Yusuf'un zindanına uğramadan
Kur'an'da muhkem ve müteşabih (açıkça hüküm bildiren ve birbiriyle benzeşen) ayetlerin yanı sıra kıssalar yani ibret verici kısa hikayeler anlatan ayet kümeleri de vardır. Ders çıkarmak isteyenler bu kıssalardan hayattaki gerçekliklere dair önemli dersler çıkarabilirler. Bu kıssaların en çok bilinenlerinden biri ise şüphesiz Yusuf aleyhisselamın kıssasıdır. Kur'an'ın kendisi de Yusuf suresi 3. ayette Yusuf kıssasının, kıssaların en güzeli olduğunu belirtir ve "Vahyettiğimiz bu ayet kümeleriyle en güzel kıssayı sana tam olarak anlatacağız. Daha önce sen bundan tamamen habersizdin. (Yusuf 13/3)" der.
Yusuf kıssasının güzelliği, içinde hayatın pek çok yönüne dair ibretler bulundurmasının yanı sıra her bir ayetinin neredeyse ayrı bir dünyaya açılmasıdır, mesela: Yusuf'un babası Yakup aleyhisselamın dünyası, üvey kardeşlerinin dünyası, kervancıların dünyası, vezirinin dünyası, vezirin karısının dünyası, vezirin karısının arkadaşlarının dünyası, bilirkişinin dünyası, hapisane arkadaşlarının dünyası, Mısır kralının dünyası, Yusuf'un anne bir kardeşi Bünyamin'in dünyası ve Yusuf'un kendi dünyası. Bunlar, yazıya başlamadan önce Yusuf suresini okuduğum sırada dikkat ettiklerim üstelik, kıssayı zaman ayırarak daha dikkatli bir şekilde okuyunca fark edilecek çok şey daha vardır mutlaka.
Kıssa Yusuf aleyhisselamın gördüğü bir rüyayı babasına anlatması ile başlıyor. Yusuf, rüyasında Güneş'in, Ay'ın ve on bir gezegenin kendisine secde ettiğini/boyun eğdiğini gördüğünü söylüyor. Babası, rüyasını kardeşlerine anlatmamasını tembihliyor. Bir gün Yusuf'un kardeşleri onu kıskanıyorlar hatta öldürme planı yapıyorlar. İçlerinden biri onu öldürmemelerini, bir kuyunun kenarına brakmaların, böylece kafilelerden birinin onu bulup alabileceğini söylüyor. Kıra, gezmeye götürmek için, babalarından Yusuf'u istiyorlar. Babaları izin vermek istemiyor hatta "Onu götürmeniz beni gerçekten üzer. Siz onunla ilgilenmediğiniz bir sırada onu kurt yer diye korkuyorum (Yusuf 12/13)" diyor fakat beraber gidiyorlar, sonra akşam üzeri ağlaya ağlaya babalarının yanına geliyorlar ve ellerinde Yusuf'un kanlı gömleğiyle "Biz yarış yapmaya gitmiş, Yusuf'u da eşyalarımızın yanında birakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Gerçi biz ne kadar doğru sözlü olsak da sen bize inanacak değilsin." diyorlar.
Yusuf'u ise oradan geçen kafilelerden biri kuyuda buluyor, çıkarıyor ve Mısırlı bir vezire köle olarak satıyor. Yusuf, Mısırlı vezirin evinde büyüyor. Vezirin karısı, artık güzel bir delikanlı olan Yusuf'la birlikte olmak istiyor. Yusuf, Rabbinin burhanıyla (yapmak istediği şeyin kötü bir şey olduğunun içine ilham olunması ile) vazgeçip kapıya yöneldiğinde kadın arkasından çekerek gömleğini yırtıyor. Kapının yanında kocasıyla karşılaşıyorlar. Bir bilirkişi, gömleğin arkadan yırtılmş olmasından dolayı Yusuf'un suçsuz olduğunu söylüyor. Kadın, şehirdeki bazı kadınlar kendisini kınadığı için, onları topluyor ve ellerinde meyve bıçakları varken Yusuf 'u yanlarına çıkarıyor, kadınlar ellerini kesiyorlar. Vezirin karısının ısrarcı hali yüzünden Yusuf "Rabbim, hapis benim için bunların beni çağırdıkları şeyden daha iyidir. Onların oyununu benden uzaklaştrmazsan onlara kaplırım ve cahillik edenlerden olurum. (Yusuf 12/33)" diyor. Bundan sonra Yusuf'un hapishane süreci başlıyor.
Yusuf'la beraber hapse giren iki genç de rüya görüyor ve rüyalarını Yusuf'a anlatıyorlar. Yusuf, rüyaları, birinin asılacağı, diğerinin kurtulup krala içki sunacağı şeklinde yorumluyor. Kurtulacağını düşündüğü kişiye de "Efendinin yanında benden bahset. (Yusuf 12/42)" diyor fakat Şeytan adama bahsetmeyi unutturuyor ve Yusuf bir süre daha hapiste kalıyor.
Bir gün kral, karışık bir rüya görüyor. Bu rüyayı tabir etmek için adam aranırken, kurtulan hapishane arkadaşı Yusuf'u hatırlıyor ve Yusuf, rüyayı "yedi bolluk yılından sonra yedi kıtlık yılı gelecek" şeklinde tabir ediyor. Kral, onun kendisine getirilmesini emrediyor ve Yusuf, hapise düşmesine sebep olan suçtan da aklanarak hapisten çıkıyor, sonra kral onu has adamlarından biri yaparak hazinenin başına getiriyor.
Yusuf'un kralın rüyasını tabirindeki kıtlık yılları geliyor. Ambarları dolu olduğu için uzak memleketlerden bile erzak istemeye gelenler var ve bunların arasında onu kuyuya atan kardeşleri de var. O, kardeşlerini tanıyor ama kardeşleri onu tanımıyorlar. Onlara tam ölçek erzak veriyor ve bir dahaki gelişlerinde baba bir kardeşlerini yani öz kardeşi Bünyamin'i de yanlarında getirmelerini şart koşuyor. Memlekete döndüklerinde babaları Bünyamin'i üvey abileriyle erzak almaya göndermek istemiyor. Yusuf'un yanına tekrar erzak istemek için gittiklerinde Yusuf, Bünyamin'e kardeşi olduğunu söylüyor. Onlar, erzaklarını alıp yola çıkacakları sırada saray görevlilerinden biri kralın su kabı kaybolduğu için kervanlarında arama yapıyor. Kaybolan su tası, Bünyamin'in çuvalından çıkıyor. Yusuf, kralın kanununa göre Bünyamin'i yanında alıkoyuyor. Büyük abileri de orada kalmaya karar veriyor. Diğerleri Yakup aleyhisselamın yanına dönüyorlar. Babalarının gözlerine üzüntüden ak düşüyor.
Sonra hem bilgi almak hem erzak istemek için Yusuf'un yanına tekrar gidiyorlar. Yusuf, kendisini onlara tanıtıyor ve yaptıklarını affettiğini söylüyor. Onlara gömleğini veriyor ve babasının gözlerine koymalarını söylüyor. Sonra bütün aileyi yanına getirmelerini istiyor. Müjdeci, Yakup'un yanna gelince gömleği gözlerine koyuyor ve gözleri açılıyor ve hep birlikte Mısır'a, Yusuf'un yanına gidiyorlar, Yusuf'un önünde secde ediyorlar, böylece Yusuf'un rüyası çıkmış oluyor.
Kıssaların en güzelini böylece özetleyebiliriz. Bu kıssanın içinden en meşhur olmuş kısım gelenekte Züleyha adıyla bilinen vezirin karısının Yusuf'a olan aşkı ve Yusuf'un yanlış yapmaktansa hapse düşmeyi tercih etmesidir. Yusuf, zindana haksız yere girdiği için zindan ona medrese olmuş, oradan çıktığında da Mısır'a sultan olmuştur.
Bünyamin'in başına gelenler de yabana atılacak cinsten değildir.
Başta da dediğim gibi, Yusuf kıssasının güzelliği, içinde hayatın pek çok yönüne dair ibretler bulundurmasının yanı sıra her bir ayetinin neredeyse ayrı bir dünyaya açılmasıdır.
