Rotası menfaat değil, şahitlik olan gemi: Madleen

Gemilere anlam yüklemek, yalnızca mitlerin, efsanelerin ya da denizcilik tarihinin işi değildir. Bazen bir teknenin adı, taşıdığı kadar taşıyamadığı şeyleri de fısıldar. “Madleen” bu anlamda sıradan bir yelkenli değil. Tesadüfi olamayacak kadar dolgun bir çağrışımı var. Zira bu ad, Gazze’nin ilk ve tek kadın balıkçısı olan Madleen Kollab’a ait. Babasını kaybettikten sonra ailesini doyurmak için denize açılan, abluka altında küçük teknesiyle direnen, “Abluka kalksa Gazze’den gider misin?” sorusuna “Hayır, burası benim evim” diye yanıt veren bir genç kadının adı.

İşte onun adıyla yola çıkan yelkenli, yalnızca un, ilaç ya da içme suyu taşımıyordu. Aslında en ağır yükü; dünya kamuoyunun kaçtığı utancı, gölgeye sığınanların korkularını ve siyasetin makbul sinsiliğini, menfaatçiliğini sırtlanmıştı. O yelkenli, sadece Gazze’ye değil, tüm insanlığa bir yüzleşme teklifi taşıyordu.

Madleen, uluslararası sularda İsrail tarafından zorla durduruldu. Gemidekiler gözaltına alındı, yardım yüküne el konuldu. Bu bir askeri operasyon değil, doğrudan hakikate karşı girişilmiş bir müdahaleydi. Çünkü bu gemi limana değil, dünyaya bu sessizliği, bu görmezden gelme alçaklığını göstermeye gidiyordu.

Ancak bu korkunun kaynağı yalnızca İsrail değil. Onu seyreden, ses çıkaramayan, ticareti devam ettiren, çıkarı bozulmasın diye yüzünü başka yöne çeviren herkesin payı var bu durduruluşta...

Yine de bazıları, kimileri tebriği değil, karalamayı seçti. “Şov” dediler, “PR çalışması”, “duygu sömürüsü”, “vicdan turizmi” diyen bile oldu. Çünkü kendi konfor alanlarından asla çıkamayanlar, başka birinin cesaretini her zaman bir tehdit olarak görür. Bir tekneye yüklenen onur, kendi kıyılarında açığa çıkan utancı görünür kıldığı için, savunmaya geçtiler. Kimi bir kadının şort giymesine takıldı, kimi Greta’nın küreselcilerle anıldığına. Hangi mazereti seçerlerse seçsinler, özünde rahatsız oldukları şey aynıydı: Kendi eylemsizliklerinin çırılçıplak görünür hâle gelmesi.

Kaldı ki mesele yalnızca kıyafet değil. Mesele, aynı isimlerin, İsrail’in en büyük destekçileriyle deprem konutu açılışı yapılacağı müjdesi karşısında tek bir kelime edememesi. Limanlardan yardım götüren var mı diye merak etmeyenler, birkaç koli ilaç ve cesaret taşıyan bir yelkenliyi sorguluyor. Çünkü onların dünyasında gerçeklik, çıkarla eş zamanlı tanımlanmıştır; Madleen’in dünyasında ise cesaretle.

Bu gemiye düşmanlık gösterenlerin zihniyetini anlamak için fazla derinlik aramaya da gerek yok. Kendilerine doğrudan fayda üretmeyen her şeyi “tu kaka” ilan eden bir varoluş formu bu. Haysiyet yoksunluğu ile çıkar refleksi arasında salınan, ahlakı ancak rasyonel menfaatle çakıştığı sürece sahiplenen bir siyasal bilinçsizlik hali. Elekten değil, çukurdan geçmiş insanlar.

Ve evet, vicdanın milliyeti yoktur fakat utanmanın bir eşiği vardır. Madleen işte o eşiğe çarptı. Yelkenlide kimler vardı? Greta Thunberg, Sergio Toribio, Rima Hassan, Suayb Ordu, Yasemin Acar ve daha niceleri. Kendi ülkelerinde görünür olmuş bu isimler, bu yolculukta görünür olmayı değil, görünmezlerin yükünü taşımayı seçti. Bu bir sahne değildi çünkü alkış yoktu. Madleen’in rotasında sadece suskunluk ve belirsizlik vardı. Açlığın, elektriksizliğin, ilaçsızlığın sesiyle örülmüş bir sessizlik, ölüm, soykırım…

Bu yolculuk yalnızca İsrail ablukasını değil, dünyanın politik estetik anlayışını da ifşa etti. Aktivizmin sosyal medya filtresine hapsedildiği bir çağda, Madleen bir efekt değil, bir çatlak. Ve o çatlağın içinden sızan şey yalnızca yalnızlık değil, aynı zamanda hakikatin sarsıcı soğukluğu.

Zira bu yalnızlık yalnızca teknedekilere değil, kıyıdakilere de dairdi. İsrail’in uluslararası hukuku sistematik biçimde ihlâl ederken bir türlü durdurulamıyor oluşu, artık sadece diplomatik bir başarısızlık değil, kolektif bir acizlik ilanıdır.

Bu acizlik, yalnızca Batı’nın değil, Müslüman coğrafyaların da göz göre göre sergilediği edilgenliğin aynasıdır.
Birleşmiş Milletler kararlarının rafa kaldırıldığı, Lahey’in sembolikleştiği, uluslararası hukukun ancak güçle birlikte var sayıldığı bir düzende, Madleen’in rotası bir yardım koridoru değil, bir utanç koridorudur.

Ve belki de bu yüzden, bu yolculuk ne politik çıkarla ne diplomatik dille açıklanabilir. Çünkü burada anlaşmaların değil, vicdanın ağırlığı var. Çünkü biz boş konuşmalardan bıktık. Konuşmak kolay, yola çıkmak zor. Biz söylemenin değiştirmediğini, yazmanın doyurmadığını, ağlamanın bir sonuç doğurmadığını ezberledik. Fakat gemidekiler ezber bozdu. Yelkenle değil, yalnızlıkla yol alan gemideki on iki kişi, fiziksel olarak değil vicdani eksikliğin ifadesi olarak oradaydı. Sayıları değil, anlamları büyüktü.

Bu bir inanç meselesi değil, inancı Allah’a, hakikate, merhamete, adalete taşıyan bir duruş meselesi. Çünkü iman, yalnızca ritüellerde değil, mazluma selam vermekte, zalime karşı yönünü dönmekte tecelli eder. Hatta bu zamanda en çok bununla tecelli eder. Boş, betonarme camilerle değil.

Madleen’i küçümseyenlerin zihin dünyasında her sembol manipülasyon. Cesaret kendi mahallelerinden çıkmayınca ya itibarsızlaştırılıyor ya da komplo ilan ediliyor. Bu yalnızca bir savunma değil, ahlaki bir tükenmişliğin çırpınması, fakat çırpınarak su da çok uzun süre kalınmaz, batış muteberdir.

Unutulmak istenen her şeyin sessizliğe gömülmediği bir an vardır. Yüz çevrilen bir adanmışlık, eninde sonunda döner dolaşır ve onu inkâr edenin alnına kazınır. Madleen, yalnızca bir tekne değil; çaresizlikle kurulan her diplomatik cümleyi, ahlaki şizofreniye dönüşmüş her ses kısıklığını bozan ince bir çizikti. Kimseye meydan okumadı belki fakat, herkesin nerede durduğunu gösterdi.

Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, o gemi geçti bu kıyıdan.
Ve arkasında yalnızca denizi değil,
belleği de yararak ilerledi.

YORUMLAR (24)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
24 Yorum