Terör dünyası

Barselona’daki terör saldırısı epeyidir zaten alarmda olan zihinleri bir kez daha uyandırdı. Tehlikenin büyüklüğü ve yakınlığı bir kez daha anlaşıldı. Umarız da anlaşıldı… Zira, çoğu kez yükselen tepkiler, alınan önlemler ve dayanışma mesajları saldırının ateşi sönmeye başladığında unutulup gidiyor. Kaçınılmaz olarak şimdi de bu takvim işleyecektir. Çünkü, Avrupa’nın karşı karşıya bulunduğu terör elle tutulur, gözle görünür veya hiyerarşisi ve iskeleti anlaşılabilir türden değildir.

Böyle olduğu içindir ki dünyanın en iyi denetlenen, gözetlenen, kontrol edilen ve dijital tekniklerle neredeyse mükemmelleşmiş takip imkanlarına sahip şehirleri bir bir vuruluyor.

***

Madrid, Londra, Brüksel, Berlin, Paris ve İstanbul…

Bazen kalabalığa dalan bir araçla, bazen de klasik silahlı saldırılarla şehirler avlanıyor.

Nasıl bugünlere gelindiğine dair sayısız teori ve analiz vardır. Muhtemelen çoğu doğrudur ve karşı karşıya bulunulan tehdidin büyüklüğü nedeniyle hepsi de ciddiye alınmalıdır. IŞİD terörü, öncülerinden çok daha ileri düzeyde akıl, mantık ve sivil, kadın, çocuk hedefler gibi insanlık kaygılarını dışlayan bir şiddette seyrediyor. Tonu, rengi, toleransı ne olursa olsun topyekün bir medeniyeti, demokrasiyi hedef alıyor. İslam’ın da kendileri gibi düşünmeyen bütün akımlarını -ki, bunlar ana akım ve çoğunluktur- düşman olarak görüyor, tekfir ediyor. Bu yüzden Hıristiyanlar da Müslümanlar da aynı oranda hedeftedir.

Böyle bir yelpazeden sınır tanımayan bir terör gücü çıkıyor. Bir sabah birdenbire veya bir gece ansızın…

IŞİD veya din adına yapılan her türlü terör, kimin canını yakarsa yaksın öncelikle Müslümanların sorunudur. Doğuşunda, gelişmesinde, büyümesinde Batı dünyasının yaptığı sayısız hatalar olmasına rağmen fatura her halükarda İslam dünyasına çıkmaktadır. Katiller vurdukça, İslam zarar görmekte, dünyaya yayılmış

Müslümanların alanı daralmaktadır. Hayatları zorlaşmakta, zaten birçok ülkede sıkıntılı olan ilişkileri tehlikeye girmektedir. Kalabalığa dalan her araç milyonlarca Müslümanın, özellikle çocukların ve gençlerin geleceğini karartmaktadır. Gelin görün ki bu sarmal da trajik bir şekilde yine IŞİD gibi terör örgütlerinin işine yaramaktadır. Terörün faturası çıkarılan kitleler, gelecekleri karardıkça teröre sempati duymaya başlamaktadır. Avrupa’dan Suriye’ye, Irak’a giden adları “yabancı savaşçılar” olan gençler de bu sarmaldan üremektedir.

***

İslam dünyası demokrasiyi, hukuku ve hoşgörüyü tesis edemedi. Hükümetler otokrasinin keyfini sürdükçe, adaletsizlik, gelir dağılımı problemleri ve fırsat eşitliği sistemi kurulamadı. Üstüne bir de mezhep kavgaları ve katliamları eklenince gerilim büyüdü, umutlar kırıldı ve özellikle gençler için şiddetin cazibesi arttı. Batı ise, geleneksel duyarsız ve empatiden yoksun politikalarıyla; hem İslam dünyasındaki baskıcı rejimlerin destekçisi olarak hem de kendi içinde “öteki” olanı anlamakta yetersiz kalarak bu düzenin ekmeğine yağ sürdü. Dünyayı ürküten yeni terör dalgası işte bu yollardan geçerek Avrupa’ya ulaştı.

Her türlüsünü olduğu gibi IŞİD terörünü durdurmanın yolu da kaynağına müdahaleden geçiyor. İslam dünyası demokrasiyi, hukuku, farklı görüşlere saygıyı benimseyecek, Batı da kapıları kapatarak, duvarlar örerek, görmezden gelerek sonunu aşamayacağını bilecek.

Böyle bakınca, meselenin temeline inince, doğudan batıya dünyanın işi ne kadar zor değil mi?

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum