Takvimlerdeki bir yıl daha eskirken!..

Bu gece takvim sayfalarından miladi olarak bir sayı daha düşecek. Eski yıl giderken yeni yılın gelmesinin anlamı ne derseniz açıkçası rakamların değişmesinden öte pek bir anlamı yok. Bir de sanırım bizi devlete bağlayan-bağlamayan hemen her şeyin zamlanması dışında…

Çocukluğumda büyümeye bir adım daha atmak anlamına gelen bu rakamsal değişim şimdilerde ise hayatın son demlerine yaklaşmak gibi bir şey… Eminim şimdi de çocuklar bir yaş daha büyümenin heyecanını yaşıyor ama gençler için aynı heyecan var mı şüpheliyim…

Çocukluğumda yeni yıl tartışmaları var mı idi? Olsa da bugünkü gibi gündemi çok da fazla esir almazdı. Yeni yılı kutlamayan çevreler ve komşularımız da vardı ama onlar bile o akşam için hiç olmazsa düne göre farklı bir sofra kurar, kuruyemiş çay, kola eşliğinde akşamı geçirirlerdi. Halk arasında daha çok kimsenin kendisine çıkacağına ihtimal vermediği, günah-sevap çelişkisi arasında alınan biletlerle kurulan hayaller üzerine laflar edilir, “Acaba, bu akşam dansöz ya da arabesk müziğin önemli isimlerinden birisi yılbaşı eğlence programına çıkacak mı?” muhabbetleri dönerdi…

Yeni yıl daha çok herkesin kendi bütçesine göre bir sofra kurup gelecek yılın geçen yıldan daha iyi bir yıl olması hayalini kurdukları bir geceden çok da öte değildi ve Ankara’nın varoşlarında da bu geceye özel bir anlam yükleyerek kutlayan çok fazla yoktu. Tersine hayatın gerçeklerinden bir nebze uzaklaşmak ve hayatın sıkıntılarını bir gece içinde olsa unutmak için vesile yapılan bir gece…

O yıllarda yılbaşı gecelerinin sanırım olmazsa olmazı kar yağışı idi. Şimdilerde ise kara hasret yılbaşlar geçiriyoruz. İklim değişikliği varsa sanırım bu da bizim kısmetimize düşen tarafı; kuraklık ve susuzluk.
Yeni yıl kutlamaları bizim mahallelerde dediğim gibi çok da parlak geçmezdi. Çok az evde gece yarısı ancak geçirilirdi. Gece saat 12’yi vururken genelde TRT1 başında yeni yıla giriş için geri sayım beklenirdi. Arkasından da büyük çekiliş ve gecenin sürprizi…

Sanırım Orhan Gencebay’ı ilk kez böyle bir gece de dinlemiştim. O yıllarda arabesk müzikle aram hiç iyi değildi. Arabesk müziğe ısınmam çok sonraları 35-40 yaşından sonra o da kısmen oldu.
Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Ajda Pekkan, Barış Manço ve o dönemin pek çok yıldızı evlerimize o vesile ile girerdi.

Ertesi günü tatil olduğu için uzun bir uyku çekilir ve sonraki gün her şey kaldığı yerden devam ederdi. Çocukluğumda en sinir olduğum şeylerden biri bu takvimdeki yıl değişimine bir süre ayak uyduramamak olurdu. Tarih yazmamız gereken yerlerde sürekli olarak yılı yanlış yazardım bir süre. Sonra o da unutulurdu…

Tabiî insan çocukluğunda yılların çok hızlı geçmesini istiyor, ne bilsin geçip giden zamanın aslında elindeki en güzel yıllar olabileceğini. Çok şükür düne göre çok daha iyiyiz ama dünün tadı da bir başka kalıyor zihinlerde.

Geçmiş güzellemesini aslında hiç sevmem çünkü yaşanırken katlanması zor olan şeyler zamanla nostaljik bir hava içinde sanki çok güzelmiş gibi hatırlanıyor.

O siyah-beyaz TV yılları da öyle. Pek çok şeye ulaşmanın inanılmaz derecede zor olduğu yıllar. En azından bizim için. Ankara’nın merkezine 6-7 km ötede oturup Ankara’nın hemen hiçbir nimetinden faydalanamamak... Rahmetli Abo dayının deyimi ile “Bizim köyden üç beş kat büyük” bir varoşta çamurun içinde debelenip dururduk. Asfaltın gelmesi 90’ları bulmuştu. İçme suyunun ara sıra aktığı, hemen her akşam elektrik kesintilerinin yaşandığı, kanalizasyonun olmadığı, tuvaletlerin dışarıda evin ya da bahçenin bir köşesinde olduğu yıllar.

İnsanların çoğunluğunun herhangi bir sigortasının olmadığı ve bu yüzden doktora gitmek için ancak ölüm sanrısı geçirmesi gerektiği yıllar.

Şimdi o mahalleler kalmadı, hepsi kentsel dönüşüm vs. adı altında betona gömüldü. 80’li ve 90’lı yıllarda sokaklarında tek tük arabaların gezdiği mahallelere şimdilerde araç yoğunluğundan girilemiyor. Her şey daha lüks ama hayatın eski tadı var mı deseniz, sanırım yok.

Bir şeylerin kalitesi artarken bir şeyleri de beraberinde kaybettik. Şartlar hepimizi birbirimize yabancılaştırdı. Bir zamanlar çocukların birbirlerinin evlerine teklifsiz girip çıkabildiği, yiyip içebildiği evler yok artık. Şimdi güvenlikli kapılardan giriş yapılan çelik kapılı evlerimizde yaşıyor ve çoğu kez karşı komşumuzu bile tanımıyoruz.

Bu akşam takvimlerden gene bir yıl daha eskiyecek. Kimimiz Medine’nin fethini kutlayacak kimimiz yeni yılı ama gelen yıl yenisinden daha mı iyi olacak meçhul. Belki de meçhul olduğu için daha caziptir yeni yıllar. Bir ümit taşıdığı için.

Cümlemize sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir yıl temennisiyle sağlıcakla kalınız…

YORUMLAR (1)
1 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.