Sıfır toplamlı oyun: Squid Game

Netflix'in izlenme rekorları kıran dizisi Squid Game, yaşamakta olduğumuz ahlaki, siyasi, içtimai ve iktisadi krizlere göndermeleriyle dikkat çekiyor.

Dizi, borç batağındaki çaresiz insanların, hayatta kalmak için ölümcül oyunlar oynamak zorunda bırakıldığı distopik bir kurgu sunuyor.

Leviathan kitabının müellifi Hobbes’un tasavvur ettiği “doğa hâlinin” postmodern toplumdaki yansıması bu anlatılan...

Dizideki oyunlar, adaletin üzerine inşa edileceği temel değerlerin yokluğunda, sınırlı kaynakların kullanımı için girişilen acımasız rekabeti simgeliyor.

Kimisi iş bulamadığından, kimisi borsada ya da kripto para piyasasında tüm varlığını yitirdiğinden, kimisi sanal kumar, kimisi uyuşturucu bağımlılığı yüzünden gırtlağına kadar borca batmış, çaresiz insanlara, “bir oyun” oynayarak kurtulma şansı veriliyor.

Ancak bu “oyun”, hayatta kalmak için başkalarının öldürülmesine göz yummanız hatta onları bizzat öldürmeniz gereken vahşi bir oyun.

Oyuncular, birbirlerini oyundan eleyerek, yani öldürerek, büyük ödüle ulaşmaya çalışıyorlar.

Ödülün büyüklüğü, oyundan elenenlerin sayısıyla doğru orantılı.

Bu durum, günümüz toplumlarında giderek yaygınlaşan “sıfır toplamlı oyun” anlayışını yansıtıyor.

Sıfır toplamlı oyun, bir tarafın kazancının, mutlaka diğer tarafın kaybı anlamına geldiği bir durumu ifade ediyor.

Bu anlayışa göre, birinin pastadan daha büyük bir dilim alabilmesi ancak, diğerlerinin payının azalması ile mümkün.

Squid Game'de oyunu kaybedenler öldürülüyor ki hisselerine düşen para kalanlara verilsin.

Dizideki oyunlar bugünün dünyasındaki siyasi ve ekonomik sistemleri sembolize ediyor.

Pek çok ülkede zenginlik küçük bir azınlığın elinde toplanırken büyük halk kitlelerine onlardan geri kalanı paylaşmak düşüyor.

Zenginlerle fakirler arasındaki makas açılıyor.

Ne daha verimli üretim yöntemleriyle refahı arttırmayı, ne de mevcut varlığın âdil bir şekilde paylaşıldığı bir düzen kurmayı becerebilen siyasetçiler yüzünden hayat şartları her geçen gün ağırlaşıyor.

Siyasetçiler, tepkilerinin kendilerine yönelmesini engellemek için toplumu kutuplaştırma yoluna gidiyorlar.

Fakirleri kimlikler ve inançları üzerinden ayrıştırıp birbirlerine karşı kışkırtıyorlar.

Taraftarlarına verdikleri mesaj çok basit: “Refahtan daha fazla pay almanızın tek yolu başkalarının hakkına el koymak! Ülkenin kaynaklarının “ötekilere” değil de size kanalize edilmesi için içinizde onlara karşı kin ve öfke besleyerek kendi tarafınızı iktidarda tutmalısınız!”

Bu strateji, politikacılara kısa vadede seçim kazandırsa da toplumu çöküşe sürüklüyor.

Pompalanan güvensizlik, öfke ve düşmanlık hisleriyle dolduruşa gelen insanlar, kendi refah ve kurtuluşlarının yegâne yolunun ötekilerin haklarının gasp edilmesinden geçtiğine her geçen gün daha çok ikna oluyorlar.

Pek çokları vicdanlarını “bunu biz onlara yapmazsak onlar bize yapar” diyerek susturuyorlar.

Bu da giderek artan bir iç çatışma, şiddet ve hatta iç savaş riskini beraberinde getiriyor.

Bu böyle olmak zorunda değil!

Her şeyden evvel, şu “sıfır toplamlı oyun” mantığını terk etmemiz gerekiyor.

Yapay zekâ çağındayız. Yeni iş kolları, yeni pazarlar bulmak, katma değerli üretim yaparak büyümek mümkün.

Toplumun yarısının daha iyi yaşaması için, illa diğer yarısının mağdur edilmesi gerekmiyor.

Esas problemimiz, paylaşımdaki adaletsizliği sürekli derinleştirerek yeniden üreten düzen!

Bu düzenin sorumlusunun “öteki fakirler” değil “ülkeyi yönetenler” olduğunu kafamıza sokmamız lazım.

Her geçen gün fakirleşen halk kitleleri, iktidara getirdikleri kimselerden gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltacak formüller üretmelerini değil de kendilerine haksız avantajlar sağlamalarını talep ettikçe bir şey düzelmeyecek.

Squid Game bize, refahını arttırmak için başkalarının hakkına göz diken bireylerden müteşekkil bir toplumun nasıl bir şiddet sarmalına sürükleneceğini anlatıyor.

Bu distopyadan kaçınmak istiyorsak iktidar koltuklarına oturtacaklarımıza daha âdil bir düzen kurmalarını şart koşmak zorundayız.

Aksi takdirde hepimiz o ölümcül oyunların kaybedenleri olacağız.

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
23 Yorum