Dindarların yüzü ne zaman gülecek?

Seksenli, doksanlı yıllarda şehirlerde yaşamaya başlayan dindarların düğünleri birçok acayipliğe sahne olurdu. Bir yandan kırsal hayatın usullerinden henüz tam kopamamış, öte yandan şehir hayatına da henüz tam intibak edememiş insanların şaşkınlıkları, acemilikleri, kafa karışıklıkları derhal göze çarpardı. Yenilip içilenlerden, kılık kıyafetlere, çalınan enstrümanlardan yapılan danslara, düğünün hemen her bileşeninde eklektisizm görülürdü.

İyice dindar aileler, Kur’an-ı Kerim okunan, bir hoca çağırılıp vaz-ü nasihat verdirilen, cihada dair marşlar, şehitliğe dair acılı “ezgiler” yahut yeşil pop parçaları dinletilen, tekbirler getirtilen, eğlenmenin, neşelenmenin adeta ayıp ve yanlış bir şey gibi görüldüğü düğünler yaparlardı.

O zamanlardan günümüze kadar geçen yılların, şehirlerin yeni sakinleri olan dindarlara, “özgün” bir eğlence anlayışı kazandırdığını söylemek zor.

Caz veya hafif batı müzikleriyle başlasa bile mutlaka kasap havasıyla yahut hüdayda ile sonlanan, gelinle damadın hem Avrupai hem mahalli dans figürleri sergilediği, bazı katılımcıların, ikram edilen limonatalara, gazozlara masa altından alkollü içecekler katıp içtiği garip düğün törenleri görmeye devam ediyoruz.

Düğünlerin yanısıra şenlikler, festivaller, hemşehri yahut mezun buluşmaları da dindarlar için aynı şekilde tatsız, gergin, çatışma potansiyeli taşıyan, eğlendirmeyen, neşelendirmeyen etkinlikler olarak gerçekleşiyor.

Yağlı güreşler, horoz döğüşleri, cirit müsabakaları, halk ozanı atışmaları şehirlere göç ederken arkada bırakılmış kırsal hayat eğlenceleri olarak şehir hayatında kendilerine yer bulamıyorlar.

Bayram günlerinin -artık dindarlarca bile- bir turistik seyahat fırsatı olarak görülmesinde de “eğlencesizlik” faktörünün hatırı sayılır bir yeri var. Birtakım ritüelleri yerine getirme mecburiyeti hissederek yapılan karşılıklı “bayram görmeleri”, paylaşılan bir sevince, neşeye, coşkuya zemin teşkil etmiyor! Âdet yerini bulsun diye girişilen meşakkatli bayram temizlikleriyle, ikram edilecek yiyeceklerin hazırlanmasıyla, evde oturup misafir beklemelerle geçen “bayramlar” artık dindarların pek çoğu için de cazip değil.

Eğlence alanı”, şehirlileşme sürecinde dindar insanların içini doldurmakta büyük zorluklar çektiği bir alan. Kendilerine mahsus, inançlarıyla uyumlu, ahlaki kırmızı çizgilerini ihlal etmeyen bir eğlence anlayışını geliştiremeyen dindarların en azından bir kısmı, problemi “her türlü eğlenceye kapısını kapatarak” çözmeye(!) karar vermiş gibi görünüyor.

Geri kalanların önlerindeki eğlence alternatiflerinin de pek parlak olduğu söylenemez.

AVM’lerde yahut “muhafazakâr” otellerde yapılan animasyonlara, meşhur sanatçılara verdirilen konserlere “istemem yan cebime koy” yaklaşımıyla katılım gösteren “varlıklı dindarlar”, umre ziyaretleri yaparak, Bosna, Endülüs, Kudüs gibi tarihi açıdan “anlamlı” yerlere düzenlenen turistik gezilere katılarak “eğlencesizlik problemine” çare arıyorlar.

Bahse konu nesillerin hızla modernleşen ve “Batılılaşan” çocukları ise kendilerini anne babalarının ideolojik bagajlarını taşımak zorunda hissetmedikleri için çok daha seküler eğlencelere katılım gösteriyorlar. Lüks otellerde, barlarda, kumarhanelerde, açık hava konserlerinde -seküler akranları gibi- kendilerine herhangi bir dini sınır koymadan “eğlenmekten” imtina etmiyorlar.

Pek varlıklı olmayan orta yaş ve üstü dindarlar eğlenceyi her akşam saatlerce süren Türk dizilerinde arıyorlar.

Müşterisi oldukları dizilerde anlatılan hayatlar yer yer onları rahatsız etse de, hatta bazı sahneleri şikâyet etmek için sık sık RTÜK’ün telefonlarına sarılsalar da o dizilerin yerine ikame edilebilecek başka bir eğlence aracına sahip değiller.

Dindar gençler bilgisayar ve akıllı telefonlardaki oyunlarla ve sosyal medya kullanımıyla hayatlarına renk katmaya çalışıyorlar ama sanal alemde bir kimlik kavgası vermeye kalkınca, hızla asabi, saldırgan, küfürbaz trollere dönüşmekten kurtulamıyorlar.

Neticede toplumun önemli bir kesimi son derece neşesiz, eğlencesiz, asık suratlı bir hayat sürdürüyor.

Bakalım dindarların yüzü ne zaman gülecek!

YORUMLAR (41)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
41 Yorum