‘Terörsüz Türkiye’ yoluna devam ediyor, sıra ‘umut hakkı’ yasasında

PKK’nın “Bütün güçlerimizi Türkiye’den çekiyoruz” açıklamasıyla birlikte ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinde yeni bir safhaya geçilmiş bulunuyor.

İktidara ve Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’ye övgüler yer alan PKK’nın açıklamasındaki şu ifadeler önemli: “Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşların Türkiye’nin ve Kürtlerin geleceğini çok ciddi biçimde tehdit eder hale gelmesi üzerine; geçen yıl Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle, Önder Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıyla başlayan ve Önder Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısı ile kimlik kazanan süreç, son derece önemli ve kritik bir aşamadan geçmektedir.”

İktidarın şu ana kadar attığı adımlarla, PKK’nın açıklaması birlikte okunduğunda herkesin anlaması gereken gerçek şu ki ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinden artık geriye dönüş yok.

Ancak kabul etmek gerekiyor ki neredeyse yarım yüz yıllık kanlı bir problemin, sadece matematiksel bir yöntemle çözüleceğini düşünmek de biraz hayalcilik olabilir. Dolayısıyla meseleye daha geniş bir perspektiften bakmakta yarar var.

Sözün cazibesine kapılmadan söylemek gerekirse, sürecin en zor tarafı şimdi başlıyor. Bu açıdan PKK’nın açıklamasındaki şu ifadeleri dikkatle okumakta yarar var: “Çok açık ki biz 12. Kongre Kararlarına bağlıyız ve uygulamakta kararlıyız. Ama bunların pratikleşmesi için de yine PKK 12. Kongresinin aldığı kararlar doğrultusunda sürecin gerektirdiği hukuki ve siyasi yaklaşımlar gecikmeden gösterilmelidir. Bu çerçevede PKK’ye özgü Geçiş Hukuku esas alınmalı, demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır.”

Yapılan bu açıklamadan da anlaşılıyor ki PKK, aldıkları kararlara bugüne sadık kaldıklarını ve adım adım mesafe aldıklarının özellikle altını çiziyor. Hukuk ve demokratikleşme ile ilgili beklentilerini de en net cümlelerle Ankara’ya iletiyor.

Aslında açıklamanın satır araları dikkatle okunduğunda, iktidarın üzerine düşen hukuki adımları atmadığı taktirde sürecin tehlikeye girebileceği uyarısının bulunduğu da görülecektir.

Peki nedir PKK’nın talepleri?

Bir kere, genel af beklentisi içinde değiller. Talep çok net: “PKK’ye özgü Geçiş Hukuku.” Anlaşıldığı kadarıyla PKK, Türkiye’deki farklı toplumsal kesimlerin, demokratikleşme talepleriyle kendi taleplerinin karıştırılmasından yana değil. Muhtemelen ‘geçiş hukuku’ çerçevesinde, dağdan inenlerin durumlarını düzenleyen ve halen cezaevinde bulunan PKK’lılarla ilgili birtakım iyileştirmeler sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasını bekliyorlar.

Ve en önemlisi de Meclis’te çıkarılacak “umut hakkı” yasası ile Öcalan’a adada serbestlik sağlanması…

Ayrıca unutmayalım, MHP lideri Devlet Bahçeli 22 Ekim 2024’te “Terörsüz Türkiye” sürecini başlatırken, kendi siyasi hayatı açısından risk alarak, “Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun. Bu kararlılığı gösterirse ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılsın” çağrısı yapmıştı.

İşin özeti, üzerine düşen adımları sırasıyla attığını ve en son, güçlerini Türkiye’den çekmeye başladığını söyleyen PKK, iktidarın da üzerine düşeni yapmasını bekliyor.

Evet şimdilik işler yolunda gidiyor gibi gözüküyor. Açık söylemek gerekirse, ben iktidarın PKK’nın talep ettiği yasal düzenlemeleri yapabileceğinden çok emin değilim. Daha doğru bir tabirle, ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim.

Çünkü iktidar da çok iyi bilmektedir ki sadece PKK için özel olarak yapılacak yasal düzenlemeler, toplumun farklı kesimlerinde derin kırılmalara yol açabilir ve bu durum iktidar için hiç de hayırlı sonuçlar üretmeyebilir.

Kuşkusuz bu sürecin en büyük talihsizliği, Türkiye’de adaletin en yaralı olduğu bir dönemde yapılıyor olması.

Düşünün ki terör örgütü lideri olan Öcalan için “umut hakkı” yasası çıkarılacak. Kabul edelim ki terörün bitirilmesi için benzer çözüm adımları atan ülkeler gibi, Türkiye’nin de bu adımları atması elbette son derece önemli ve de gerekli.

Ancak bu sürecin izaha muhtaç olan bir tarafı var; PKK ve Öcalan için yasal düzenlemeler yapılırken, eğer Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay gibi isimler AİHM ve AYM kararlarına rağmen hala cezaevinde kalmaya devam edecekse, 15 milyonluk İstanbul’un seçtiği Ekrem İmamoğlu, casusluk dahil, akla gelebilecek en absürt iddialarla içeride tutulacaksa bu işte bir yanlışlık var demektir.

Evet, süreç söylem düzeyinde devam ediyor. Ama esas itibariyle bu sürecin ruhunu oluşturan “dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” kavramları, büyük bir hukuksuzluk fırtınasıyla ülkenin ufkundan çekilmiş bulunuyor. Böyle bir hukuksuzluk ikliminde, toplumla kucaklaşma sağlanabilir mi, doğrusu orası biraz meçhul…

YORUMLAR (52)
52 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.