Diplomatik barışmaya doğru

Mensur Akgün

Bir son dakika aksiliği çıkmazsa bugün İsrail ve Türkiye delegasyonları üstünde daha önce mutabakata vardıkları metni son kez gözden geçirmek için Roma’da toplanacaklar. Büyük olasılıkla bu görüşmenin ardından taraflar kamuoylarını barışma fikrine alıştıracak, kurguladıkları iç ve dış dengelerin sarsılmamasını sağlayacak adımlar atacak. Sonra da nihai metin imzalanacak.

Böylece 2008 sonunda başlayan Dökme Kurşun operasyonundan bu yana erozyona uğrayan ve BM kolaylaştırıcılığıyla hazırlanan Palmer Raporu’nun basına sızmasıyla alt düzeye indirilen diplomatik, dolayısıyla da siyasi ilişkiler normal düzeyine çekilecek. Türkiye’nin Mavi Marmara saldırısı sonrasında normalleşme için talep ettiği üç koşul karşılanmış, Ankara’nın Gazze’ye yardım etme imkanı sağlanmış olacak.

Bunun karşılığında da Türkiye, İsrail’in hassasiyetlerine saygı gösterecek. Eminim İsrail de aynı şekilde davranacak ve bundan sonra benzeri krizlerin çıkmaması için elinden geleni yapacak. Fakat bugün varılacak muhtemel mutabakata rağmen bundan sonra ikili ilişkilerde hiçbir sorun çıkmayacağını söylemek için çok erken. Tarafların göstereceği tüm normalleşme iradesine rağmen üçüncü tarafların atabileceği adımların bu kırılgan ilişkiyi sarsabileceğini unutmamamız gerekiyor.

Gazze, hatta Batı Şeria’dan gelebilecek “güvenlik tehdidine” verilebilecek orantısız bir cevap Türkiye’yi reaksiyon göstermeye, İsrail’i de tepki vermeye teşvik edebilir. Ayrıca, bir tarafta Mavi Marmara mağdurlarının, diğer yanda Gazze’de tutulduğuna inanılan İsraillilerin yakınlarının bu uzlaşmadan mutlu olacaklarını beklemek gerçekçi olmaz. Mavi Marmara’ya müdahale eden ve etme emri verenlerin yargılandıkları davalardan çıkabilecek hukuki sürprizleri de hesaba katmak zorundayız.

Tüm bu ve benzeri nedenler yüzünden önümüzde kırılgan bir barış süreci olduğunu söyleyebiliriz. Umuyorum ki taraflar tüm riskleri dikkate alarak mutabakata varmışlar, hiçbir şeyi şansa bırakmamışlardır. Kendileri için bir yol haritası ya da eylem planı hazırlamışlardır. İki ülkenin müzakerecilerinin meslek tecrübesi her şeyin en ince detayına kadar hazırlanmış olmaları olasılığını güçlendiriyor. Üstelik sorumlu oldukları siyasi otoritelerin de kendilerini destekledikleri belli oluyor.

Yine de varılacak mutabakatı kimsenin sıfır toplamlı bir oyunun sonucu olarak görmemesinde, göstermemesinde büyük yarar var. Unutmayalım ki bu uzlaşma da başka pek çok uzlaşma gibi bir tarafın mutlak zaferini teyit eden bir belge değil. Adı üstünde bir uzlaşma. Her iki tarafın da beklentilerinden fedakarlık yaptığı, ama doğuracağı sonuçtan her iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir mutabakat.

İlişkiler normalleşirse Türkiye de, İsrail de bu normalleşmeden yarar sağlayacak. Ekonomik mantığı varsa İsrail gazı Türkiye üstünden Avrupa pazarına açılacak. Biz kaynak çeşitlenmesi sağlayacağız, onlar pazar elde edecek. Her iki ülke de bölgelerini kasıp kavuran istikrarsızlıktan geliştirecekleri muhtemel işbirlikleriyle daha az etkilenecek. Hepsinden önemlisi de birbirlerini hedef almaktan, farklı platformlarda yıpratmaktan vazgeçecekler.

İhracat ve turizmde de patlama olmaması mucize olur. Spontane şiddetin yarattığı güvenlik riskleri karşısında Batılı turist kadar hassas olmayan İsrailli turistler yeniden kıyılarımızı, şehirlerimizi dolduracaktır. Yatırım ve ticaret kanallarının açılması ekonomik ilişkilerin artmasına neden olacaktır. Amerika’daki İsrail lobisi Türkiye’yi eskisi gibi desteklemese bile kösteklemeyecek, Amerika ile olan ilişkileri zafiyete uğratıcı inisiyatifler geliştirmeyecektir.

Ancak bu süreçte normalleşmeden yarar sağlayacağını düşünen herkese görev düşüyor. Her iki ülkedeki iş dünyası da, üniversiteler de, düşünce kuruluşları da, basın da sürece sahip çıkmalı. İlişkiler siyasilerin inhisarına ve insafına bırakılmamalı, bütün kanallardan güçlendirilmeli, diplomatik normalleşmenin gerçek normalleşmeye dönüşmesine yardımcı olunmalı.

Türkiye’den bakıldığında İsrail’in sevilmesi, politikalarının takdir edilmesi, Netanyahu ya da Liberman’ın desteklenmesi gerekmiyor. Tek yapmamız gereken İsrail’in bölgesinde önemli bir ülke olduğunu, işbirliğinden hem siyasi hem de iktisadi bakımdan yarar sağlayacağımızı, Filistin sorununun çözümüne ve Filistin halkının refahına ancak İsrail’le barışık olursak katkıda bulunabileceğimizi görmek. Sanırım aynı mantık İsrail için de geçerli…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.