Erdoğan, çay, Truman Show…

1998 yapımı, Jim Carrey’nin başrolünü oynadığı Truman Show’da filmin kahramanı Truman Burbank bir adada yaşıyor. Truman, sabahtan akşama kadar kelimenin tam anlamı ile muhteşem bir hayat sürüyor.
Sadece onun için yapılmış dev bir sette ömrünü geçiren Truman’ın çevresindeki her şey aslında bir kurgu.

Kahramanımızın çevresindeki herkes mutlu. Trafik düzenli. Okuduğu gazetelerde ölüm haberleri çıksa da yaşadığı adada gerçek bir trafik kazası olmuyor.

Truman ise gördüğü her şeyi gerçek sanıyor.

Tabii bu muazzam sistem kendi kendine işlemiyor. Truman’ın sabahtan akşama kadar hiçbir sürprizle karşılaşmaması için dev bir set ekibi çalışıyor. Işıkçılar, senaristler, oyunculardan oluşan dev bir kadro Truman’ın her anını planlamak için görev başında. Her şey o kadar planlı ve gerçek dışı ki Truman’ın içindeki gerçek insanın devreye girmesi ssitemin de sonunu getiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın günlerdir içimizi yakan alevlere teslim olan afet bölgesini ziyareti bana bu kült filmi hatırlattı.

Erdoğan’ın köylülerle buluşmasında çekilen ve yayınlanan bir kare var.

Erdoğan afet bölgesinde dolaşırken vatandaşlarla buluşuyor, konuştuğu herkes özel olarak dağıtılmış yeni n95 maskeler takıyor. Orası afet bölgesi. İnsanlar herşeylerini kaybetmiş ama pandemiye karşı önlemler en üst seviyede. İnsan merak ediyor, kimi kimden koruyorlar. Evi yanan, kolu bacağı sargılar içinde olan insanlar maske takamasa ne olur? Ama öyle değil. Maske işleyen bir sistemin yansıması.
Maske meselesine gelince sadece afet bölgesinde değil herhangi bir programda size dağıtılan bu maskeler olmadan Cumhurbaşkanı ile temas etmeniz çok zor.

Cumhurbaşkanlığı’nın sayfasındaki afetzedeleri ziyaret görüntülerinde yangına dair geçen belki de tek cümle konutların yapılacak olması, yanan traktörlerin listesinin alındığı.

Aynen filmde olduğu gibi sürprize yer yok.

Herkes kol mesafesinde.

Erdoğan’ın yangın afet bölgesinde “millî birliğimizin ve beraberliğimizin sembolü Cumhurbaşkanımız” anonsu ile orada bulunanlara 200 gramlık çay poşetleri atmak istemesi de tam bu sisteme uyuyor.
Sonuçta o çay dağıtma sisteminin işlemesinden onlarca kişi sorumlu. Tedarikçi, stokçu, otobüsteki her boşluğa çay paketi yerleştiren, içerde cumhurbaşkanına düzenli çay paketi akışını sağlayan bir mekanizma var.

Gerçi sunucunun sesinde bile bir tereddüt oldu. Cumhurbaşkanımız size çay ikram edecek derken biraz tekledi ama sistem tıkır tıkır işlediği için çay paketleri Cumhurbaşkanına iletildi, Erdoğan da bunları halka dağıttı.

Anadolu Ajansının yayınladığı 10 dakikalık görüntülerde kendilerine çay dağıtılan insanları görme imkânımız olmadı gerçi. Tüm görüntülerin ancak bir filtreden geçtikten sonra yayınlanması kuralı burada da devredeydi. En son 15 saniye yayınlanmasa daha iyiydi ama oluyor böyle şeyler.

Tüm bunlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Truman Show gibi sürprizlere yer olmayan ve kendisinin gerçek hayata değmesine izin vermeyen bir sette yaşadığını ortaya koyuyor. Erdoğan’ın, Külliye’den çıkıp tekrar dönene kadar her anı planlı.

Cumhurbaşkanı’nın hiçbir sürprizle karşılaşmaması, önceden planlanmamış bir durumla karşı karşıya kalmaması için dev bir özel kalem, protokol, güvenlik ve iletişim ekibi devrede.

Arada Truman Show’da gökyüzünden düşen lamba gibi planlanmayan kazalar da oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘eve ekmek götüremiyoruz’ diyen esnaf gibi. Bu tür kazalarda ise sorumluluk iletişim ekibine düşüyor. Mümkünse görüntülerin yayınlanmasının engellenmesi o da olmuyorsa kazaya neden olan kişinin Anadolu Ajansı üzerinden düzeltme yapması gibi.

Zamanla Erdoğan’ın temas edeceği tüm aktörler kontrolden geçmeye, tüm dış faaliyetler Cumhurbaşkanlığı külliyesine alınmaya, Erdoğan’la temas edecek herkes güvenlik kontrolünden geçmeye başladı.

Aynı kontrol ve gerçek aktörleri dışarda bırakma süreci Marmaris’teki Okluk koyunda da tatiller için tasarlandı.

Ez cümle bir dönem zaten sadece AK Parti teşkilatı ile temas edebilen Erdoğan’ın gerçek hayatla irtibatı birçok alanda koptu.

Böylesine gerçeklikten kopuk bir liderin afet bölgesinde çay dağıtması gibi akla-mantığa sığmayan eylemler bu kusursuz işleyen sistem içinde son derece normal. Dünyada diğer ülkelerin aşı için 100 avro para aldığı da, merkez bankası kasasının boşaldığını bilmemek de bu gerçeklikten kopukluğun bir sonucu. Yoksa özellikle yanlış yönlendiren filan yok.

Bir dönem en büyük gücü ve avantajı halkla doğrudan temas etmesi olan, çevresinde herkesten sansürsüz bilgi temin eden Erdoğan artık devletin en tepesinde, kurgulanmış bir hayatı yaşayan, sürprizlere izin verilmeyen bir ortamda yalnızlaşan bir aktör.

Truman Burbank gibi onun hayatının da büyük bölümü televizyonlardan canlı yayınlanıyor.

Tek farkla. Truman, içine doğduğu bir kurgunun esiri idi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu sistemi kendi elleri ile yarattı.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum