Hukuka meydan okumanın sonu fukaralıktır

Mehmet Ocaktan

Türkiye, içerideki yönetilemezlik sorununa ilaveten demokratik dünyaya kapılarını kapatan öyle bir süreci başlatmış bulunuyor ki hepimizin geleceğini derinden etkileyecek olan çok ağır bir fatura bizi bekliyor.

Şu günlerde iktidar cenahı dahil, neredeyse bütün siyasi yapılar ve toplumun önemli bölümü mülteciler üzerinden tehlikeli bir ırkçılık sınırda dolaştığı için önümüzdeki karanlık tablonun pek farkında değiliz belki ama Türkiye uluslararası demokratik kurumlardan dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Uzun süredir zaten komada olan hukuki görünürlüğümüz, son olarak Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmesiyle birlikte telafisi zor bir yara almış bulunuyor.

Demokrasi ve hukuk alanındaki görüntümüz sadece Kavala davasıyla bugünlere gelmedi elbette. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz ilk günden bu yana, bütün demokrasi endekslerinde hızla dibe doğru ilerliyoruz.

Mesela 2021 yılında ‘Hukukun üstünlüğü endeksi’nde 139 ülke arasında 117’nci sıraya gerildik. Aynı yılın ‘Basın özgürlüğü endeksinde’ ise 180 ülke arasında 153’üncü sıraya geriledik. Yabancı yatırımcıların neredeyse dönüp bakmaktan bile imtina ettiği bir ülke olarak sonunda Mali Eylem Gücü’nün raporunda kara parada gri listeye düşmüş bulunuyoruz. Ve doğal olarak ‘hukuk devleti’nde ortaya çıkan yaralı görüntümüzün sonucunda fukaralık endeksinde artık diplerde bile yer bulmakta zorlandığımız günler yaşıyoruz.

Hal böyleyken, demokrasideki, ekonomideki, hukuktaki ve özgürlüklerdeki fukaralığımıza bakmadan son dava ile ilgili olarak “Artık AİHM’lik iş kalmadı” diyerek iç hukukumuzun bir parçası haline getirdiğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne meydan okumaya devam etmek doğrusu anlaşılır gibi değil.

İşte tam da bu yüzden Avrupa Parlamentosu (AP), Gezi Davası'nda Osman Kavala'ya verilen müebbet hapis cezasının "Türkiye'nin AB sürecini yok ettiğini" belirten bir karar aldı. Kararda "Osman Kavala davasında AİHM'nin bağlayıcı kararına açıkça meydan okuyan Türk hükümeti, AB üyelik sürecini yeniden başlatmaya veya yeni müzakere başlıkları açmaya ve açılmış olanları kapatmaya dayalı her türlü umudu kasten yok etmiştir" ifadelerine yer verildi.

Türkiye'de "özellikle darbe girişimi sonrası" hukuk devletinin, temel hak ve özgürlüklerin "daimi biçimde kötüleşmesinden" duyulan kaygının da belirtildiği kararda, Türk makamlarına "insan hakları savunucuları, akademisyenler, gazeteciler, dini liderler ve avukatları yargı aracılığıyla tacize son ver" çağrısı da yapıldı. Ayrıca Türk yargısının bağımsız olmadığının altı bir kez daha çizilmiş oldu.

Aslında kararla ilgili en çarpıcı açıklama, AP Türkiye raportörü ve İspanyol parlamenter Sanchez Amor’dan geldi. Türk hükümetini Türkiye'nin AB sürecini "bilinçlice imha etmekle" suçlayan Sanchez Amor’un ifadesi aynen şöyle: "Kapattıkları bu kapı bundan sonra ancak başka bir Türkiye'ye açılacaktır." Yani bu iktidar döneminde demokratik dünyanın kapıları, Türkiye’ye sonuna dek kapatılmış bulunuyor.

Denebilir ki “Bize ne Avrupa’dan, biz bize yeteriz.” Acaba gerçekten biz bize yetebiliyor muyuz? Keşke Maliye Bakanı Nurettin Nebati İngiltere’ye, Fransa’ya ve Amerika’ya “Bize para verin” seferleri düzenleyip avuç açmadan finans temin etmenin bir yolunu bulabilseydi… Ama görünen o ki demokratik dünyanın kapıları artık bize finansal anlamda da kapalı. Elimizde sadece gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı İstanbul’da katletmekle suçladığımız Suudi krallları, 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü olarak ilan ettiğimiz Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar var. Eğer gönüllerini hoş tutabilirsek, belki birkaç SWAP anlaşması yapabiliriz…

Kısacası, faturası neye mal olursa olsun hukuka, demokrasiye meydan okuyarak “yerli-milli” olmaya devam… Bu konuda Merkez Bankası'nın eski baş ekonomisti ve ekonomist Hakan Kara’nın yüzde 70'e dayanan enflasyon verilerine ilişkin yaptığı güncel hesaplamalar son derece çarpıcı. Kara’nın hesaplamalarına göre, nisan ayındaki enflasyonun 20 puanı dış faktörlerden kaynaklanırken 50 puanın ise Türkiye'ye özgü ‘yerli-milli’ faktörlerden oluştuğu ortaya çıktı.

İşte memleketin hali pürmelali bu, neyi tercih ediyorsak doğal olarak sonuçlarına da yine biz katlanmak durumundayız…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (50)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.