Yerli ve milli olmanın temel şartı kaliteli eğitim

Türkiye AK Parti iktidarıyla ekonomide de, demokraside de önemli mesafeler kaydetti. Ancak eğitimde ve kültürde aynı şeyleri söylemek maalesef pek mümkün değil. Oysa biliyoruz ki ekonomide, teknolojide dünya ile rekabet edebilmenin temel şartı kaliteli bir eğitimdir.

Öğrencilerin uluslararası ölçekte fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri olan PISA’nın 2015 sonuçları eğitim konusunda Türkiye için uyarıcı sonuçlar ortaya koydu.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 15 yaş grubundaki öğrencilere uyguladığı sınavda Türkiye önceki yıllara göre geriledi. Fen, matematik ve okumada 2003’ten beri yükselen puanlar 2015’te düşerek, 12 yıl önceki sonuçların bile altına geriledi. Sıralamada ise Türkiye, 70 ülke içinde fende 52’nci, matematikte 49’uncu, okumada 50’nci sırada bulunuyor.

2003 yılında 434 olan fen puanı 425’e, 423 olan matematik puanı 420’ye, 441 olan okuma puanı ise 428’e düştü. Üç alanda da en başarılı ülke Singapur. Singapur’u sırasıyla Japonya, Estonya, Tayvan, Finlandiya, Kanada ve Güney Kore izliyor.

Şimdi oturup düşünme zamanı... Son dönemde Türkiye’nin temel tezlerinden birisi, ‘Yerli ve Milli’ olmak. Gerçekten de bir ülkenin dünyada saygın bir yer edinebilmesi için, öncelikle kendi kültürel ve tarihsel değerlerini, birikimlerini içselleştirmiş nesiller yetiştirmesi bir zarurettir.

***

Bu konuda hiçbir tereddüt yok... Ancak eğitim kalitesinin uluslararası standartların altına düştüğü ülkelerde, yerli ve milli iddialarının hamasetten öte bir anlam taşımadığı da bir gerçek.

Eğer yeni teknolojiler üretecek inovasyon uzmanlarınız yoksa, matematik ve fende dünya çapında bilim adamları yetiştirememişseniz, dünyanın gıpta ile dinlediği uluslararası üne sahip müzisyenle, dünyaca ünlü romancılar ve yeni Mimar Sinanlar yetiştirecek bir eğitim sisteminden mahrumsanız, ne kadar yerli ve milli olabilirsiniz ki...

Aslında hepimizin düşünmesi gereken konu şu; özellikle AK Parti iktidarı döneminde eğitim bütçeleri artırıldı, okullar yenilendi, sınıflarda mevcut azaldı ama eğitimin kalitesi giderek düşüyor. Galiba öncelikle acil olarak öğretmene yatırım yapmalı ve aynı zamanda da eğitimi reforme etmemiz gerekiyor. Eğer yeni nesilleri dünya ile rekabet edecek bilgilerle donatamazsak, korkarım 21. yüzyılı da kaybedeceğiz.

Artık şunu çok iyi biliyoruz. Bir ülkenin ekonomik açıdan kalkınmasında en önemli itici güç, o ülkenin sahip olduğu eğitim düzeyidir. Bu konuda önümüzde çok somut bir örnek var, Güney Kore... Faruk Levent ve Zeynep Gökkaya’nın “Güney Kore’nin başarısının altında yatan eğitim politikaları” adıyla çok değerli bir çalışması var.

Güney Kore’nin kalkınma anlamında gerçekleştirdiği olağanüstü başarısında, köklü eğitim reformları ve bu alanda yürütülen istikrarlı politikaların önemli rolü olduğunun altını çizen bu iki değerli araştırmacı, yapılan literatür taramasından elde edilen verileri değerlendirmiş ve eğitim alanında öne çıkan faktörleri sekiz başlık altında toplamışlar:

1- Genel bütçeden eğitime ayrılan payın yüksek olması,

2- Öğretmen eğitimine verilen önem,

3- Yükseköğretimde kalite yaklaşımı,

4- Bilim ve teknoloji alanında büyük hedefler,

5- İngilizce eğitimine verilen önem,

6- Bilişim teknolojilerinin eğitimde etkili kullanımı,

7- Üstün yeteneklilerin eğitimi,

8- Öğretmen maaşlarının yüksek olması.

Bugün Güney Kore’nin otomobil ve mobil teknolojisinde dünya çapında markaları var. Bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor ki, Güney Kore ‘Yerli ve Milli’ olmayı başarmış bir ülkedir.

Yerli ve milli olduğumuzu göğsümüzü gere gere haykırabilmemiz için, önce özgür düşünceli, bilim ve beceriyle donatılmış yeni nesiller yetiştirmeliyiz, gerisi hikaye...

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum