Manchester’dan Ortadoğu’ya uzanan müzikal haykırış: MUSLIMGAUZE

Bu yazıda müziğin evrenselliğinden bahsetmek istedim. Tanımlamalardan da uzak durarak, evrensel müziğin ne olduğunu ruhuyla, vicdanıyla, sesiyle ve mücadelesiyle yapabilmiş birisinden, Bryn Jones’dan başlamalıyım diye düşündüm.

Öyküsü bu kadar enteresan müzisyen zor bulunur. MUSLIMGAUZE adı altında deneysel, eklektik ve elektronik müzik yapan bu genç, 17 Haziran 1961’de Manchester’da doğdu. Punk müziğe ve 70’lerin Alman gruplarına olan ilgisi onu zamanla Elektronik müziğe yönlendirdi.

60’lı yıllar, Büyük Britanya’da hala daha kült sayılacak ve yeri doldurulamayacak müzisyenlerin yetiştiği bir döneme tekabül ediyordu. Beatles, Jones’un doğduğu toprakların hemen ötesinde, Liverpool’da büyük bir müzikal dönüşümü başlatmıştı bile. “British Invasion” olarak da adlandırılacak bu dönem, müziğin Amerika’daki hegemonyasına da son veriyordu bir anlamda. Beatles, The Who, Rolling Stones, The Animals bu gruplardan sadece bir kaçıydı.

Böyle bir renkli ve müzikal atmosfer içinde doğmuş Jones, gündemleri ve tarzları da farklı bu ana akım müzik ikliminden çok daha uzağa savruldu ve gözünü, gönlünü kimsenin görmediği, görüp de gitmediği topraklara çevirdi, Ortadoğu’ya. Kendisi de müziğinin nereden etkilendiğiyle alakalı sorulara ‘Hiçbir şeyden, sadece şimdiden’ cevabını verecektir.

Şimdiden kastı 1982 senesiydi. İsrail o dönemde Lübnan’da bulunan Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’nü silahsızlandırmak ve yine örgütün lider kadrosunu Lübnan’dan sürmek için bölgeye yönelik askeri hamle yapmış, yıldırım harekatıyla bir hafta içinde Beyrut’a girmişti. Sabra ve Şatilla’daki Filistin mülteci kamplarındaki meşhur katliamlar, başta Yaser Arafat ve tüm örgüt liderlerinin Tunus’a sürülmesi gibi yeri yerinden oynatacak tarihi sahneler yaşanmaktaydı. Bu elbette dünya için sessiz kalınacak ve kanıksanmış “Ortadoğu’nun sıradan, hiç bitmeyecek karmaşalarından” birisiydi.

Oysa tüm bu olan bitenler Jones’un müziğinin baş sâiki olacaktı. Ötekinin haklarına ve yaşadığı haksızlıklara duyduğu ilginin sosyolojik ve psikolojik nedenleri vardı. Hiç ziyaret etmediği ve bu yüzden kafasının içinde her zaman hatta sonsuza kadar “onarılabilir” bir hayal olarak kalan Ortadoğu, Filistinlilerin korkunç mülksüzlükleri, verilmemiş hakları, sanki batında Jones’un kendi hayatındaki bir kişisel yara ya da gölgeye tekabül ediyormuş gibiydi.

Peşi sıra çıkardığı albümlerin isimleri “The rape of Palestine”, sonrasında adını Filistinli bir direnişçiden alan “Abu Nidal” yine “No human rigts arabs in Israil” oldu. Bir süre sonra konu Ortadoğu’dan çıkıp dünya üzerinde haksızlığa uğramış tüm Müslümanları ilgilendirmeye başladı. “Çin’deki Müslümanlar” “Hindistan’da Müslümanlar Ölüyor” “İslamik Şarkılar” isimli albümlerle devam etti. “I shall sing until my land is free”- ‘Toprağım özgür olana kadar şarkı söyleyeceğim’ isimli parçasında Filistinli bir kadın şarkı söylüyordu, kimi şarkıda bir İstanbul ezanı vardı. Oryantal enstrümanlar ve elektronik müziğin içine gömülmüş haykırışlar, ritim, darbuka… Yenilikçiliği reddeden ve bilgisayar ortamındaki kolaylıklardan da faydalanmadan olabilecek en ilkel metotlarla çağın ilerisinde bir müzik yapmaya çalışıyordu.

Albümlerinin içinde yazan sözler henüz bir Müslüman müzisyenin çalışmalarında dahi bulunmamıştır. Bu radikal savunu dünya ölçeğinde her Arap veya Müslüman direnişinde göklere kalkıyordu. “Muslimgauze plakları Ortadoğu kültürünün hakkıyla anlaşılmasına yönelik kışkırtıcı ve neredeyse tiyatral forumlardır”

“Ortadoğu’nun siyasi gerçekleri Muslimgauze müziği üzerinde etki sahibidir”. Keza albüm kapaklarında da aynı radikallik devam eder: Arapça kaligrafiler, gözleri kan çanağı bir Müslüman, kurşunlanmış bir Filistinli çocuk, hatta Hajj isimli albümün kapağında Ayetullah Humeyni’nin resmi bulunmaktaydı.
Bu isyandan dolayı bulunduğu florada da hiçbir zaman hak ettiği şöhreti bulamayacağını biliyordu. Yine de “mühim olan benim bağırmam, kimin duyacağı değil” diyecekti. Tüm bu karmaşıklığının tek bir telkine dayandığını söyleyebiliriz- İsrail’e karşı olan her şey.

37 yaşında sebebi belirsiz bir kan mantarı hastalığından öldüğünde geride 100’e yakın albüm bırakmış bir üretim fabrikasıydı Jones. Tek netliği İsrail karşıtlığı olan müziği, savunduğu kesime çok da hitap eden bir tür değildi. Fakat elektronik ve ambient seven her insan Muslimgauze’un dehası karşısında halen şaşkına döner.

Her dinlediğimde nostaljik bir gülümseme yüzüme yayılırken minnettar bir şekilde başımı sallayarak gözlerimi kaparım. Her şey bıraktığın gibi, fakat hiç kimse senin kadar duyarlı değil.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum