Partilerinden hoşnutsuz seçmenler demokrasisi

Galip Dalay

İngiltere’nin AB üyeliği çerçevesinde yapılan tartışmalarda ‘demokrasi açığı’ teması sıklıkla işlendi. Bu temayı işleyenler bu durumu sürekli AB kurumlarına referansla yaptılar. AB kurumlarının yeteri derecede şeffaf olmamaları, ulusal parlamentolara hesap vermemeleri, elitist ve halkın beklentilerinden kopuk bir ajanda ile hareket etmeleri demokrasi açığının başlıca gerekçeleri olarak sıralandı. Bunu önlemek için de ibre tekrardan ulusal parlamentolara dönmeliydi. Temsil gücü olan, seçmenin arzu ve taleplerine sözcülük edebilecek ulusal parlamentolar, ulusal kurumsal siyaset.

Fakat görünen o ki ilk düşman savuşturulduktan sonra, aynı seçmen kitlesi yakında ulusal ölçekteki demokrasi açığını da keşfedecek. Kurumsal siyaset ile kitleler arasındaki bağın kopması. Bir örnek vermek gerekirse, İngiltere’deki seçimde bütün ana akım partiler, yaşayan bütün başbakanlar, bütün önemli kurumlar AB’de kalınması yönünde oy kullanılmasını tavsiye ettikleri halde seçmen çıkmayı tercih etti. Bu resmi pozitif yönde okuyanlar, bu kararı siyasal olgunluğun bir eseri olarak resmetmeyi tercih ettiler. Seçmenler körü körüne parti bağlarının peşine düşmektense, konu bazlı oy kullanıp, ittifak geliştirebileceklerini ortaya koydular. Bu da demokratik oturmuşluk ve olgunluğa yoruldu. Fakat mesele burada bitmiyor. Bu resim sadece böylesi olumlu bir şekilde tasvir edilemez.

***

Aynı resim şöyle de okunabilir. Kurumsal siyaset her geçen gün temsil etme kabiliyetinden uzaklaşıyor. Oy verme ile temsil edilmek kavramlarının anlamları arasındaki makas her geçen gün artıyor. Seçmen her geçen gün oy verdiği partisinin kendisini temsil etme kabiliyet veya niyetine sahip olmadığını düşünüyor. Sistemsel kısıtlar nedeniyle ehven-i şer’lerin seçildiği, hoşnutsuz seçmenler demokrasisi en yaygın dalga haline geliyor.

İdeolojik partilere getirilen en temel eleştiri, bu partilerin siyasetten siyasalara geçiş yapamadıkları için toplumun taleplerine cevap vermekte başarısız oldukları yönündedir. Bu da onların toplumsal temsil kabiliyetlerinin aşınmasına yol açtıkları söylenir. Bu durum da demokrasinin kalitesini azaltan bir işlev görür.

***

Tam tersi durum ise Batı demoktasileri ve ana akım partileri için geçerlidir. Onlar da siyasalara gömülüp siyasete gerekli enerji ve vakti ayırmıyorlar. Siyasetten kopartılmış, siyasalar mücadelesinin siyasal yelpazenin ana mücadele çerçevesini çizdiği bir durumla karşı karşıyayız. Bu da siyasette duygu açığı, vizyon açığı ve ideoloji açığı ortaya çıkarıyor. Kurumsal siyasetteki alternatif kıtlığı nedeniyle, seçmenler çok genel çerçevede kendilerini çok kısmi ölçüde yakın hissettikleri partilere oy veriyorlar. Ama aynı insanlar partilerinin kendilerini temsil etme kabiliyet ve arzusuna sahip olmadıklarına da inanıyorlar. Bu da hoşnutsuz seçmenler üzerine oturan bir siyaset kurumunu ortaya çıkarıyor. Bunun da ciddi bir demokrasi açığına yol açtığı ortadadır.

***

Bu trend döndürülemezse, ulusak bağlamlardaki demokrasi açığı, aşırı uçlar için her gecen gün daha fazla elverişli bir zemin sunar. Aşırılık yanlısı partilerin daha fazla büyüyüp serpildikleri, ana akımı köşeye sıkıştırdıkları siyasal vasatların yükselişi döndürülemez olur. Bu da şu anda demokrasi açığı olarak kavramsallaştırdığımız durumun her geçen gün daha fazla demokrasi ve haklar aşınmasına yol açacağını bilmemiz gerekir. Türkiye’nin de içinde yer aldığı, partilerinden hoşnutsuz seçmenler demokrasisi şu anda en revaçta olan demokrasi modelini temsil ediyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.