‘Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz...’

Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 3 Ekim 2005’te başlatılan üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasına ilişkin kararı 37 oya karşı, 479 oyla kabul etti. 107 parlamenter ise çekimser kaldı. Bu karar metni bağlayıcı olmamakla birlikte, siyasi açıdan sonuçları olacak bir belge.

Muhtemelen AP’nin bu kararı, AB Bakanlar Konseyi tarafından da kabul görmeyecektir. Ancak atılan bu adımın, Avrupa Birliği’nin temel dinamikleri açısından ne yazık ki mantıklı bir izahı bulunmamaktadır.

Askıya alma talebinin en güçlü iki argümanı, OHAL uygulamaları ve idam...

Bir kere düğmeyi baştan yanlış iliklediyseniz, doğru sonuca ulaşmanız asla mümkün olmayacaktır. Maalesef Avrupa, Türkiye’nin 15 Temmuz’da yaşadığı felaketi anlamakta çok geç kaldı. Hala da gerçekten anladığından doğrusu çok emin değilim. Eğer önyargısız o geceyi doğru analiz edemezseniz, Türkiye toplumunun halen yaşamaya devam ettiği travmayı da anlamanız mümkün değildir.

***

Dolayısıyla o gece yanlış bir sayfa açan Avrupa Birliği, Türkiye-AB ilişkilerini rotasından kaydırmıştır. Çünkü yanlış hat üzerinden doğru hatta geçmek maalesef çok kolay olmuyor.

AB’nin 15 Temmuz’daki hatasını telafi için, Türkiye’ye karşı daha bir anlayışla yaklaşması gerekirken, Avrupa Parlamentosu’nun gerilime yatırım yapması doğrusu ikili ilişkilerde tamiri çok zor tahribatlara yol açacaktır.

Eğer o gün Avrupa Birliği darbecilere karşı güçlü bir ‘demokrasi sesi’ yükseltebilseydi, eminim bugün OHAL uygulamaları konusunda söylediklerinin reel bir karşılığı olacaktı. Bu konuda halk arasında çok veciz bir söz vardır: “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmazmış...”

Yani bugün Kanun Hükmünde Kararnameleri eleştirme hakkınızın olabilmesi için, önce Türkiye’yi buna mecbur bırakan o demokrasiye ve halka ihanet gecesi için söyleyecek sözleriniz olmalı. Ayrıca OHAL uygulamaları eleştirilemez diye bir şey yok. Eğer gerçekten Türkiye’de demokrasinin zenginleşmesini istiyorsanız, önce cuntacılara karşı güçlü bir duruş ortaya koyar, sonra da haklı bir zeminde KHK’ları eleştirebilirsiniz.

Avrupa Parlamentosu’nun kararındaki ‘idam gerekçesi’ni iyi niyetle açıklamak maalesef mümkün değil. Bir kere Türkiye’de idam konusunda söylem düzeyinin ötesine geçmiş en küçük adım bile yok. Ne iktidar partisinin, ne de muhalefetten herhangi bir partinin bu konuda ne önergesi, ne teklifi, ne de tasarısı var.

***

Ben bir gazeteci olarak idamın Türkiye’de geri gelmeyeceğini biliyorum da, Avrupa Parlamentosu bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama eğer bir konuda akıl ve mantık devre dışı kalmışsa, oradan sağlıklı sonuçlar çıkması mümkün değildir.

AP’nin kararındaki bir başka garabet de Lozan’ın gerekçeler içinde yer alması... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Lozan’la ilgili görüşlerini açıklaması, Türkiye’nin AB müzakerelerini askıya almak için bir gerekçe olabilir mi Allah aşkına? Kaldı ki bugüne kadar Lozan’la ilgili tarihçiler, siyasetçiler, bilim adamları, gazeteciler tarafından sayısız analizler ve yorumlar yapıldı, muhtemelen bundan sonra da yapılmaya devam edilecek.

Kısacası Avrupa Parlamentosu şu ana kadar hiçbir şekilde masaya gelmeyen ve de hiç gelmeyecek olan birtakım hayali argümanlarla tartışmalı bir karar vermiştir. Bu yüzden de maalesef iyi niyetle açıklamak mümkün değildir.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum