‘Şeytan’la nasıl başedilir?
AK Parti, ne İttihat ve Terakki’dir, ne Hürriyet ve İtilaf. Ne de ikisinden birinin devamı.
CHP’nin ve Serbest Fırka’nın, birini İttihat ve Terakki’ye ötekini Hürriyet ve İtilaf’a benzetenler vardır.
Oğulların yüzüne bakıp, ‘bunun babası herhalde filandır, bunun anası herhalde filanın kızıdır’deriz bazen.
Aynı şekilde, CHP’nin yüzüne bakıp ‘bunun dedesi İttihat ve Terakkidir’ denilebilir. Eski, Demokrat Parti’nin veya Adalet Partisi’nin Serbest Fırka’ya benzetilmesi de mümkündür.
İdi.
Evet, ‘di’li geçmiş zaman.
Çünkü, CHP şu sıralar bir dönüşüm geçiriyor. Ne tarafa doğru gittiğini erkenden söyleyip önyargı oluşturmayalım.
Merkez sağın ise ‘mevcudu kalmadı.’
Onun için ‘di’li geçmiş zaman.
Bazı vasıflarını tevarüs etmeye çalışmış olmasına rağmen, AK Parti, tam olarak merkez sağın devamı sayılmaz.
AK Parti’nin veya bu partinin öncülleri olan siyasi geleneğin, Milli Nizam’ın veya Selamet Partisi’nin karakteri ötekiler gibi ‘derin’ değil. ‘Şedit’ de değil.
‘Kendi varlık hikmetini milletin değerlerinde arayan, orada görmeye çalışan bir siyasi çizgi’diyelim, çok ilmi bir tarif verme kaygısına düşmeden.
Diğerlerine göre daha şeffaf.
Devlet aygıtını, o aygıtın içinden doğmamış, meşruiyetini milletin oyundan ve yaptığı iyi işlerden alan bir siyasi kadro olarak yönetiyor.
Kısa tarihinde büyük badireler atlattı. Parti kapatma davaları, muhtıralar, Gezi isyanları, Paralel darbe teşebbüsleri, az şeyler değildir.
Bu badireleri, devletin ‘derin’liğinden, ‘kirli’liğinden istifade ederek atlatmadı.
Lideri Tayyip Erdoğan’ın dirayeti ve siyasi maharetiyle, bir de milletin sandıkta oy olarak tezahür eden teveccühüyle savuşturdu.
Bugünlerde, sanki bütün kötülükler bir araya geldi.
Ben, bu badirelerden her biri zuhur ettiğinde, ‘daha kötüsü olmaz’ diyordum.
Fakat, biri atlatıldıktan sonra yeniden zuhur eden şey, bir öncekinden daha belalı, daha şiddetli çıktı.
‘Şey’ dedim.
‘Şeytan’ da desem olurdu.
Şeytanın adı terör bu defa.
‘Son numarası’ diyemem, çünkü ‘bu sonuncudur’ dediğimiz zaman bile, yeni bir kılıkla ortaya çıkabiliyor.
Fakat şimdiye kadarkilerin en şiddetlisi, en acımasızı, en kirlisi.
İçinde, daha önce gördüğümüz bütün kötülükleri barındırıyor.
Bir bedende bir sürü kafa taşıyan pis bir mahluk gibi... PKK, IŞİD, DHKPC... Aynı bedendeki kanlı kafalar.
Bu üç kafanın, siyasette, sosyal medyada yansımaları var. Hatta taraftarları var.
Dışarısıysa hiç tekin değil.
Başımıza bir felaket geldiği zaman ‘vah’ demiyor kimse. Paris oluyorlar, Ankara, İstanbul olamıyorlar.
Ve şu ‘kötü zaman’da, memleketi ‘sahil-i selamet’e çıkaracak bir ‘akıl’a ihtiyaç var.
Şeytanla baş edecek bir akıla.
AK Parti, İttihat ve Terakki veya CHP gibi ‘derin’ değildir.
Birçokları bunu eksiklik olarak görür. Bana göre tam tersi.
‘Derin’ olmaması, iyi bir vasıftır. Burada sorun yok.
‘Temiz’ bir akıldan bahsediyorum ‘ihtiyacımız var’ derken, ‘selim’, tabir caizse, ‘Rahmani’ bir akıldan.
Bu aklın sonuç alması için ‘yüksek bir konsantrasyon’ gerekiyor.
Ben, bu aklın mevcut olduğunu düşünüyorum. En azından potansiyel olarak.
Fakat, konsantrasyon yeterli mi? Bundan emin değilim.
Henüz geç kalmış değiliz. Tali meseleleri, ufak hesapları bir tarafa bırakır, eksiğimizi fazlamızı yeniden ölçüp ‘asıl mesele’ye yoğunlaşırsak, ‘şeytan’la başedebiliriz.