Hillary’den bize fayda yok

Yusuf Ziya Cömert

Babamın benim üzerimdeki en önemli hakkının evde bulundurduğu eski Büyük Doğu ciltleri olduğunu’ yazmışımdır.

İlk derslerimi oradan aldığımı söyleyebilirim.

Başka ‘mecmua’lar da vardı bizim evde.

Aman, zengin bir kütüphaneden bahsettiğimi düşünmeyin. Bir kenarda duruyordu babamın kitapları. 180 lira mıydı neydi maaşı. “Elli lira bir haftada bitiyor” dediğini hatırlarım. İki çocuk babası bir İmam-Hatip talebesi 180 lira maaşla nasıl yaptırsın kütüphaneyi?

Başka mecmualar da vardı evde. Mesela, Bütün Dünya. Ben Orwell’in 1984’ünü o mecmuadaki tefrikalardan okudum. Başlığı, “Korkunç 1984”tü.

Bir de Şevket Rado’nun Hayat Mecmuası’nın 20-30 eski sayısı.

60 ihtilaliyle ilgili en derli toplu resim malzemesi herhalde Hayat Mecmuası’ndadır. Ben ilk orada gördüm.

ABD Başkanı Eisenhower’ı da orada gördüm.

Menderes’le, Bayar’la resimlerini…

Benim isminin farkında olduğum ilk Amerikan Başkanı odur.

Ondan sonra Kennedy.

Johnson’ı “Kıbrıs’a müdahale ederseniz Amerikan silahlarını kullanamazsınız” demesinden biliyorum. Bunu babamdan işitmiştim. Bir de Vietnam’dan…

Nixon’ı Watergate’ten.

Watergate malum bir ‘telekulak’ skandalıdır. Bizim Paraleller’in ABD’yle akrabalığı belki de Watergate’ten geliyordur.

Hatırlayalım: Watergate, bir iş merkezinin adı. Orada Demokrat Parti’nin bir bürosu var.

Birkaç kişi büroya hırsız gibi girerken enselenmiş.

Meğer maksatları Demokrat Parti’nin bürosuna dinleme cihazı yerleştirmekmiş.

Paraleller aynı operasyonu hırsızlar yerine çok önceden oralara yerleştirdikleri elemanları kullanarak yaptılar.

Yani bizi dinlerken 70’lerin Amerikası’ndan çok ileri gitmişler! İşi kitabına uydurmuşlar.

Büroya giren hırsızlar meğer Cumhuriyetçi Parti’ye çalışıyormuş!

Nixon’ın çöküşü böyle başladı.

Ford, az kaldı başkanlıkta. 2 seneden biraz fazla.

Ama Carter’ı iyi hatırlarız. ‘İyi hatırlarız’ hiçbir zaman ‘iyi biliriz’ anlamına gelmez.

Carter’ın en büyük derdi İran’dı. O dert, ona yetti de arttı.

Reagan… Kovboy filmlerinde oynayan fakat pek hayranı bulunmayan bir sinema artistti.

Sinemada göremediği alakayı siyasette gördü. Amerika onu başkan seçti.

Amerika’nın Sovyetler’le rekabette galibiyetini ilan ettiği dönem, onun dönemidir. Glasnost’taki rolü Gorbaçov’dan az değildir.

Baba Bush’u ABD’nin 1. Körfez saldırısından hatırlarız. Kötü hatırlarız.

‘Kötü hatırlarız’ cümlesi burada ‘Kötü biliriz’ diye de tercüme edilebilir.

Sonra Bill Clinton.

Zannediyorum Clinton döneminde dünya genelinde ABD’ye duyulan nefret en aşağı seviyededir.

Evet, bir ‘paralel kokulu’ skandal onun döneminde de vaki oldu. Hillary Clinton, Monika skandalının sessiz mağdurudur herhalde. Şimdi başkan adayı olmasında mağduriyetinin payı var mıdır? Bana ne, Amerikalılar araştırsın.

Oğul Bush, ‘babasına rahmet okuttu’ deriz ya… Aynı öyleydi. Bizim dünyamızdan hiç kimse 2. Körfez Savaşı’nın patronu W. Bush’a rahmet okumadı.

Derken Obama.

Bush’tan sonra belki şu Ortadoğu’da iki nefes alır insanlar diye geçiyordu içimizden.

Nerdeee!

Anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi.

Yazı yazdığıma bakmayın. Başımıza gelen işlere duyarlıyım ama ABD’ye kimin başkan seçileceği konusunda duyarsızım.

Hillary Clinton, Bill’in karısıydı. Yani aşina bir isim. Trump ona göre yedi kat yabancı sayılır.

Fakat hangisi kazanırsa kazansın bize faydası yok.

Zaten geçen gün televizyonda gördük. (Seyreden 100 milyon kişiyi sayarken bizi de saydılar mı?) İkisinde de eski başkanların ‘hava’sı yok, ikisi de siyasi liderden ziyade ‘genel müdür yardımcısı’ görüntüsü veriyor.

Parlak bir ‘icat’ları yok. Yeni bir vaatleri yok.

Hele Hillary, ‘eski tas eski hamam’ vadediyor. Üstelik PYD’ci!

Trump kazanırsa… Anlattıkları gibi ayarsız biriyse… Belki sürpriz olur.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.