Birbirimizin gözünü oymadığımız bir gelecek mümkün!

Çoğumuz, artan eşitsizlikler, kutuplaşma ve ekolojik krizler karşısında umutsuzluğa kapılıyoruz.

Tıpkı 1980'lerde SSCB halklarının, değişimin imkânsız olduğuna inanması gibi, biz de 'böyle gelmiş böyle gider' diyerek kaderimize razı olmaya meyilliyiz.

Oysa tarih, hiçbir adaletsiz nizamın sonsuza dek sürmediğini gösteriyor.

Devlet-i ebed müddet diye bir şey yok! Çok güçlü görünen, ilelebet değişmeyecek sanılan en sağlam zannedilen yapılar bile beklenmedik bir anda çöküverebiliyor.

Hayal ve umut etmeyi, yeni çıkış noktaları aramayı bırakan toplulukların o çöküşlerin ardından daha âdil, daha müreffeh bir düzen kurma konusunda parlak bir sicilleri yok.

O yüzden “böyle gelmiş böyle gider” lafının ima ettiği çaresizlik, cesaretsizlik ve motivasyonsuzluğu parçalayıp bir kenara atmak şart.

Bu zihniyet değişimini sağlamak için neler yapmak gerektiğini söylemeden önce bu konuda nelerin işe yaramadığını ortaya koymamız lazım.

  • Sistemin bozukluğundan şikâyet edip durmak, politikacı ve bürokratların yolsuzluklarını, adaletsizliklerini gözler önüne sermek işe yaramıyor.
  • Çeşitli şekillerde cari adaletsizliklerden beslenen kimseler, çok aşikâr delillerle bile sistemin çürümüşlüğüne ikna edilemiyor. Kendisi ya da çoluğu çocuğu torpille bir kamu görevine yerleştirilmiş, kaçak yapısına ruhsat verilmiş, işlediği suçtan ceza almadan yakasını sıyırması sağlanmış kimseler için bu, değişmesi gereken bir düzen değil!
  • Kutuplaştırılmış, siyasi, dini ve etnik kışkırtmalarla birbirleriyle kan davalı hâle getirilmiş insanlar, kendi kabilelerinin yanlışlarını da öteki kabilelerin doğrularını da görmeye yanaşmıyorlar. İktidar taraftarları müesses nizamı “ehven-i şer” olarak kodlayıp normalleştiriyor, değişmesinden çok korkuyorlar.

Adaletsiz düzenin değişebilmesi için insanların âdil bir alternatifin mümkün olduğuna inanması gerekiyor.

Günümüzde kitleler adaletin, hukukun üstünlüğünün, refahın dengeli dağıtımının sağlanabileceğine dair inançlarını hızla yitiriyorlar.

Mevcut adaletsiz düzeni kökten değiştirme iddiası olmayan, sadece o düzenin iplerini ele geçirmeyi hedefleyen muhalifler, “bu sistemi değiştirmeye gerek yok, sadece sistemin başındakileri değiştirmek yeterli, bir de bizi deneyin” dedikleri için teveccüh görmüyorlar.

Halbuki onlardan beklenen, daha iyi ekonomik şartlara kavuşmanın tek yolunun başkalarının hakkını gasp etmekten geçtiğini sanan ilkel kafaların yanıldığını ispat etmeleri.

Hayatın sıfır toplamlı bir oyun olmaktan çıkarılabileceğini ortaya koymaları…

Sınırlı yiyeceklere erişim için birbirlerini parçalayan yırtıcı hayvanlardan daha iyisini yapabileceğimizi hatırlatmaları...

Ve bütün bunları sadece lafta bırakmayıp fiili olarak göstermeleri …

Esas problemimiz “sınırlı kaynaklar” değil artık! Herkesi beslemeye yetecek kadar üretimimiz var.

Kaynaklarımızı âdil paylaşmıyor, tasarruflu kullanmıyor ve güç dengesizliklerini tahakküm kurmak için istismar ediyoruz.

Yaşanan gerçekliği doğru tespit etmek lazım.

İnsan tabiatında mündemiç aç gözlülüğü, üstünlük sağlama hırsını ve hayatta kalma endişelerini göz ardı etmek, yok saymak, inkâr etmek anlamlı değil.

O yüzden bir alternatif düzen arayışı mutlaka iki kanatlı olmalı: Bir kanatta kaynakların mümkün olduğunca adil paylaşımı, diğer kanatta verimlilik artışı ve yeni kaynakların icadı.

Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler bize “pastanın” sabit büyüklükte kalmak zorunda olmadığını gösterdi.

Endüstriyel tarımla geleneksel usullerle elde ettiğimizden kat be kat fazla mahsul elde edebiliyoruz.

Güneşin, rüzgârın, dalgaların üretip durduğu yenilenebilir enerjiyi her geçen gün artan bir verimlilikle dizginliyoruz.

Gelişmiş bilgisayarlar ve yapay zekâ yardımıyla onlarca yıl sürecek hesaplamaları dakikalar mertebesinde yapıp daha önce haberdar bile olmadığımız yeni kaynaklar keşfedebiliyoruz.

Bir yandan bu yeni teknolojileri öğrenip geliştirirken, diğer yandan daha âdil bir paylaşım için yeni ekonomik ve siyasi modeller üretmek zorundayız.

Aksi halde daha uzunca bir süre birbirimizin gözünü oymaya devam edeceğiz.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum