Fahiş fiyatla mücadele!

Ekonomi yönetiminin en güçlü yanı başarılı algı yönetimidir.

Olan biteni somut biçimde analiz etmeye ve varsa kendi hatalarını da gözden geçirerek evrensel doğruları yapmaya pek yanaşmıyorlar. Bunun yerine başkalarını sembolik kavramlarla suçlayarak sorumluluktan kaçınıyorlar.

Son yazımda fahiş gıda enflasyonunu “stokçulara” fatura ettiklerini yazmıştım. “Fırsatçıları” da bu yazıda ele alalım.

Nasıl mı?

Gelin bir bakalım.

FAHİŞ FİYAT DENETİMİ

Artık hepimiz biliyoruz ki ekonomi yönetimi Sayın Cumhurbaşkanının önderliğinde “faiz neden, enflasyon sonuçtur” politikasına can-ı gönülden inanıyor. Bu nedenle de ekonomi yönetiminde para politikasını (yüksek faiz) taca atlar.

Dışa açık bir ekonomide hem faizi hem de kurları aynı anda denetim altında tutmak kolay değildir. Para politikası taca atılınca kurlar hızlı biçimde arttı. Artan kurlar da enflasyonu tetikledi.

2018 sonbaharında stokçular ve fırsatçılar fahiş fiyatlara neden oluyor diye işyerlerine baskınlar düzenlendi.

Yetmedi. Kovid19 salgını nedeniyle tedarik zincirlerinde aksamalar başladı. Arz talep dengesizliği nedeniyle fiyatlar yeniden arttı.

16 Nisan, 2020’de Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılarak “Fahiş fiyat artışı, stokçuluk ve Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu” oluşturuldu.

Bu düzenlemenin uygulama yönetmeliğinde fahiş fiyat artışı “olağanüstü hal, afet ve ekonomik dalgalanma dönemleri ile diğer acil durumlarda üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin piyasada darlık yaratan, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozan faaliyetleri ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyen faaliyetler” şeklinde tanımlanıyor.

Basına yansıyan bilgilerden öğreniyoruz ki Kurul “fahiş fiyat artışı yaptığı değerlendirilen 896 firmaya toplamda 25 milyon 448 bin 428 lira idari para cezası uygulanmasına” karar vermiş.

Değerli okur nasıl bitmeyen bir “acil durum” içerisindeyiz inanın anlayamadım.

Yetkililer stokçuların ve fırsatçıların neden olduğunu ileri sürdürdükleri “fahiş fiyatlarla mücadele” konusunda giderek el artırıyorlar.

Daha yakınlarda Adalet Bakanı “stokçulara verilen 3 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezası hükmünün, tutuklamayı da içerecek şekilde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak değiştirileceğini” açıkladı.

Değerli okur biliyorsunuz. Hafta başında sizler üç beş milyon liraya kolaylıkla ev alabilin diye düşük faizli konut kredisi desteği açıklandı. Tabii ki düşük faizli kredi konut talebini canlandırıyor. Talep arttığında da fiyatlar yükseliyor.

Heyhat!

Hazine ve Maliye Bakanı hemen duruma el koydu ve dedi ki “bazı internet sitelerinde birtakım fırsatçıların serbest piyasa ilkesiyle asla bağdaşmayacak bir şekilde konut fiyatlarında gerçekleştirdiği fahiş artışları çok detaylı bir şekilde yakından takip ediyoruz. Kararlılıkla ifade etmek isterim ki fahiş fiyat artışlarına karşı var gücümüzle çalışarak devreye aldığımız uygulamalar üzerinden fırsatçılık yapmaya, vatandaşları mağdur etmeye kalkışanlar hakkında ilgili her adımı atacak, asla müsamaha göstermeyeceğiz.”

Değerli okur konuyla ilgili daha pek çok açıklama var. İlgilenenler anahtar kelimeleri girip Google’dan yardım talep edebilir.

Gelin biz esas işimize bakalım.

AŞIRI FİYAT

Aslında “aşırı/fahiş fiyat” (excessive price) rekabet hukuku jargonudur.

Çoğu OECD ülkesinde ve özellikle AB rekabet hukukunda “aşırı fiyatlandırma” rekabet ihlâli olarak kabul edilmektedir.

Aşırı fiyatlandırmadan söz edebilmek için öncelikle piyasada hakim bir firmanın bulunması gerekmektedir. Maliyetlerle karşılaştırıldığında, uygulanan fiyatlar çok yüksek olmalıdır. Yanı sıra rakiplerin nitelik ve kapsam açısından eşdeğer olan ürünlerinin fiyatlarının da üzerinde seyretmelidir.

Böyle durumlarda aşırı fiyat bir rekabet ihlali olarak kabul edilmekte ve cezalandırılmaktadır.

Buna karşın ABD rekabet hukukunda aşırı fiyat bir rekabet ihlali olarak görülmemektedir. Bunun üç nedeni bulunmaktadır. Birincisi aşırı fiyatlar kendisini düzeltme kapasitesine sahiptir. Çünkü aşırı fiyatlar/yüksek kârlar, pazara yeni firmaların girişlerini cazip hale getirecek, rekabet artacak ve böylece fiyatlar düşecektir. İkincisi aşırı fiyatlar tüketici lehine yatırımları artıracaktır. Üçüncüsü ve daha önemlisi aşırı fiyatları tespit etmek çok zordur.

Neden zordur?

Gelin buna da bir bakalım.

REKABET KURULU KARARI

Rekabet Kurulu 11 Ocak, 2017 tarihli toplantısında başlattığı soruşturmada, yaklaşık 21 ay sonra, 1 Ekim, 2018 tarihinde karar aldı. (18-36/584-285 sayılı karar). Bu kararda Sahibinden Bilgi Teknolojileri Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin (Sahibinden.com), “vasıta satış hizmetlerine yönelik online platform hizmeti” ve “emlak satış/kiralama hizmetlerine yönelik online platform hizmeti” pazarlarında hâkim durumda bulunduğuna ve bu pazarlarda aşırı fiyatlama yoluyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal ettiği tespit edildi.

Soruşturma komisyonu 5 rekabet uzmanından oluşuyordu. 5 uzmandan 4’ünün kanaati aşırı fiyat uygulaması bulunmadığı yönündeydi. Bir uzman ise ihlal var görüşündeydi. Kurulu kararında ise bir üye çoğunluk görüşüne katılmadı ve ihlalin bulunmadığına yönelik karşı oy verdi.

Değerli okur Rekabet Kurulu iki yıla yakın bir sürede bir vaka hakkında görüş/oy birliği içerisinde aşırı fiyat tespitinde bulunamazken; Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’nun benzer bir sürede 896 firma hakkında fahiş fiyat cezası vermesine şapka çıkarır mısınız lütfen.

Bildiniz.

Rekabet Kurulu Kararı yargıya taşındı. Ankara 6. İdare Mahkemesi 18 Aralık, 2019 tarihinde oybirliği ile Kurul kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna vardı. Mahkeme kararına ilişkin itiraz süreçleri devam etmektedir.

Ancak kararda yer alan tespitler çok önemlidir.

Başta Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu ve ekonomi yönetimi olmak üzere hepimizin alacağı dersler bulunmaktadır.

Gelin kararı birlikte okuyalım.

Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “United Brands” kararında, fiyattaki aşırılığın, incelemeye konu olan ürünün satış fiyatı ve üretim maliyetleri arasında kâr marjını ortaya koyan bir karşılaştırma yapılarak hesaplanabilmesi halinde objektif olarak tespit edilebileceği ifade edilmiştir. “United Brands” testi veya yaygın kullanımıyla “Ekonomik Değer Testi” olarak ifade edilen bu testte, tüm üretim maliyetleri toplamı ile fiyatın karşılaştırılması, ilgili pazardaki aynı veya benzer ürünlerin fiyatlarının karşılaştırılması, komşu pazarlardaki aynı veya benzer ürünlerin fiyatlarının karşılaştırılması gibi yöntemler kullanılmaktadır.

AB Komisyonu, tüketiciyi korumanın başka yollarla mümkün olmadığı son derece sınırlı olan istisnai durumlarda, aşırı fiyatlamaya müdahale edilmesi gerektiğini, özellikle pazarın kısa ya da orta vadede kendisini düzeltmesinin beklendiği hallerde aşırı fiyatlamaya müdahale edilmemesi gerektiğini kabul etmektedir.

Rekabet Hukuku’nda ‘aşırı fiyatlama’, hâkim durumun kötüye kullanılması olarak kabul edilmekle birlikte, bu istisnai durumun tespitinde güçlükler yaşanmakta, piyasadaki faal teşebbüsler ve Rekabet Kurulu arasındaki uyuşmazlıklar, genel itibarıyla bu noktadan kaynaklanmaktadır.

Rekabet Kurulunca karar verilmeden önce yapılan incelemelerin ve analizlerin neticesinde verilecek müdahale kararlarının, isabet derecesine ilişkin değerlendirme yapabilmek için, ‘istisnai bir durum’ olan aşırı fiyatlama eyleminin, tereddüde mahal vermeyecek veriler ve olgularla ortaya konulması gerekmektedir. Aksi halde, genel yaklaşımdan sapma olarak ifade edilen müdahale uygulamasının kabulünün, piyasa ekonomisi ve Rekabet Hukuku ile bağdaşmayan sonuçlara yol açabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Rekabet Kurulu’nca uygulanan yaptırımlara ilişkin olarak açılan davalarda; Danıştay, ekseri olarak; ‘her türlü şüpheden uzak, açık ve kesin delillerle ispat’ şeklinde ispat standardı aramaktadır.

İdare Mahkemesi Rekabet Kurulu’nun ‘aşırı (fahiş) fiyat yoluyla’ hakim durumun kötüye kullanılmasına dair kararının, ispat standardı bakımından gerekli niteliği haiz olup olmadığı hususu yönünden incelemiştir.

Sayın Mahkeme özetle Kurul kararında fiyatlar ve maliyetler arasındaki marjın kesin bir şekilde belirlenmediğini ve benzer hizmeti sunan işletmelerin fiyatlarıyla bir karşılaştırma yapılmadığını tespit etmiştir. Ayrıca aşırı fiyatın pazara girişi ve dolayısıyla rekabeti artıracağı yönünde somut verilere ve analizlere dayalı bir inceleme de yapılmamıştır. Bu nedenle kısa, orta ve uzun vadede pazarın durumunun ve buna bağlı ilgili şirketin statüsünün saptanmasında eksik bir inceleme yapılmıştır.
Mahkemenin kararından öğreniyoruz ki Rekabet Hukuku’nda, “aşırı fiyatlama yoluyla hakim durumun kötüye kullanılması” yaklaşımı ve uygulaması son derece sınırlı ve istisnai olarak kabul görmektedir. İstisnai bir durum olan ve ancak rekabet ortamını, dolayısıyla da tüketici refahını çok açık bir şekilde ihlal ettiği ispat edilemeyen fiyat artışlarına müdahaleler, hukuka uygun bulunmamaktadır. Fiyat artışına müdahalenin “istisnai bir durum olması” nedeniyle, bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerin de tereddüde yol açmayacak şekilde açık ve kesin nitelikte olması gerekmektedir.

İspat standardının gereği olarak ise; “aşırı fiyatın neredeyse kesin olarak” ispatı gerekmektedir. Şüphe üzerinden kanaate varılması hukuken yetersiz kalacaktır.

Değerli okur ben anladım. Ekonomi yönetimi iktisadın evrensel kurallarını dikkate almıyor.

Dilerim her fiyat artışı karşısında “stokçular”, “fırsatçılar” ve “fahiş fiyatlar” derken hukukun standartlarını dikkate alırlar.

İyi pazarlar.

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum