Avrupa ve yeni dünya düzeni

Sigmar Gabriel ve Peter Eitel

Başkan Donald Trump’ın ABD dış politikasında yaptığı köklü değişiklikler, birçok kişiyi onun uzun vadede Amerika’yı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile daha fazla yakınlaştırmak istediğine inanmaya yöneltti. Artık beklenti, ABD, Çin ve Rusya’nın dünyayı kendi aralarında bölüşecekleri yönünde; tıpkı II. Dünya Savaşı’nın galiplerinin 1945 Yalta Konferansı’nda yaptığı gibi. Trump, ABD’nin 80 yıllık kurallara ve hukuka dayalı uluslararası düzeni koruma taahhüdünü terk ederken, dünya “güçlünün haklı olduğu” dönemine geri dönüyor. Ancak Trump diplomasiyi tamamen al-ver ilişkisi olarak gördüğü için, Amerika’nın en büyük güç çarpanını – ittifaklar kurma ve liderlik etme yeteneğini – feda ediyor.

***

Elbette Trump’ın bu yaklaşımı, mutlaka Putin ile özellikle yakın bir ilişki kuracağı veya Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e hayranlık duyacağı anlamına gelmiyor. Dahası, Putin ve Xi’nin Trump ile iyi ilişkiler geliştirmeleri halinde bile ABD’ye gerçekten güveneceklerini varsaymamak gerekir. Otoriter ve diktatörlükle yönetilen sistemlerin liderleri neden aniden, bir sonraki seçimden sonra tamamen değişebilecek bir stratejiye sahip bir ülkeye güven duysun ki?

***

Durumu daha doğru tanımlayan şey, Trump’ın Rusya’ya yönelmesinden ziyade Avrupa’dan uzaklaşmış olmasıdır. Ukrayna’daki savaşı ve ideal olarak tüm transatlantik ortaklığı bir an önce sona erdirmek istiyor. Üye devletlerine eşit haklar tanıyan bir proje olarak Avrupa Birliği, Trump’ın dünya anlayışına tamamen ters düşüyor.

***

Trump’a göre Ukrayna savaşı ve ABD’nin Avrupa’daki müttefiklerine karşı olan yükümlülükleri, ulusal büyüklüğün önündeki maliyetli engellerdir. O, ABD’nin kurallar, normlar ve uluslararası taahhütler olmadan dünyaya tek başına hükmedebileceğine inanıyor. Bu büyük güçler arasındaki rekabetin mutlaka askeri bir çatışmaya dönüşmesi gerekmese de, teknolojik, ekonomik ve finansal üstünlük için savaş benzeri bir mücadeleyi içereceği kesin.

***

ABD’nin stratejisindeki bu değişiklik, Avrupa için derin sonuçlar doğurmaktadır. Amerika’nın çekilmesi, kıtanın ortasında bir güç boşluğu yaratıyor ve Avrupa’yı jeopolitik rekabetin sert rüzgârlarına karşı savunmasız bırakıyor. Trump, Avrupa’yı terk ederek Amerika’nın yükünü hafiflettiğini düşünüyor ama Ruslar ve Çinliler daha iyi biliyor. Transatlantik ittifakın çöküşünden faydalanmak için fazlasıyla hevesliler. Nihayetinde Trump, Xi ve Putin’in her biri kendi sebepleriyle de olsa Avrupa’yı bölmeye çalışacaktır.

***

Paradoksal bir şekilde, küresel güç dengesi Atlantik’ten Hint-Pasifik’e kaymış olsa da, Avrupa yeniden dünya siyasetinin merkezi haline geliyor. Avrupa henüz ABD olmadan büyük bir jeopolitik ağırlığa sahip olmayabilir, ancak bu, üye devletlerinin ve kurumlarının, köpekbalıklarıyla dolu bir denizde küçük balıklar olmaya mahkûm olduğu anlamına gelmemektedir. Avrupa’nın teknolojik, ekonomik ve askeri potansiyeli oldukça büyük; Avrupalıların bu potansiyeli gerçekleştirmedeki başarıları veya başarısızlıkları, gelecekteki dünya düzenini belirleyecektir.

***

Şu ana kadar AB’nin oybirliği gerekliliği, onu etkisiz ve harekete geçmekte çok yavaş kılmıştır; çünkü üye devletler arasındaki büyük farklılıklar, hızlı karar almayı zorlaştırmaktadır. Bu yüzden ilk yapılması gereken, yeni bir işbirliği yapısı geliştirmektir. Ukrayna’ya destek için yakın zamanda ilan edilen “gönüllüler koalisyonu”, ABD’ye bağımlılıktan kurtulmak adına atılmış önemli bir ilk adımdır. Dikkat çekici olan, bu girişimin AB üyesi olmayan ülkeleri de içermesi ve AB tarafından değil, Fransa ve Birleşik Krallık tarafından yönetilmesidir.

Nükleer güç olan Fransa ve Birleşik Krallık’ın öncülüğünde, bu grup Almanya, Polonya ve İtalya’yı da içeren bir Avrupa savunma birliği kurmaya çalışmalıdır. Geçici bir güvenlik konseyi oluşturarak üyelik kriterlerini belirlemek, koalisyonun AB ve NATO ile ilişkisini netleştirmek, geleneksel ve nükleer caydırıcılık için katkıları belirlemek ve Ukrayna’ya askeri desteği koordine etmek gibi görevleri üstlenmelidir.

Ancak bu değişiklikler Avrupa’nın kendi başına ayakta kalması için yeterli olmayacaktır. Avrupa aynı zamanda yeni ekonomik güç kaynakları da bulmalıdır. Bürokrasiyi azaltmanın ve şirketler için cazip koşullar yaratmanın ötesinde, Avrupa’nın yenilikçiliği ve araştırma ve geliştirmeyi teşvik etmek için daha güçlü teşviklere ihtiyacı vardır. Avrupa, dünyanın en iyi araştırmacılarını ve en yenilikçi şirketlerini çekebilecek kaynakları harekete geçiremezse, ihtiyacı olan dinamizme ulaşamaz.

Son olarak, Avrupa güneyindeki komşularıyla işbirliği yapmalıdır. Buna karşın, uluslararası işbirliğinden çekilip tüm kaynaklarını tanklara ve bombalara yönlendirmek, Avrupa’nın yön vermeye çalıştığı sıfır toplamlı jeopolitik mücadelenin daha da şiddetlenmesine yol açacaktır.

Almanya bu çabaların merkezinde yer alacaktır. Uzun yıllar boyunca, Avrupa’ya odaklanmak yerine, iç meselelerine gömülmüş ve kendini izole etmiş gibi göründü. Yeni Şansölye Friedrich Merz daha göreve gelmeden dünyaya güçlü bir sinyal gönderdi: Almanya geri döndü ve tamamen farklı bir şekilde geri döndü. Savunma ve altyapıyı güçlendirmek için vaat edilen büyük mali kaynaklar, bu sözlerin boş olmadığını gösteriyor. Merz, başarılı bir Alman “Avrupa’ya dönüş” politikasının, güçlü ve dinamik bir Alman ekonomisini gerektirdiğini çok iyi anlıyor.

***

Merz ve gelecekteki koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti, Avrupa’nın kaderinin Almanya’nın Avrupa entegrasyonunu destekleme çabalarına bağlı olduğunu açıkça görüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da öyle. Macron şimdiden Almanya’nın yeni yönetimiyle yakın bir koordinasyon içinde çalışıyor.

Ancak Almanya, savunma kapasitesini artırırken aynı zamanda diyalog ve diplomasinin güçlü bir savunucusu olarak da Avrupa’ya yardımcı olabilir. Askeri güç ve uzlaşmacı tutum, barış inşasının iki yüzüdür. Avrupa’nın barış ve refahının geleceği artık tamamen Avrupalıların elindedir.

SİGMAR GABRİEL VE PETER EİTEL KİMDİR?

Sigmar Gabriel, Almanya’nın eski Federal Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olup, Atlantik Köprüsü (Atlantik-Brücke) Başkanıdır. Peter Eitel, Almanya’da FTI Consulting’de Jeopolitik Risk Danışmanlığı Kıdemli Direktörüdür.

YORUMLAR (11)
11 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.