Muhalefetin rüzgâra değil fırtınaya ihtiyacı var

Muhalefette bir ‘değişim rüzgarı’nın esmeye başladığını söyleyebilir miyiz?

Söyleyebiliriz söylemesine fakat durumu biraz abartmış oluruz.

Rüzgâr esmiyor.

Evet, yaprak kımıldıyor. Ama bütün yapraklar değil. Bazı yapraklar.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bir ‘değişim’ sayfası açtı. Kararlı görünüyor. Enerjisi de var.

O enerji CHP’yi tazeleyebilir mi? Diriltebilir mi?

Mesela önümüzdeki kurultayda İmamoğlu partide kurulu delege düzenini aşıp CHP’nin genel başkanı seçilebilir mi?

Sistem pek müsait değil.

CHP’nin yapısı da müsait değil.

Nedir CHP’nin yapısı?

İçiçe üç yapı. Kabaca…

Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçtiği günlerden bugüne kadar aşama aşama inşa etmeye çalıştığı, ittifaklara, uzlaşmalara açık ama son seçimde yara almış Kılıçdaroğlu’nun kontrolündeki yapı.

Etkinliğini bir ölçüde kaybeden ama o yapının içinde varlığını muhafaza etmeye çalışan görece daha laik, daha Kemalist eski CHP.

Ekrem İmamoğlu’nun enerjisinden etkilenen, ideolojik hatları keskin olmayan, konjonktüre bakarak ‘değişimci’ diye adlandırabileceğimiz CHP’liler.

Bu üç yapıdan biri öne çıksa ötekiler gerileyecek.

Mesela ‘eski CHP’ galip gelse ‘Kılıçdaroğlucular’ geri çekilecek (veya geri itilecek.)

İmamoğlu’nun hamleleri başarılı olsa ‘eski CHP’nin etkisi daha da azalacak.

Kılıçdaroğlu’nun devam etmesi en azından şu anda bir ‘değişim’in vaki olmaması anlamına geliyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu hangi yönde olursa olsun bugünlerde adına ‘değişim’ denilen şeyin önünü açmaya istekli görünmüyor.

Kılıçdaroğlu istemeyince İmamoğlu ne yapabilir?

Yeni bir parti mi kuracak?

Kurunca başarılı olur mu?

Belirsiz.

Muhalefetin ikinci büyük partisi İyi Parti.

Kongresini yaptı. Meral Akşener’i yeniden başkan seçti.

Eski ağırlıklarından kurtulmak ister gibi bir hali var.

Mesela kurulduğu günlerde Kılıçdaroğlu’nun yaptığı jestten. Seçime girmesini garanti etmek için ödünç verdiği 15 milletvekilinin yükünden.

Kendisine yeni bir yol çizmesi gerekiyor.

Yerel seçimin yakın olması, yerel seçimde ihtiyaç duyulması muhtemel ittifaklar sakin kafayla bir strateji kurmaya mâni olabilir.

Böylesine dar bir zamanda İyi Parti bir merkez sağ cazibesi üretebilir mi?

Henüz denenmediği için merkez sağda gerçek bir çekim gücü olup olmadığını bile bilmiyoruz.

Bunu yapmak istiyor mu? Ondan da emin değiliz.

Belki de muhalefetin içinde milliyetçi bir seçenek olarak var olmak daha garantilidir.

CHP listelerinden Meclis’e giren Deva, Gelecek ve Saadet’in durumu da ayrı bir muhalefet meselesi.

Deva Meclis’te müşterek bir grup kurma düşüncesine katılmadı. Kendi başına siyasetini sürdürmek istiyor.

Bu bir tercihtir. Doğruluğu yanlışlığı zamanla anlaşılır.

Saadet ve Gelecek bir grup kurdular. Grup kurunca TBMM çalışmalarında daha aktif olabilecekler.

Hassas bir grup. Bir kişi eksilince gruptan düşüyorlar.

Söylentilere göre grup toplantılarında Gelecek Partisi lideri Davutoğlu ile Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu dönüşümlü konuşacaklar.

Bu konuşmalardan hasıl olacak faydayı şimdiden anlamamız zor.

Yeni, yenileyici bir siyaseti mayalamaya niyetleri var mı?

Bu da belirsiz.

Hepsini alt alta koyarsak… Muhalefetin henüz bir şey vaat etmediğini söyleyebiliriz.

Bugünlerde şöyle düşünmeye daha yatkınım:

Aslında Türkiye’deki muhalefetin bir rüzgâra değil, yer yer ağaçları da kökünden sökecek bir fırtınaya ihtiyacı var.

Bazen yenisini yapmak bozulanı tamir etmekten daha kolaydır.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum