktır. Çünkü çok iyi biliyorum ki, Tayyip Erdoğan için bir tek oy bile çok değerlidir. Dolayısıyla, eğer referandum sonuçları AK Parti açısından zihninde bir zaaf görüntüsüne işaret ediyorsa, bu durumu eksileri ve artılarıyla masaya yatırmaktan çekinmeyecektir.