Suriyelilere acırken kendi ülkemizde mülteci olduk

Elif Çakır

Yandaki fotoğraf Cizre’nin girişi... Yüzlerce araç polis kontrol noktasında GBT (Genel Bilgi Taraması) kontrolünün yapılmasını bekliyor. Cizre barut kokuyor. Sur ve Cudi Mahallesi’ni geziyoruz. 1999 depremini yakından yaşayan birisi olarak şunu söyleyebilirim deprem hiçbir şey değilmiş! Burada ne olduğunu, ne yaşandığını insan aklının alması mümkün değil.

‘ET DEĞİL CESET KOKUYOR’

Kesif, çok ağır bir koku sarmış her yanı... Sokaklara saçılmış buzdolaplarını görünce, bozulmuş et kokusu sandım. “Bu koku neyin nesi?” soruma, Cudi Mahallesi’nin girişinde oturan Ahmet Amca cevap verdi: Bugün enkaz altından iki ceset çıktı. İki gündür enkazın altından parçalanmış uzuvlar çıkıyor. Et değil, ceset kokuyor...

Cudi Mahallesi’nin girişi. Benzin istasyonun hemen arkası. İki katlı bir evden geriye kalan sadece binanın kolonları. Alt katında bir kadın. Enkazın ortasında bir buzdolabı. Elinde bir bez, buzdolabının içini temizliyor. Bir adam ellerini beline koymuş, buzdolabını temizleyen kadına bakıyor. Yanına gidiyorum. “Merhaba, çawayî!”... Yüzünü dönünce ağladığını, elindeki bezin de yazma olduğunu gördüm. Adı Şirin. 50 yaşında. 6 çocuğu ve 6 yetim torunu var. Şirin’in eşi Salih Amca, “Buzdolabına bak, Çözüm Süreci’ni gör. Buzdolabına koymasaydı Çözüm Süreci’ni, Cizre başımıza çökmeyecekti” diyor. Torununa aldığı akülü araba elinde “Yetimin oyuncağıydı. Hiç değilse bu oyuncağı kırmasalardı. Ben, şimdi ne diyeceğim torunuma” deyip arkasını dönüp gidiyor.

CİZRELİYİM ABLA NEREYE GİTSEM TERÖRİST DİYECEKLER’

Cizre’den geldiğimden beri Muhammed’in sözleri kulağımda çınlıyor. Resmini çekmeme izin vermedi ama yüzü gözümün önünden gitmiyor. “Nereye gitsem, Cizreli olduğumu söyleyemeyeceğim. ‘Kürdüm’ desem, terörist diyecekler. Barış enkazın altında kaldı. Artık ben öfkeli bir gencim abla, hepinize... Bu mahalleye, ölen arkadaşlarıma, devlete... Başbakan, Cumhurbaşkanı Muhammed’leri bulup onlarla konuşmalı. Muhammed’i dinleyince, Sur’da, Nusaybin’de anaların “Devlet bu çocukları kazanabilirdi” sözlerinin doğruluğunu daha iyi anladım.

ÖFKEYLE DE OLSA KONUŞSUNLAR

Simsiyah olmuş binalar yıkılsa şehir baştan sona inşa edilse yaşananların izleri silinebilir mi? Devletin gösterdiği şefkat eli, müdahale etmekte kaldığı gecikmeyi anlaşılır kılar mı? Bilmiyorum... Bildiğim bir şey var. Buradan yani İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den -sıcak ve korunaklı evlerimizde oturarak o insanların ne yaşadığını anlayamayız. Bırakalım öfkeli olsunlar ama konuşsunlar.

‘ASKER DURDUK YERE Mİ GELDİ’

Ziyaretimin son durağı Nusaybin’di. Sabah 06.10’da Nusaybin Kaymakamı aradı. Bombalı saldırının olduğunu, iki şehidimizin, 17 yaralımızın olduğunu, yola çıkamayacağımızı söyledi. Nusaybin’i terk edenlerin sığındıkları yerlerden biri Midyat İlçesi. 150 bin nüfuslu Nusaybin’de olaylardan sonra sadece 20 bin kişi kalmış.

‘GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE BOMBA DÖŞEDİLER’

Murat 20 yaşında. Evli. 1.5 buçuk yaşında bir çocuğu var. Nusaybin’de Fırat Mahallesi’nde oturuyor. Minderin üzerinde uyuyan oğlunu göstererek, “Kapı biraz hızlı kapansa ağlamaya başlıyor” diyerek anlatmaya başlıyor: Şu evde üç aile birlikte yaşıyoruz. Annem diyaliz hastası. Biz Nusaybinliyiz. Gençler birbirimizi tanırız. Temmuzda ilçeye tanımadığımız gençler geldi. Bir sabah uyandığımızda evlerimizin önünün kazıldığını gördük. Ya onlara yardım edecektik ya ölecektik. Tandırda annem ekmeğimizi yapar. Gözümüzün önünde tandıra bomba döşediler. Odalara bombalar yerleştirdiler. Canlı kalkan olmamızı istediler kabul etmedik. Her gece kabuslar görüyorum. Başıma silah dayamışlar, ‘kaz bu hendeği’ diyorlar. Nusaybin’de PKK’dan kaçtım, kurtuldum, rüyalarımda kaçamadım.

‘BARIŞ İÇİN ADAKLAR ADADIM’

Estel’de evler avlulu. Kapıyı çalıyoruz. Ercan çıkıyor. Tedirginlikle bizi içeriye buyur ediyor. 7 kardeşten 4 numara. Ercan, Anadolu lisesi ikinci sınıf öğrencisi. Ercan ve 24 yaşındaki engelli ağabeyi 18 yaşındaki Erhan, 10 gün boyunca evde saklanmışlar. Daha sonra da polisten yardım istemişler. Bir gece yarısı polis evlerine gelip onları ve ailesini Nusaybin’den çıkartmış. Biz konuşurken, Ercan’ın annesi yanımıza gelerek konuşmaya giriyor ve şöyle diyor: Nusaybin’de Zeynel Abidin Türbesi var. Barış süreci başlayınca Zeynel Abidin Türbesi’ne gittim dualar ettim barış gelsin diye. Adaklar adadım. Kızıyordum Suriyeliler gelip doldu etrafımızda diye... Ama şimdi kendi memleketimde mülteci oldum.

İNSAN GİBİ YAŞAMAK HARAM BİZE’

Harabeye dönmüş bir ev daha… Molozların arasından sağlam kalmış eşyasını çıkartmaya çalışan İhsan, kardeşi ve annesi... İhsan otomobil tamircisi. Yedi ay önce evlenmiş. Eşyalarını gösteriyor ve devam ediyor: Kendi kendimizden nefret eder hale geldik. Ev ev dolaştılar, ‘Cizre’yi başınıza yıkacağız’, dediler. Yıktılar... İnsan olarak doğduk ama insan gibi yaşamak haram kılınmış bize. Kaderimiz değişiyor dedik ama kursağımızda kaldı. Eşim hamile, doğacak çocuğuma sevinemiyorum. Bu topraklara doğacak da ne olacak?

‘POLİSLER DE ÇOCUĞUM’

Emine’nin evi Sur Mahallesi, Akdeniz Sokak’ta. Emine’ye göre ‘Çözüm Süreci denilen şey bu’… Emine diyor ki, “YDG-H’li terörist gençler dediğiniz, benim çocuğum. Polis de benim çocuğum. Hepimiz enkazın altında kaldık...”

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.