Peygamberimiz’in ‘bize şiir oku’ dediği kadın
Şu anda birisi eski Arap şiiri dersi verse gidip önüne diz çökesim var.
Böyle bir cümleyi Farsça için de kurabilirim.
Hafız’ın, Firdevsi’nin, Sa’di’nin, Rumi’nin beyitlerini asıllarından okuyup asıllarından haz alabilmek için.
Biz fakiriz, çünkü Arapça’nın, Farsça’nın büyük şairlerini ancak çevirilerinden okuyabiliyoruz.
Bu şairlerden bildiğim beyitler var tabii. Ama üç beş beyitten ne olacak?
Bugün eski Arap şiirini anlama isteğimin depreşmesi bir kadın yüzünden.
Bir kadın şair.
(‘Şaire’ de diyebilirdim ama ‘şaire’nin zihnimdeki karşılığı ‘kadın şair’den daha zayıf. Halbuki, kadının şiirleri ‘zayıf’ kelimesinin yanaşamayacağı kadar kuvvetli.)
Kadının lakabı Hansa. Şiirde bu isimle biliniyor, bu isimle anılıyor.
‘Burnu havada’ gibi bir anlamı var. Kötü huy ya da kibir için değil. Burnu hafif kalkıkmış Hansa’nın.
Peygamberimiz’in çağında yaşamış. Doğum tarihi 575.
Asaletli bir kadın.
Beni Suleym’den.
Cahiliye döneminde iki kardeşi ölmüş. Muaviye ve Sahr. Yiğit ve cömert iki kardeş.
Hansa’nın içi yanmış.
Ömrü boyunca yas tutmuş kardeşleri için.
Yas nasıl tutuluyor?
Muhtemelen gözyaşı döküyor, yalnız başınayken ve insanların arasında.
Şiir okurken ve okumazken.
Bir de kıldan dokunan ‘sıdar’ denilen bir yelek giyiliyor.
Hansa, yaşadığı sürece ‘sıdar’ını hep giymiş. Yani Müslüman olduktan sonra da.
Birçok şairden haberim var. Sahabe olan ve olmayan Arap şairlerinden.
Hansa’yı fark etmemişim. Cahilliğime verin.
Bu tanışma bana “Tarihte Müslümanlar’ın bir hediyesi. (Otto Yayınları)
Kitapta biyografiler var. Müfessirler, fakihler, muhaddisler.
Ansiklopedi maddesi gibi hazırlanmış. Dönem dönem fasılalar verip o biyografileri yazmışlar.
Güzel bir şey. Her dönemin önemli şahsiyetlerini hatırlıyorsun.
Başka siyer kitaplarının girmeye ihtiyaç duymadığı bazı ayrıntılara muttali oluyorsun.
Hansa’yı görünce durdum. Şiirinden sitayişle bahsediliyordu. Daha fazla öğrenmek istedim. Başka kaynaklar karıştırdım. En tatminkar bilgiyi Nilüfer Topal’ın yüksek lisans tezinde buldum. (Sahabe Şair el-Hansa ve Divanı.)
Bir yerde basıldı mı bilmiyorum. Basılmaya (ve okunmaya) değer bir eser olmuş.
Hansa, bir gün üzerinde sıdar olduğu halde Hz. Aişe’nin yanına gelmiş. Hz. Aişe sıdar’ın cahiliye geleneği olduğunu hatırlatıyor. Hansa, kardeşi Sahr’ın sözüne muhalefet etmemek için bundan vazgeçmediğini söylüyor.
Hz. Ömer Hansa’yı ağlamaktan gözlerinin altında yaralar oluşmuş ve üzerinde sıdar olduğu halde görüyor. “Göz pınarlarındaki bu yaralar neden?” diye soruyor.
“Mudar’ın efendilerine ağlamaktan” diyor Hansa.
“Onlar cehennemde” diyor Hz. Ömer. Hansa üzülüyor.
Hansa’nın ısrarı, kardeşlerine bilhassa Sahr’a bağlılığı saygı uyandırıcı.
Peygamberimiz’in ya da Hz. Ömer’in onu zorlamaması da güzel.
Nilüfer Topal’ın tezinden devam edelim:
“Rivayete göre Adiyy bir gün Peygamberimiz’in yanına gelmiş ve “İnsanların en iyi şairi, en cömerdi ve en iyi süvarisi bizdedir” demiştir. Peygamberimiz kim olduklarını söylemesini istediğinde de “En iyi şair İmru’l Kays, en cömert Hatim b. Adiyy, en iyi süvari de Amr b. Ma’dikerib” demiştir. Peygamberimiz de “Söylediğin gibi değil Adiyy. En iyi şair Hansa binti Amr, en cömert Muhammed (yani Peygamberimiz) en iyi süvari de Ali b. Ebi Talib’dir” demiştir.
Peygamberimiz, kimi zaman Hansa’ya, “Haydi Hunas, bize şiir oku” dermiş.
Hansa, Peygamberimiz’in hitap şeklini (Hunas) şiirinde kullanmış.
“Ey Hunas, dök gözyaşlarını asil bir bey için/Kaybettiğin cömert bir kahraman için.”
Düşünsenize, bir kadın, Paygamberimiz’in huzurunda şiir okuyor.
Peygamberimiz, onun okuduğu şiiri dinliyor.
Güzel değil mi?
Bugün, bir kadının insanların arasında şiir okumasını yadırgayacak, hafifseyecek, adeta Peygamberimizden daha mutaassıp sayısız insanımız var.
Daha şiirine gelemedik Hz. Hansa’nın.
Sonraki dönemin büyük şairlerinden Maarri, şu beyiti söylemiş Hansa’nın şiiri için.
“Sanki Hansa şiir söylediği zaman/Bir ceylan yavrusudur yağmuru çağıran susuzluktan.”
Haftaya biraz da şiirine bakalım.