Çözümün ilk ayağı yüzleşebilmek

Mikdat Karaalioğlu

Buluttan nem kapan Almanya politikası yerine, olması gereken pragmatik bir siyasi ilişki süreci başladı. Bir kaç ay öncesine kadar inceldiği yerden kopsun gibi mantık ve izanın kaybolduğu bir zeminden, merkezinde karşılıklı menfaatlerin olduğu sağlıklı bir anlayışa geldik. Almanya ile ilişkiler amacını aşan polemiklerin girdabına düşmeyecek kadar önemli ve genel bir krize dönüşemeyecek kadar çok boyutlu.

Alman siyasetinden gelen olumlu sinyallere karşın Alman medyasında Türkiye yaklaşımı, düşmansı denilebilecek bir noktaya yakın yerde, hala eleştirel. Bundan bağımsız olarak, Alman kamuoyunun Türkiye ile ilişkilerin yeniden iyileştirilmesi konusunda homojen bir düşünce içinde olduğunu söylemek güç. Gerek medyanın eleştirel tavrı, gerek başta AfD olmak üzere sağ popülist çevreler ve tarihi antipatisi malum sol çevrelerin duruşu ilişkilerin arzulanan düzeye gelmesinin önünde çok önemli bir engel.

Türkiye Almanya ilişkilerinde Almanya’da yaşayan 3 milyon Türk de her zaman önemli faktörlerden birisi oldu. Türk-Alman ilişkileri ve Almanya’daki Türkler’in varlığı çok sık birbirine karıştırılan iki olgu oldu ve hala da olmaya devam ediyor. İki ülkenin siyasetçileri de özellikle ilişkilerin sorunlu olduğu dönemlerde, ilişkileri Almanya’da yaşayan Türkler üzerinden dizayn etmek gibi bir kolaycılığa ve hayalciliğe düşebiliyor.

***

İlişkilerin yeniden iyileşme seyrine girdiği bu dönemde, eski hata ve ihmallerden vazgeçerek, kalıcı ve gerçekçi bir zeminin oluşturulmasının tam vakti. Alman devlet, siyaset ve toplum yapısını önyargılardan uzak bir şekilde kavrayıp siyaset geliştirmek atılması gereken öncelikli adım. Almanların bu konuda atması gereken adımlar bu yazının konusu değil. Ancak şunu kendimize itiraf edelim ki, kamuoyunda nesnel bir tartışma ve diyalog sürdürecek duygusal sukunet, birikimsel yoğunluk ve yeterli tecrübeden maalesef çok uzaktayız.

Ekonomik ve siyasi menfaatlerimiz uyuşmuşken, bir arıza çıkmayacağını düşünmek büyük bir hata olur. Türkiye hakkında Alman medyasında çıkan olumsuz haberleri görmezden gelen medyamız, Almanya’da Türkiye hakkında genel olumlu bir atmosfer oluştuğu yönünde, aslında hem kendisini hem okuyucularını kandırıyor. Almanya’nın medya, siyaset, sivil toplum ayakları ile yürüttüğü Türkiye ilişkilerinin gerçek resmi ile er ya da geç yüzleşmek zorundayız. Bunun aksi kendini kandırmaktan başka bir anlam ifade etmez.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti öncesinde, Almanya’nın en büyük ve en önemli Türk sivil toplum kuruluşlarından birisi olan DİTİB’in Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenmesi gündeme geldi. Bu Türk toplumu içindeki makul çoğunluğun, anayasa ve demokrasi karşıtı bir topululuk olarak görülmesi ve algılanması ile eş değer bir sapma, Türk toplumunun meşruiyetinin tartışılması ile eş değer bir çılgınlık. Bu ne görmezden gelerek geçiştirilecek ne de yine bir hamaset savaşı açılarak halledilecek bir konu.

İlişkilerde yıllardır sahip olduğumuz sürekli mağduriyet duygusunda sıyrılmanın yolu sorunları ve imkanlarımızı gerçekçi olarak değerlendirmekten geçiyor. Sayın Erdoğan’ın Almanya ziyareti, bu devasa paradigma değişimine neden olabilecek potansiyeli taşıyor. Buna hem Türkiye’nin hem de Almanya’nın ihtiyacı var.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.