Gerçek bir ölüm kalım mücadelesi

Gerçek bir ölüm kalım mücadelesi

Atinalı yazar Haris Milonas’ın ölümcül hastalık sürecinin ardından yazdığı ‘Koma 21’ kitabı okuyucuyla buluştu.

SEDAT PALUT / İSTANBUL 

Hayatın sorgulandığı salgın günlerinde kaygılı zihinlere ilaç olacak satırlara imza atan Milonas, 21 günlük ölüm kalım mücadelesinin ardındaki motivasyonu kitabında “Akıl sağlımı korumamı sağlayan şuydu: İnancım. Hakiki inanç çok zor bir şeydir. Hepimiz inançlı olduğumuzu söyleyebiliriz ancak sadece söylemekle gerçekten inanmak arasında büyük bir fark vardır” ifadeleriyle özetliyor.

Dünya tek kutuplu olduğu ve küreselleştiği dönemden beri daha çok çalışıyoruz. Daha çok çalışmamıza rağmen daha çok kazanmıyor, hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Hep bir yerlere yetişme telaşındayız. Bu süreçte sağlığımıza çok dikkat etmiyoruz. Aslında sağlıkla ilgili ekranlarda, kitaplarda bu dönemde çok bilgilere rastlıyoruz. Birileri doğru ya da yanlış bize sürekli yol gösteriyor. İzlerken ya da okurken hak veriyoruz ama onlarla muhataplığımız bile geçici. Çünkü koştururken sağlıklı yaşama adapte olmak gerçekten zor. Kapitalizme gittikçe, her alanda yenik düşüyoruz. Oysa hemen her hastalık sonrası, “her şeyin başı sağlık” diyoruz. 

Yakın zamanda yine böyle bir koşuşturma sırasında rahatsızlanarak ölümden dönen ve yaşadıklarını, hastanede geçirdiği tedavi sürecini kaleme alan bir yazarın kitabı yayımlandı: ‘Koma 21’. Kitap, Tara Kitap etiketiyle okurlarına ulaştı. Kitabın yazarı ise Atinalı yazar Haris Milonas. 

Milonas, evli ve üç kız babası. Birleşik Arap Emirlikleri merkezli büyük bir sigorta şirketinin Dubai’deki bürosunda çalışıyor. İşi, oldukça stresli. Çalıştığı yer çok da hijyenik değil. Bir gün, kendisi için oldukça stresli geçen bir toplantının ardından apar topar hastaneye kaldırılıyor. Kendisine ‘akut aort diseksiyon’ teşhisi konuyor. O gün hastane yerine eve gitseymiş öleceğini düşünüyor. “İstatistikler aort diseksiyonu geçiren kişilerin yarısının hastaneye bile varamadan öldüğünü, hayatta kalan yüzde 50’sinin de yarısının ilk geceyi atlatamadığını söylüyor.” (S.21) 

Milonas kitabını üç bölüme ayırmış. İlk bölümde hastane sürecinde yaşadıklarını anlatmış. İkinci bölümde ise komada kaldığı 21 gün boyunca gördüğü rüyaları aktarmış, son bölümde ise sağlıklı ilk günlerinin izlenimlerini okurla paylaşmış. 

Ölümle burun buruna gelen insanlar, o zor duruma düşmeden önceki anlarını yazarken yeniden yaşıyor gibiler. Sanki o anlar sonsuzlukta bir iz bırakmış gibi oluyor. Ya yeniden anlam yükleniyor ya da ‘keşke’lerin adresi oluyor. “Bu küçücük anların aklımızda kalıcı bir yer edinmesi gerçekten enteresan.” (S.17) “Hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti” cümlesinin karşılığı bu, sanırım. 

Milonas doktorlarının ameliyat önerisini ilk etapta reddetmekle birlikte ölümün bekleme odasında olduğunun farkındadır. Dakikalar, saatler onun aleyhine işlemektedir. Ölümle yaşam arasındaki o muğlak zaman diliminde yaşadıklarını sorgular Milonas, birçok insan gibi. Ameliyatın kaçınılmaz olduğu hastane günlerinde, onu gündelik hayattan koparacak kadar etkili ilaçlar kullanırken iki şeyden güç alır: Ailesinden ve Tanrı’dan. 

21 bir gün komada kalırken Milonas’ın gördüğü 8 rüya ve bunu çok açık biçimde hatırlayıp notlar alması insan bilinçaltını görmemiz açısından oldukça ilginç. Ölüme çok yakın olduğu bu dönemde gördüğü rüyaları belirli kavramlarla açıklamak mümkün: Karanlık, korku, pilot, uçmak, ölüm, ekonomik kriz, hayatını kaybeden aile üyeleriyle görüşme. Azrail’in kendisini hissettirdiği bir dönemde yazarın kendisini -özellikle karanlıktan korkan birisi olarak- karanlık ve ürkütücü bir atmosferde bulması oldukça anlamlı. İlk gençliğinden itibaren pilot olmak istemiş. Hayalini ne yazık ki gerçekleştirememiş. Lakin yazarımız rüyaların önemli bir kısmında ya uçakta ya da helikopterde. Ülkesi Yunanistan, yıllardır ekonomik kriz içinde. Kendi yaşadığı zorluklar ile ülkesindeki zorluklar arasındaki bir bağ kurmuş olabilir bilinçaltı. Aile bireyleri ile görüşme ise bir çoğumuzun hissettiği eksiklik duygusundan kaynaklandığını düşünüyorum. Kaybettiğimiz bir yakınımız ile ilgili şu duygu hiç peşimizi bırakmaz: Keşke onu arasaydım, şu planı iptal etmeseydik de yapsaydık, daha çok vakit geçirseydik… 

Haris Milonas’ın gördüğü rüyalar kendi yaşamının bir özeti adeta. Asla pet etme ve şansın bir an olsun sona gelmesini bekle, düsturunu hayat felsefesi haline getiren yazarın şu cümleleri de oldukça önemli: “Akıl sağlımı korumamı sağlayan şuydu: İnancım. Hakiki inanç çok zor bir şeydir. Hepimiz inançlı olduğumuzu söyleyebiliriz ancak sadece söylemekle gerçekten inanmak arasında büyük bir fark vardır. Çok fazla çabalıyordum ve Tanrı’nın her zaman yanı başımda olduğunu hissediyordum. Bu hissiyata her daim sahiptim ve çocuklarıma Tanrı’nın bizi gözlediğini ve bize doğru yolu gösterdiğini söyleyip dururum. Doğru yolu izleyip izlememek bizim tercihimizdir.” 

‘Koma 21’ kitabı, edebi lezzetinin yanı sıra özellikle bu salgın günlerinde hayatı sorgularken cevabını bulamadığımız sorulara benzer duygular içinde mücadele etmiş bir yazarın iç dünyasıyla ışık tutan önemli bir kitap

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN