‘En hakiki mürşit ilim’ midir?
Kars’a yolunuz düştü mü hiç? Düşmediyse düşsün. Pasaportla gideceğiniz vasat bir Avrupa ülkesinden daha ziyade zenginlik bulacağınızdan eminim.
Benim yolum düştü.
Daha evvel Sarıkamış Şehitleri’ni anma programı için gitmiştim. Kışın tam ortasıydı.
Çıldır Gölü’nde Çıldır’ın sarı sazanını bulamamıştık. Demişlerdi ki, buraya İsrail balığı bıraktılar, Çıldır sazanı azaldı.
O zaman, gölde, buzların üstünde bir kahvaltı etmiştik.
Sonra tedbir almışlar, sazan çoğalmış.
Anı Harabeleri olağanüstü. Biri akıl etse de, doğru dürüst restore edilse. (Bir tane kötü restorasyon örneği var. Maazallah! Bin yıllık yapının duvarını, depo duvarı örer gibi örmüşler!)
Tamam, eski Yunan ve Roma kalıntıları daha fiyakalı ve daha Avrupai görünebilir. Ama Anı’daki yerleşim yerleri ve mabet kalıntıları da muhteşem.
Ermeni ve Selçuklu izleri var şehirde. Aziz Krikor Kilisesi (13. Yüzyıl), Ani Katedrali (10. Yüzyıl), Ebu’l Manuşehr Camii (11. Yüzyıl), Halaskarlar Kilisesi, muhteşem yapılar.
Ermeni kiliselerinin mimarisini görünce, Selçuklu döneminde yaygın olan ‘Kümbet’lerin bu mimariden etkilendiğini düşünüyorsunuz. Sizi bilmem, ben öyle düşündüm.
Böyle bir tarih hazinesi dünyada yoktur.
Kars’ın merkezindeki tarihi eser niteliğindeki yapıları da unutmayalım.
Bunlardan birinde bir gece misafir olduk. Çeltikov Oteli. Kars’ın kara taşından özene bezene yapılmış. Mimarisi harikaydı.
Bana sorarsanız, Kars’ın en büyük zenginliği, çok renkli, çok kültürlü insanları.
Türkü, Terekemesi, Kürdü, Azerisi, Kafkas’ı... Karslılar bunlara birkaç tane daha ilave ediyorlar. Tat diyorlar, Gürcü, Laz, Rus diyorlar...
Yani rengarenk.
Bunların muhabbetinin içine düşmeyegörün.
Uzun ve çok soğuk kış mevsiminin şehir kültürüne armağanı olmalı Karslıların sohbet zenginliği.
O kadar da tatlı bir şiveleri var ki...
Nereden mi icap etti bu Kars hikayesi?
Hafta sonu Kars’taydık.
Mektebim Okulları’nın sahibi Ümit Kalko, Kars’ın merkezinde bir Anadolu Lisesi inşa edip Milli Eğitim’e bağışlayacakmış. Bir de Kağızman’ın Karabağ Köyü’nde bir okul.
Biz, şehrin merkezindeki Cemile-Resul Kalko Anadolu Lisesi’nin temel atma merasimi için davet edildik.
Mektebim Okulları’nı işitirim.
Ama şu ana kadar bir alışverişim olmadı.
Ümit Kalko’yu da bu seyahat vesilesiyle tanıdım.
Zarif bir adam.
Aslen Karslı. Ama galiba babasının, dedesinin memleketine gidip gelmeye bu sene başlamış.
Olsun. ‘Geç olsun da güç olmasın’ derler.
Tebrik ediyorum. Kolları sıvamış, iyi işler yapmaya çalışıyor.
Benim en çok hoşuma giden, açılış sırasında, ‘okul bağışlama’ konusunda sarf ettiği sözler.
“Kars’ımıza okul bağışlıyorsunuz, teşekkür ederiz dediler. Bağışlamak çok büyük bir tabir, benim bir kul olarak yapabileceğim bir durum değil. Biz vatanımıza borcumuzu ödüyoruz.”
Kuvvetli bir söz. Allah utandırmasın.
Eğitime yatırım yapmak, yol iz yapmaktan daha önemli.
Yolu izi küçümsemiyorum.
Ama en büyük değerimiz insan.
Eğitim de, sadece okulun duvarlarını dikmekle olmuyor.
İçini doldurmamız lazım.
Hem okulun, hem derslerin.
***
Temel atma töreninden bir gün önce kent protokolünün de katıldığı bir yemek vardı.
Yemekteki konuşmalarda bazı arkadaşlar ‘Köy Enstitüsü’ nostaljisi yaptı.
Yapsınlar. İnsanların kendi özlemlerini dile getirmeleri güzeldir.
Başka bir ‘ideoloji mektebi’nin nostaljisini de, yapası olan yapsın.
Fakat bu, bizim, eğitim verirken ‘bilgi’yi değil de ‘ideoloji’yi öncelediğimiz anlamına gelmiyor mu?
Yani, ‘ideoloji’mizi alırsan yanında bilgi veriyoruz.
‘Eğitim şart’ lafı bunun için mi?
‘Başkasına’ eğitim şart!
Bu yüzden mi, ideolojisi olan adamımız çok, bilgisi olan adamımız az?
Kendi adıma söyleyeyim. Benim çocuklarıma bilgi verilmesini isterim.
Fakat birisinin kalkıp, yarım aklıyla ideoloji vermesini istemem.
Bilgiyi verin, çocuklar kendi yolunu bulur.