“Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?”

Elif Çakır

Bir... Tırnak içinin anlamını bilmeyen ‘bazıları’ için baştan söyleyeyim: Soruyu soran ben değilim.

İki... Oldukça çarpıcı görünen ve ‘elbette gerektirir’ şıkkından başka bir seçenek sunmayan bu soru, önümüzdeki günlerde sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak olan bir ‘saha araştırmasında’ toplumun her kesiminden katılımcıya yöneltilmiş.

Üç... Soruyu soran kişiden eski Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu ‘bir hocamız’ diye bahsettiğine göre ilahiyat camiasından bir isim olmalı.

Dört... Anladığım kadarıyla araştırmayı yapan ‘popüler bir araştırma şirketi’ olmadığına göre bir ilahiyat araştırması olabilir.

Böylesi bir araştırmanın varlığını haber veren kişi ise yine eski Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu.

Nerede: Cuma günü konuşmacı olarak katıldığı (5 Mayıs) Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde gerçekleştirilen ‘İlim ve Ahlak Zemininde İslam’ı Anlamak’ başlıklı konferansta.

Sayın Bardakoğlu şöyle demiş:

“Müslümanlıkla ahlak birbirinden hayli ayrıldı. Günümüz insanı ‘dindar ahlaklı olmayabilir’ diye düşünebiliyor artık. Geçenlerde bir hocamız alan araştırması yaptı. Bir soruya canım çok sıkıldı. Soru şuydu: ‘Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?’ Cevap verenlerin yüzde 70’i ‘hayır gerektirmez’ cevabını verdi. Bu soruya cevap verenler herhalde Kant’ı okuyarak mevcut duruma bakarak cevap veriyorlar. Teorik, entelektüel olarak doğru bir cevap olsa da bu vahimdir. Bu soruya bir Müslüman ülkede ‘hayır efendim bir insan dindarsa ahlaklıdır’ denilmesi gerekirdi. Oysa günümüz insanı ‘dindar ahlaklı olmayabilir’ diye düşünebiliyor. Oysa Müslümanın en temel özelliği güvenilir olmasıdır.”

***

İçimin burkulduğunu söylemeliyim. Eğer böylesi bir araştırma 15 yıl önce yapılsaydı ve katılımcıların yüzde 70’si ‘dindar ahlaklı olmayabilir’ demiş olsaydı... 28 Şubatçıların dindar insanlara yönelik yürüttükleri algının toplumu etkilemesi der geçerdim. Daha doğrusu yürür geçerdik. Ciddiye almazdık. Dindarlara toplumda yer yok, kamusal alanda yer yok. Toplum tanımadı derdik. Söylenecek bir sürü haklı gerekçemiz olurdu.

Bu araştırmayı örneğin Binnaz Toprak yapmış olsaydı. Yine toplum mühendisliği yapıyorlar der geçerdik.

Sayın Ali Bardakoğlu’nun ‘bir hocamız’ sözüne bakılırsa araştırmayı yapan yine ‘dindar’ insanlar.

Çıkan sonuca üzülen sadece Ali Bardakoğlu olmamalıdır.

Hepimiz üzülmeliyiz ve ‘hata nerede’ diye bir muhasebe yapmalıyız.

Kesintisiz olarak 15 yıldır çoğunluğu ‘dindar insanlardan’ oluşan bir siyasal parti iktidarda ise...

Ve artık hem ‘iktidar’ hem de ‘muktedir’ iseler.

Daha doğrusu şöyle söyleyelim, dindar yöneticiler tarafından yönetilen Müslüman bir ülkede böylesi bir sonuç çıkıyorsa...

Bu sonuca en çok üzülmesi gerekenler, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Adalet Bakanlığı’na, Kadın Aile Bakanlığı’ndan Diyanet İşleri Başkalığı’na kadar bu ülkenin birim başkanından, bürokratına, parti teşkilatlarından belediye başkanına varıncaya kadar dindar yöneticileridir.

Sonra bu dönemde yine topluma iyi örnek olamayan AK Partili entelektüellerdir ve AK Parti’ye yakın medyadır.

Öyle ya... Sayın Ali Bardakoğlu’nun dediği gibi “Bu soruya cevap verenler Kant’ı okuyarak değil mevcut duruma bakarak cevap veriyorlar.”

Oysa durum çok farklı olabilir miydi?

***

Televizyon programı yaptığım dönemde programa davet ettiğim AK Partili yetkili isimlere çoğu kez şunu sordum:

“Toplumda inanılmaz bir kamplaşma var. Bir AK Parti karşıtlığı var. Bu karşıtlık AK Parti’ye oy vermemenin ötesinde bir karşıtlık. Oysa AK Parti hükümetleri döneminde yapılan sağlık reformları, ekonomik kalkınmayı bir kenara bırakalım, demokrasi ve özgürlükler anlamında atılan adımlar dahi devrim niteliğinde. Toplumun yüzde ellisine yakınının oyunu alıyorsunuz. Yüzde ellisinin de şöyle düşünmesi mümkün olmaz mıydı: AK Parti’ye oy vermiyoruz ancak ‘adalet’, ‘hakkaniyet’ noktasında güvenilir insanlar. Yani en azından sevmeseler dahi takdir etmeleri mümkün olamaz mıydı?”

Yine soruyorum. Mümkün olamaz mıydı?

Söyleyin “Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?” araştırmasının sonucu nasıl çıkardı.

Ya da böylesi bir araştırma yapmaya gerek kalır mıydı?

Son olarak Ali Bardakoğlu’nun şu sözlerine kulak verelim:

“Siyaset ve İslam’ın iç içe olması İslam’a büyük haksızlıktır. İnsanlar artık siyasete olan ilişkilerine göre dinle ilişkilerini ayarlıyorlar. Siyasete kızan dine de kızmaya başlıyor. Siyasetin yanlışı dine ait olmaya başlıyor. (Ali Bardakoğlu, ‘Din adamları yaşadığımız çağın sorunlarının farkına varmalı’, Habertürk, 8 Ocak 2017)

***

Hamiş: Karar Gazetesi yazarlarından Sayın Mustafa Çağrıcı Hoca uzunca zamandır ‘ahlak, siyaset, din, dindarlar ve ahlak’ üzerine yazılar kaleme alıyor. Yine Mustafa Öztürk Hoca’nın ‘Deizmin ayak sesleri’ başlıklı yazısını da bu çerçevede mutlak surette okumanızı isterim.

Son olarak sayın Ali Bardakoğlu’nun ‘İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme’ kitabını mutlaka edinin ve okuyun derim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (42)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.