Hariçten gazel okumak
Gazel, Arapçada kur yapmak, ilan-ı aşk etmek gibi anlamlara geliyor.
Bu anlamlara uygun özellikleriyle eski şiirimizdeki en yaygın türlerden biri.
Bu durumda gazel okumak ne oluyor?
Gazel okumak, bir şairin yazdığı gazeli, bir besteye bağlı kalmaksızın içinden geldiği gibi, teganni ile okumak.
Teganni’yi de, ihtiyaç duyanlar için, ‘şarkı söylemek’ ya da ‘makamlı okumak’ diye tarif edebiliriz.
Ya da daha eski-Türkçesi ‘ırlamak.’
Malim, gazel okumanın mecazi anlamları da var.
‘Hariçten gazel okumak’ deriz mesela, üstüne vazife olmayan biri hele de konuyla pek alakadar olmayan bir fikir beyan ettiğinde.
Ama burada bahis konusu etmek istediğim, bir gazelin musiki tarzında okunması.
Gazel dinler misiniz?
Ben dinlemem.
Bulsam dinlerim de, bulamadığım için dinleyemiyorum.
İnternette ararsanız Fevzi Mısır, Yusuf Gebzeli gibi muhteşem seslerin, 60’ların, 70’lerin şöhretli mevlithanlarının okuduğu gazelleri tek tük bulursunuz.
Kazancı Bedih’in okuduğu Fuzuli gazellerine rastlama ihtimaliniz biraz daha yüksek.
“Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedür
Men kimem saki olan kimdir mey ü sahba nedür”
Ama ne gazeldir o! Şuraya bakın:
“Gerçi canandan dil-i şeyda için kam isterem
Sorsa canan bilmezem kam-ı dil-i şeyda nedür.”
Bir de şuraya:
“Hikmet-i dünya vü mafiha bilen arif değil
Arif oldur ki bilmeye dünya vü mafiha nedür.”
Son günlerde Zhuangzi Metinleri’ni okuyorum. (İş Bankası Yayınları.)
Zhuangzi, (Ölümü Milattan Önce 286) Taoizmin en önemli filozoflarından kabul edilir.
Fuzuli’nin bu beyti, Zhuangzi’nin metinlerinde anlatılan felsefenin özeti gibi bir şey.
Mesela, Baki’nin bir gazeli var. Bir gazelhan okusa nasıl okur merak ediyorum. Ama bu kadar söylenir, söylemek kelimesi:
“Söylemez küsmüş bana canane söylen, söylesün
Neyledim ol yar-ı alişane söylen, söylesün.”
Aslında, TRT’de güzel Türk Musikisi programları var. Hep aynı repertuvarın etrafında dönmek yerine araya gazeller, kasideler sıkıştırsalar bir türün unutulmaya terk edilmemesi için iyi bir şey yapmış olurlar.
İlgililer bunu bir teklif olarak da telakki edebilirler. Eğer ‘hariçten gazel okuma’ saymazlarsa.
Eski şiirden ve musikiden anlayan birinin açıklayıcı konuşmalarıyla iştirak edeceği bir musiki programı.
Yine de dinlemekten en ziyade hazzettiğim gazellerden birini TRT Nağme’den dinledim.
Kimin okuduğunu bilmiyorum. Bir defa dinledim, bir daha rastlamadım.
Rastlayana da rastlamadım.
Fatih Sultan Mehmed’in Galata’da mukim ‘din-i İsa rahında’ olan bir güzel için yazdığı gazeliydi.
“Bir güneş yüzlü melek gördüm ki alem mahıdur
Ol kara sümbülleri aşıklarınun ahıdur”
Gazelin her beyti güzel de, Avni’nin sultanlığını ortaya koyduğu son beyti en çarpıcı kısmı.
“Avniya kılma güman kim sana ram ola nigar
Sen Sitambul şahısun ol Galata şahıdur.”
Eski şiiri okumayı seviyorum. Bazen sesli de okuyorum.
Ama tegannisiz. Sesim teganniye elverişli değil.
Bestelenmiş halleri her zaman şiiri kadar güzel olmuyor.
Fakat Avni’nin bu gazeli -kim okuduysa- çok güzel icra edilmişti.
Şeyh Galib’in “Fariğ olmam eylesen yüz bin cefa sevdim seni/Böyle yazmış alnıma kilk-i kaza sevdim seni” diye başlayan şarkısı şiir olarak Türkçenin en güzel şiirlerinden biridir.
İki bestesi var. İkisini de dinledim.
Şiir hali, şarkı halinden bariz bir biçimde daha güzel.
“Hasteyim ümmid-i sıhhat çeşm-i bimarındadır
Bir devasız derde oldum mübtela sevdim seni”
Fuzuli’yi, Baki’yi, Nedim’i, Nef’i’yi, daha bir çok büyük şairi bilirdim. Okurdum da.
Şeyh Galib’in peşine düşmem, bu beyti merhum Ramazan Dikmen’in Karşıyaka’daki evinde, çalışma masasının sol tarafındaki duvarda Ramazan’ın güzel el yazısıyla turuncu bir kartona yazılmış olarak gördükten sonradır.
Biliyorum, memleketin hali sanayi-i nefise ile vakit harcamaya müsait değil.
Hele gazele, hiç.
Ortalık kirden pastan görünmüyor. Herkes yüksek siyaset yapıyor. Hiç de yüksek sayılmayacak usullerle...
Kasvetli bir hava şeş cihetten yaklaşıyor.
Benim Pazar günleri yapmaya çalıştığımı bir teneffüs sayın.
Ya da hariçten gazel okumak.