Ramazan arefesinde
28 Şubat Cuma'yı 1 Mart Cumartesi'ye bağlayan gece yani yarın gece ilk sahura kalkıyoruz. Üstümüzdeki sıcacık yorganlar açılacak, uykulu yüzler yıkanacak ve sofraya oturacağız. Kimimiz sıcak bir çorbayla başlayacak yemeğe, kimimiz bir güzel kahvaltı edecek. Belki Ramazan'ın ilk gününü uyuyarak geçirme planları yapacak çocuklar, belki anne babalarıyla çocuk orucu tutma pazarlığı. Anne babalar istese de uyuyamaz zaten, iş güç var çünkü. Ancak belki onlar da içlerinden “Ramazanın ilk birkaç günü kolay geçer inşallah” diye geçiriyorlardır zira beslenme rejiminin değişmesine hemen değil ancak birkaç günde alışılıyor.
Mukabeleler birkaç gün önceden başladı zaten (Mukabele kelimesi gençlere biraz yabancı olabilir, kelime anlamı “karşılık, karşılıklı iş, karşılıklı yapılan okuma”. Halk arasında “Ramazan ayında camilerde, evlerde vb toplananlara Kur’an okumak ve karşılık olarak onların dinlemesi” şeklinde anlaşılıyor.) Her gün bir cüz okunacak, bayram gelmeden birkaç gün önce bitirilecek ki bayram telaşı araya girmesin. Mukabeleye giden kadınların hepsi camilere gitmiyor, bazı komşular evlerini açıyor, iyi Kur’an okuyan bir komşuları da Kur'an okuyor. Artık her sorunun cevabı televizyonda, internette var ama yine de bazen Kur’an okuyana sorular soruyorlar, hoş sohbetler oluyor. Ramazan olduğu için ikram faslı yok, vakitlice dağılıyorlar evlerine.
Sahi çocukluğumuzda da böyleydi, ne güzel şey çocukluğumuzda da olan bir şeyin bugün de aynı şekilde devam etmesi. Mukabeleler televizyonlara taşındı bazı evlerde ama olsun, o da güzel, hele yaşını başını almış olduğu için birkaç sokak ötede yapılan mukabeleye gitmekte zorlananlar çok seviyor televizyon mukabelelerini. Mesaili çalışanlar da seviyor çünkü biraz fedakârlıkla sahur vaktinden önce kalkıp televizyonda okunan Kur'an'ı takip edebiliyorlar.
Ramazan’ın en büyük özelliği oruç fakat Ramazan, Kur’an’ın indiği ay olduğu için, Kur’an ayı olduğu için, bence mukabeleler de çok önemli çünkü insan her zaman Kur’an ile hemhal olması gerekse de günlük hayatın telaşında bunu ihmal edebiliyor. Ramazandaki mukabeleler bunu yapabilmek için bir adım. Bir ay her gün Kur’an ile hemhal olup Kur’an’ı hatmeden insan, Ramazan’dan çıktıktan sonra da devam etme gayreti gösterebilir. Belki her gün bir cüz okuyamaz ama hiç olmazsa birkaç ayet okuyabilir. Hayat kitabı Kur’an’ın, gerçekten hayat kitabı olduğuna şahitlik etmek için başlangıç adımları olabilir mukabeleler.
Mukabeleden çıktıktan sonra eve geçtiğinde, o gün okunan cüzün mealini okuyanlar da var. Her gün bir cüzün mealini okuyacak şekilde mukabele başlatanları da duydum. Ancak mealin mukabelesini yapmanın daha zor olduğunu da söylüyorlar çünkü anlamadıkları yerleri anlamaya çalışmak için duraksarlarsa daha çok zaman ayırmaları gerekiyormuş. Tabi “Hadi canım, öyle mukabele mi olur!” diyenler de oluyormuş. Ne cevap veriyorlar bilmiyorum ama televizyondan veya internetten yani bir kayıttan dinleyerek bile mukabele oluyorsa neden mealini dinleyerek mukabele olmasın. Kur'an okumaktan amaç Kur'an'ı anlamak değil mi?
Ramazan ayını, dünya telaşına hafif bir mola gibi değerlendirmek lazım bence çünkü en sevdiğimiz şeylerden biri olan yemeye içmeye hafif bir mola veriyoruz Ramazan’da, sonra bir önceki sene olduğu gibi yaratıcımızın kitabını tekrar okumaya başlıyoruz. Bu arada geçim sıkıntısı, çoluk çocuğun derdi, ne yapsanız sonuçlanmayan işler vb biraz zihnimizin dışında kalsa, onlar ve benzerlerini kafaya takmaya da hafif bir mola versek, daha çok misafir ağırlama derdine falan da düşmesek iyi olmaz mı?
Yönelişlerimiz ise fıtratımıza yani yaradılış özelliklerimize olsa. Ne de olsa Rabbimiz Rum suresi 30. ayette “Sen yüzünü doğrudan doğruya bu dine, Allah’ın fıtratına/varlıklarda geçerli kanununa çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. Dosdoğru din budur ama insanların çoğu bunu bilmez.” buyuruyor.
