Edebiyat dergisi gelenek ve tarihle bağ kurdu mu?

Alaattin Karaca

Geçen haftalardaki yazılarımda çağdaş İslâmi edebiyatın gelenek ve tarihle olan münasebetlerine değinmiş, çağdaş ‘İslâmcı’ düşünce ve sanatın; ancak mazi-hâl ve istikbal sürecini gözeten bir şuurla dirilebileceğini vurgulamıştım. Aslında bu minvalde tüm ‘İslâmcı’ dergi ve yazarların gelenek ve tarihle olan bağları ele alınmalı, aralarında mukayeseler yapılmalı. Çünkü sahih ve sağlam bir düşünce/sanat oluşturmak, ancak gelenek ve tarihle sağlam ve sağlıklı bir bağ kurmak ve bunu hâl ve geleceğe çağın diliyle taşımakla mümkün!.. Bu bağlamda çağdaş ‘İslâmcı’ edebiyat ve düşünce zincirinde önemli bir halka olan Edebiyat dergisinin de ele alınması; derginin gelenek ve tarihle münasebetlerinin samimiyetle tartışılması lâzım.

Cumhuriyet döneminde ‘İslâmcı’ edebiyat ve düşüncenin gelişiminde Büyük Doğu, Hareket, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinin etkisi büyüktür. Şüphesiz, Nuri Pakdil’in öncülüğünde, 1969-1984 yılları arasında çıkan ve fikrî/ideolojik bakımdan Büyük Doğu ve Diriliş’in devamı olan Edebiyat dergisi de kendine has bir duruş ve söylemle çağdaş ‘İslâmcı’ edebiyat ve düşünce üzerinde izler bıraktı.

***

Önce şunun altını çizelim: II. Meşrutiyet’ten günümüze kadar bizde çıkan tüm ‘İslâmcı’ dergiler, Tanpınar’ın deyişiyle ‘Müslüman-Şark medeniyeti dairesi’nden kopuşa karşı ‘ortak bir tepki’ koymuşlardır. Buna göre Tanzimat, yabancılaşmanın başlangıcıdır ve kopuş, daha radikal biçimde Cumhuriyet dönemindeki devrimlerle sürmüştür. Edebiyat dergisindeki aydınlar da bu süreci düşünce ve edebiyatımızda “yerli düşünce ve duygudan kopuş” ve “yabancılaşma” olarak gördüler ve buna karşı çıktılar. Nitekim Pakdil, “Kalemin Yükü” ve “1923 Devriminden Sonra” vb. yazılarında bu düşüncelerini dile getirdi. Amaç, edebiyatımızı yabancılaşmaktan kurtarmak ve “yerli bir edebiyat” oluşturmak, “Mutlak Kitab’ı ve Mutlak Önder’i edebiyatımıza yeniden aktarmak”, yerli düşünceyi, yerli duyguyu, kendi uygarlığımızı, edebiyatımızın “beslenme kaynağı yapma[ktı]”. Edebiyat dergisi işte bu şuur ve sorumluluk duygusuyla yola çıkmıştı.

***

Yerli düşünce, yerli edebiyat, yerli yazar… Edebiyat dergisindeki yazılarda sıkça vurgulanan bir kavramdır ‘yerlilik’! Dolayısıyla derginin poetik ‘duruş’unu izah edebilecek asıl anahtar bu! Nedir yerlilik, neyi kapsar? Bu sorunun cevabı açık: Pakdil, yerli düşünce derken, etnik/ulusal referansları değil, evrensel İslâm düşüncesini, coğrafyasını, tarihini, geleneğini kastetmiştir. Nitekim bir yazısında; “Türkiye’de yaşayan sanatçının, düşünürün, yazarın gönlü ve kafası İslam düşüncesiyle dolu olmadan…” yazılanlar yerli olamaz, der. Teorik anlamda bunların hepsi doğru. Bu durumda, yerli, Müslüman bir yazar/aydın mutlaka gelenek ve tarihle bağ kurar; çünkü yerli olma düşüncesi, bizi mecburen tarih ve geleneğe, öz kaynaklara yöneltir. Ve söz konusu edebiyat olunca ‘yerli’ referans arayışı bizi doğal olarak evvelâ kendi kaynaklarımıza; örneğin Taberi’ye, mesnevîlere, menkıbelere, türkülere, nefeslere, Yunus’a, Mevlâna’ya, Fuzulî’ye, Şeyh Galib’e, hatta Klâsik Türk edebiyatını besleyen Firdevsi’ye, Attar’a, Şeyh Sadi’ye; kısaca ‘ortak İslâm kültürü’ne götürecektir. Çünkü Edebiyat dergisinin yerli düşünceyi ‘beslenme kaynağı yapma’ amacı ancak böyle mümkün olabilir.

İşte tam da burada şunu sormak gerekiyor: Edebiyat dergisi, yerli olabilmek için pratikte öz kaynaklara dönebildi, onlardan beslenebildi, gelenek ve tarihle sıkı, sağlam, sağlıklı bağlar kurabildi, bu bakımdan yol açıcı bir rol üstlenebildi mi? Diriliş dergisiyle Edebiyat’ı karşılaştırırsak, bunu daha net biçimde görebileceğimizi düşünüyorum. Yani bitmedi!..

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.