Memleket yangın yeri

İçine düştüğümüz durumu anlatacak atasözü ve deyim bakımından sıkıntı yaşamayız. Dilimiz zengindir. Kitaplar dolduracak manayı bir söze sığdırırız. Çok yaşamış, yükselişleri, düşüşleri görmüş bir milletin tecrübeleri dilinden de duyulur.

Buradan giderek başımıza gelenleri anlamaya çalışmak da doğru bir yoldur. Biz Türkler başa bakarız: “Balık baştan kokar”. Burada kalırsak yaşadıklarımızı tam anlayamayabiliriz. Balık baştan kokar ama o başın yönettiklerine de bakarız: “Baş başa, baş da ayağa bağlı”dır. Bunun “Baş başa baş da padişaha bağlı” şeklinde söylenişi sıralı düzenli bir toplumun hânı, hâkânı tarafından çekip çevrildiğini gösterir. Bunu “Baş başa baş da şeriata bağlı” şeklinde dine ve daha çok adalete vurgu yaparak söylediğimiz de olmuştur.

Böyle başa böyle tarak” da doğru sözümüzdür. Sen nasılsan senin gibiler başa gelir. Bu kanundur. Şikâyet edeceğin her şeyin sebebi sensin. Kendine bakacaksın. Sen düzeleceksin ve memleket düzelecek. Beğenmiyorsan söyleyecek ve gerekeni yapacaksın. Saltanat dönemlerinde bile halk bunu yapardı. Şimdi yapamıyorsak kendi bozulmamıza bakacağız.

TOPYEKÛN BOZULMA

Evet “memleket yangın yeri”. Türkçe bilenler bu tabirin ağırlığını hissederler. Taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmayacak meydan savaşları bu sözün ifade ettiği manaya, çizdiği manzaraya göre daha hafiftir. Bahsi geçen sadece yanmış yıkılmış ormanlar, kelleşen dağlar, yağmalanan ovalar, yok olan bağlar bahçeler değildir. Yaşadığımız top yekün bozulmadır. Bunun için, koro halinde yıkıma bomba üreten ve daha fecisi onları seyreden insan tipleri, kesimler, merkezler oluşması gerekir.

Oradayız. Zor görünür, kuralsızlıkla kolaylaşır. Kanserli hücre her insanda, her toplumda vardır. Güç kazanması ve vücudu esir alacak duruma gelmesi yıkar.

Demek istediğim acı, ağır ve açık: Biz kanserli hücresi devamlı beslenen bir toplumuz. “Bizim adam” arayışını normalleştirirseniz orada iş bilme, iyiyi seçme düşünülmez olur. Bu kötülük bütün orduları teslim alacak kadar semirir. Tekrar edeyim, iyiye yer kalmaz. Frenklerin negatif seleksiyon dedikleri kötüyü seçmenin yolu ardına kadar açılır. Adalet duygusu gider. O gidince de aşağı gidiş hızlanır.

Çöküşün sebebi “bizim adam” seçimidir. Son yıllarda yaşadıklarımıza böyle bakarsak olanı biteni doğruya en yakın yerde anlarız.

NEYİ NASIL ANLAYACAĞIZ?

Anlamak, hipnozdan, tarafgirliğin tapınma derecesinden kurtulanlar için vardır. Yetmez. Kişiye ve duruma bağlı hareket etmeye uzak olanlardan korkak ve ürkek olanlar anlasalar da konuşamazlar. Bizde şimdi okumuşlar arasında ve halkta hâkim olan bu türden bir nemelazımcılıktır. Aydın ve namuslu insan tavrı değildir. Yıkıma hizmetin en kuvvetli ayağıdır. Tabii bir vicdan uyanışı geldiğinde her şey değişir.

O silkiniş gelir de zamanı önemlidir. Bizim gibi büyük milletlerde kötünün, kötülüğün hâkimiyeti uzun sürecek sanılır, sürmez. Evet iki yüzyılı aşan bir süredir bu konuda bocalıyoruz. Arada yaptığımız şahane işler var. Ölüm kalım mücadelesi verdiğimiz İstiklâl Harbi ve sonrasında kurduğumuz devlet onlardandır. Mucize gibidir.

İşte o mucizeler devrini bitirecek aklı hâkim kılmamız gereken yerdeyiz. Tünelin sonundaki ışığı işaret edenler ölüm kalım sancısına düşmeden sonuç alabilmeliler. Bunun yolu da beklentisiz, şimdi çok kullanılan tabirle adanmış nesiller yetiştirecek öncülere, kanaat önderlerine sahip olabilmektir. Bunların sayısı azdır, etkileri bütün çıkarcı grupları ezip geçecek seviyededir.

Kurtuluş, bütün zamanlarda o bir avuç insan eliyledir. Hedefe düz giderler. Bildikleri, gördükleri doğruyu hatırlatırlar. İyiliğin sönmüş ateşini üflerler. Şu veya bu siyasi grubun emrinde değillerdir. Memleket derdiyle çözüm arayışını ateşlerler.

Zaman zaman bizim eksiğimiz budur dediklerimiz var. Yanlış değilse de eksiktir. Çünkü o şikâyet diline girenler çaresizlik aşılar ve yıkım ekibine yardım ederler. İyi niyetle yapanlar elbette vardır. O ruh halinden çıkarlarsa yol açıcılardan olurlar. Bunlar soyut sözler değildir. Tamamen yaşadıklarımıza göre, düşünce ve yorum halinde söylüyorum.

YANGININ BÜYÜĞÜ

Yaşadıklarımıza göre” diyorsam, herkesin bildiği yerden gidelim. Sorular sorarak gidelim ki rahat düşünülsün! Evet “memleket yangın yeri”. Yangını düz manasında anlarsak yangın var. Yeterince eleman ve ekipman yok. Gece görüşlü helikopter yok. Niye yok? Bakanın biri Meclis soru önergesine cevabında beş helikopterimiz var diyor, diğeri on tane şu tarihte gelecek diyor. Yangın oluyor, ortada öyle beş değil bir gece görüşlü helikopter yok. On tane de dört yıldır gelmemiş.

Geriye doğru üç tarım bakanın yalan yanlış bilgiler verdiği anlaşılıyor. Şimdiki bakanın halleri de evlere şenlik. Zeydan Öncü adında bir Türk’ün Almanya’da şirketi var. Askerî kargo uçaklarını orman yangınlarında da kullanılmak üzere 20 ton su atar hale getirmiş. İki saatte hazır ediyor. Bizimkiler ne uçak, helikopter alıyorlar, ne de mevcut 10 büyük kargo uçağını böyle kullanmayı düşünüyorlar.

İşte bu asıl yangın bu ve her yeri sarmış durumda. Geçim sıkıntısı had safhada. Her şey güllük gülistanlık gibi gösterilmeye çalışılıyor. Yönetenler kendilerine toz kondurmuyorlar. Geldiğimiz yeri görüyor musunuz?

Biz anlamaya ve anlatmaya çalışanlarız. Bilesiniz ki bu iyi bir psikolojiyi göstermiyor. Sorumluluk üstlenmeyenler, suçu başkasına atanlar iyiyi, doğruyu güzeli unuturlar. Çünkü yalnız kendileri vardır. İnsanı kendine kapanması çürütür. Kendisiyle sınırlı hale gelenler başkalarını düşünemezler. O duruma düştük.

Memleket yangın yeri. Ekonomik kriz, sosyal krize dönüştü. İnsan kalitesi yerlerde. Asıl manasında ahlak yerlerde. Kalite istenmeyen bir toplum haline geldik.

Bakalım ve görelim, devletlilere yanaşanlar onlara benziyor. Bozuyorlar. Bozuluyorlar. Tarafgirlikle düşünemiyorlar. Kör gözle bakıyorlar. Üstelik bir de yanlışa ortak oluyorlar. Yanlışları görmemişlikle örtüyorlar. Bazıları orada da kalmıyor, yanlışı yanlış demeden övüyorlar. Bu kadar mı? Evet bu kadar!

MAZUR GÖRÜLECEĞİMİ DÜŞÜNDÜĞÜM ÖRNEK

Birçok örnek sayabiliriz. Biri benim için bir mazereti açıklamaya da imkân vereceği için ayrıca önemli. Son günlerde Telekom yönetim kurulu üyeliğine atanması konuşulan bizim İskender Pala'nın durumu da maalesef bu çerçevede değerlendirilmeli. Yıllardır görüşemiyoruz. Etrafımdakiler, hakkında hep konuşurlar. Ben sadece “Arkadaşımdı” der susarım. Çok eski arkadaşım olduğu için onu usulüne göre tenkitten kaçar, susarım. Konuştuğum çok dar bir çevre de var tabii.

Neden böyle davrandığımı açıklamak isterim: Biz dostlarımızı, arkadaşlarımızı düştüklerinde ararız. İkbaldeyken mesafeli kalmak olağandır. Mesela ben İskender’i yirmi yılda ancak karşılaştığımızda gördüm. Bir kere Ankara’da dört arkadaşla beraber olduk, o kadar.

Dost bildiklerimizin haklarında herkese açık yerlerde kötü konuşmayız. Savunamasak da susarız. Kural budur. Dikkat edenler olmuştur, benim hakkımda ileri geri, şu veya bu dürtülerle yalan yanlış değerlendirmelerde bulunan, düpedüz haksızlık eden eski dostlarım hakkında da kamuoyu önünde tek cümle etmedim. Bu kadarı da fazla deneceğini biliyorum. Evet fazla ve yanlış. Yılmaz Öztuna’dan öğrendiğimiz tam bu değildi. O, meclisine bir kere gelen kişi hakkında da kalabalık önünde kötü söze izin vermezdi.

Mazeret dedim ya, mazeretim budur. Evet farkındayım: Burada bir iyi, bir kötü var. Arkadaşlık ve dostluk duygusu, çok şey değişse de insanın elini kolunu bağlar. Kötü olan tarafı, benim gibi düz gittiğini düşünen bir adamın hakikatten bahsederken dostları, arkadaşlarının yanlışları söz konusu olunca hakikate göre konuşmak yerine, açıktan savunmasa da sessiz kalmasıdır. Bugüne kadar İskender ve bazı başka arkadaşlarım hakkında konuşmamak ve yazmamakla bu hataya düştüğümü söyleyenlere yanlış düşünüyorsunuz diyemedim, diyemiyorum, diyemem.

“BİZİM ADAM SEÇİMİ” İLKE OLAMAZ

Madem açıldı, hiç olmazsa son meselede düşündüğümü söyleyeyim: İskender Pala, bu Telekom yönetim kurulu üyeliğini kabul etmemeliydi. Kötü örneklerden bir kötü örnek olmadığı bellidir. İnsanlar onun iktidarın yanlışlarını açıktan söylemesini beklemeyebilirler. Tabii, içerde konuşmuyorsa olacak iş değildir. Fakat bu yönetim kurulu üyeliğinden vazgeçmek suretiyle bir düzeltme çıkışını beklemekte haklıdırlar. Gerçi şimdi vazgeçmesi de durumu düzeltmez. İş iyice zorlaştı. Eleştirilerden sonra geri çekilmesi zaten zordur. O istese de iktidar gücü buna müsaade etmez.

İyi tarafını da düşünmek lazım: İskender’in Telekom Yönetim Kurulu üyeliğine tayiniyle “Bizim adam” seçimlerinden iyi zannedilenin bile ne kadar yanlış olabileceği anlaşıldı. Problem “bizim adam” seçimini ilke edinmektir. Oradan her tür yangın çıkar.

YORUMLAR (15)
15 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.