Topyekün bozulmanın kurgulanmış siyaseti
Gündem ettiğimiz şeylere bakın, halimizi anlarsınız. Hayatımızla, dünyanın gidişiyle zerrece alakası olmayan işlerdendir. Hemen hepsi tamamiyle aldatmacadır.
Mahalli seçimlerden sonra ilk gündem “yumuşama” idi. Anlayanları acı acı güldüren bir kavramdı. Çünkü atalar sözünden biliriz, “Can çıksa huy çıkmaz”. Benim gibi iyimserler bile Erdoğan’ın çok geçmeden muhataplarını ters köşeye yatırmak isteyeceğini söylemiştik.
Daha baştan Özgür Özel’le görüşmesinde yapacağını yaptı. Oturma düzeninde “eşitim değilsin” demek istedi. Tam bir görmemişlik ve olmamışlık örneğiydi. İsterseniz “ komikti” de diyebilirsiniz. Parti başkanları demokrasilerde eşittir. Aynı platformda eşit şartlarda konuşur, tartışırlar. Erdoğan’ın yumuşamadan anladığını o buluşma göstermişti. Yıkıcı algıların anası, işte bu normali, tabiiyi, gerekeni unuttuğunu göstermesiydi.
DERS ALACAK İDRAKTEN UZAKTA
Açık yenilgiye rağmen ne şekilde olursa olsun gündemi belirlemeye devam etmesi gerekiyordu. Yoksa “Ülkeyi perişan ettin. Çocuklarımız işsiz güçsüz. İyileri dışarda bırakan bir kayırma sistemi yerleşti. Neyimiz varsa elimizden gitti, hayatta kalma savaşı verir hale geldik. İletişim çağında internet erişilirliğinde bile en gerideyiz” deneceğini biliyordu. “Kaybettin, git!” sesleri yükselecekti.
İşe bakın ki gündemi mağlupken de belirleyebilmesi için yine muhalefet imdadına yetişti. Her dediğine atladı. Muhalif görünenler de öyle. Sadece onun değil, adamlarının ettiği saçma sapan sözler bile günlerce her yerde konuşuldu, hala konuşuluyor.
Evet, muhalefet iç kavgaları kaşıyan iktidarın güdümünde. Topu kendi sahalarında oynatan onlar. Oyuna gelen onlar. Objektif verilere bakılınca, sussalar bile Erdoğan en az iki seçim önce gitmişti. Onlar ayakta tuttular.
Ağır bir hüküm daha vereyim: Özgür Özel başta muhalefet, bütün bu süreçte, kendisini iktidara getirecek seçmene olumsuz görüntü verdi: “Ben başa geçecek ve sizi kurtaracak seçenek değilim” demiş oldu. İktidardan kaçışın nasıl olacağının örneklerini verdi. Oy vereceklere, “Siz sizi ezenlerle kalın!” demiş oldu. Halkın bunu böyle anladığı kesindir.
Erdoğan’ın durumu bin türlü fecaatken böyle. Onun kurgusu zaten yapıcı değildi. Şimdi başka körlükler eklendi. Artık, yaşattığı krizlerle hiçbir şeyin aynı kalamayacağını düşünemedi. Ne kadar uğraşsa 31 Mart öncesindeki gibi, muhalefeti idare ederek halkı istediği şekilde yönlendiremeyeceğini göremedi. Yalana yanlışa kanma devrinin döndüğünü anlayamadı.
YOL BELLİYDİ
Artık her yerden sesler yükseliyor: Ben ekonomistim deyip ekonomiyi batırmayacaktınız. Nas deyip dinden görünüp dini değersizleştirmeyecektiniz. Ben bilirim demeyecek, bilenleri bulacaktınız. Halkı birbirine karşı konumlandırarak siyaset yapmayacaktınız. Kendinizi ulaşılmaz bir yerde görmeyecek, o tanrılık taslama halinde yorumlanacak hareketlere girmeyecektiniz.
Bunlar şimdi anlaşılmasa bile yarın filmin bittiği sinema salonu gibi ışıklar yanınca gözler perdeden içeriye döner ve her şey ayan beyan görünür.
Bu kafayla normalleşme olamayacağı açık. Söylenecek söz muhalefetedir: İş bilmeyenin olanı biteni örtme gayretini görecek ve gereğini yapacaksınız. Gündem dışı gündemlere girerek ülkenizi batırmaya yardım edersiniz. Normalleşme, şimdi açılım illetine dönüş ve arada bir yığın münasebetsiz gündem.. Gazze bağırış çağırışları ve arkasından aylardır konuşulan anayasa. Bunlar, -Gazze dışında- birer cümlede bitirilecek işlerdendi.
Kanun ve kuralları hiçe sayan bir anlayışsızlığın anayasa değiştirme fikrine koşulan akıl, ülkenin gününü-geleceğini zehirleyenlere katıldığını bilmiyor.
NEREDEN TUTSAN ELİNDE KALIYOR
İyi ki susmayanlar var. Sadece Karar’da değil, başka gazetelerde, dergilerde ve herkese açık sanal dünyada. Ne çare, memleket ölçü aranmayacak hale getirildi. Olana bitene çare düşünenlerin sesi de yeterince duyulmuyor.
Şu “Normalleşme, yumuşama” müsamereleri başladığı zaman ben de olacağa dair fikrini uzunca yazanlardandım. İki uzun yazı yazmıştım. Tarihe dikkatinizi çekerim, 2024 Mayısı. Yani bu lafların edildiği günler ve haftalar içinde bir tarih. Biri “Normalleşme mi dediniz?” başlığını taşıyor. Demişim ki: “..bu sonucun tek kişinin ağzına bakılır hale gelmesini sağlaması demokrasilerde kabul edilemez.
Bu arızayı normalleştirmek akıl işi değildir. Buradan giderek varılacak iyi sonuç hayal eden hala varsa şaşarım. Böyle bir ihtimal yoktur. Çünkü aklın gereği, makul ve kabul edilmiş ne varsa reddedilerek girilmiş bir ters yoldur.”
Devam etmişim: “Erdoğan’ın rakipleriyle görüşmesi için yenilmesinin gerekmesi olacak iş değildir. Yanlış yapmışım, dönüyorum dediğini düşünen yanılır. Dememiştir, demeyecektir.” https://millidusunce.com/normallesme-mi-dediniz/
Evet vaziyet böyleyken böyle. Keşke yanılsaydım.