Eleştiri bizi ‘orta bir yerde’ buluşturmalı

Eleştiri bizi ‘orta bir yerde’ buluşturmalı

Doğru eleştiri bilgi ve fikirleri rafine eder. Dindarlarıyla, laikleriyle birbirine yumruk sıkan bir toplum, gerçekte ‘toplum’ değil; gönül dünyalarında birbirine yabancılaşmış öbeklerdir. Kur’an’ın Müslüman toplum hakkındaki ‘vasat ümmet’ tanımı, toplumun nihai hedefinin asgari müştereklerini çoğaltıp ‘orta bir yerde’ buluşmak olduğunu gösteren hayati bir kavramdır.

Kur’an, böyle bir ümmet/toplum olmayı ve bu suretle âdil, şahit ve örnek toplum niteliğiyle insanlık için bir model oluşturmayı evrensel bir hedef olarak önümüze koyuyor.

MUSTAFA ÇAĞRICI

Yazılarımdaki görüşlerimi eleştiren, bilgi ve düşüncelerimi düzeltme amaçlı yorum yazanlara teşekkür cevapları yazdığımı devamlı okuyucularım bilirler. Hakaret içermeyen eleştiriyi ve eleştireni severim, eleştirmenin faydalarını da yazmaya çalışırım. Özetle doğru eleştiri bilgi ve fikirleri rafine eder.

Ama yorumlarında doğrudan İslam’ı ve Kur’an’ı eleştirenlere diyeceklerim var:

Önce şunları bilmeliyiz ki, İslam bir toplum içinde doğdu. Doğduğu ve geliştiği dönemlerin olguları, sosyal ve kültürel şartları; muhatap kitlelerin psikolojik, siyasi, teolojik vs. yapıları var. Doğal olarak İslam’ın dostları ve düşmanları var. Dünyanın o zamanki durumu, hâkim telakkileri var…

Bütün bu konularda ortalama bir bilgi sahibi olmadan, 21. yüzyılın medyasından toplama bilgilerin ve çoğu siyasal atışmaların tesirleriyle, İslam’ı ve onun kutsal kitabını hedef alan yorumların yazılması, makul eleştirinin ötesinde bir şeydir ve art niyetli değilse vahim bir gaflettir.

Eskiden eleştiriden yoksun, sadece itaat eden insanlar yetiştiren bir kültürümüz vardı ve bu kültürün bize iyilik getirmediğini, getiremeyeceğini söyleyip yazıyoruz. (Bu konuda hazırladığım bir yazımı kısmetse bayramdan sonra takdirinize sunacağım.) Şimdi de eskiye ait ne varsa hepsini reddeden nihilist bir eleştiri modasına kapıldık. Bunların doğru ve adaletli bir ortası yok mu Allah aşkına!

Barışı ve dinginliği önceleyen, makul, soğukkanlı, yapıcı bir topluma ihtiyacımız var. Dindarlarıyla, laikleriyle birbirine yumruk sıkan, diş gıcırdatan bir toplum, gerçekte ‘toplum’ değildir; sadece duygu, gönül ve zihin dünyalarında birbirine yabancılaşmış öbeklerdir.

***

Birkaç gün önceki bir yazımda bahsettiğim Kur’an’ın Müslüman toplum hakkındaki ‘vasat ümmet’ tanımı, toplumun nihai hedefinin asgari müştereklerini çoğaltıp ‘orta bir yerde’ buluşmak olduğunu gösteren hayati derecede önemli bir kavramdır.

Kur’an, böyle bir ümmet/toplum olmayı ve bu suretle –o yazımda belirttiğim gibi- âdil, şahit ve örnek toplum niteliğiyle insanlık için bir model oluşturmayı evrensel bir hedef olarak önümüze koyuyor.

Kişisel varlığımız gibi tarihsel varlığımız da artısıyla eksisiyle bizimdir. Geçmişte Müslüman toplumların belirttiğim evrensel hedefi ne kadar dikkate aldığını veya almadığını o devirlerin şartlarında değerlendiririz, eksikleri kusurları gösteririz, gösterilmeliyiz. Ama çağımızdaki bilişim, iletişim ve ulaşım şartları bu hedefe ulaşmayı inanılmaz derecede kolaylaştırmıştır. Başka kültürler kendilerinin ‘kızıl elma’sı olarak küresel sömürüyü seçebilirler. Fakat Müslüman toplumların ‘kızıl elma’sı böyle bir insanlık arınmışlığı ve selameti olmalıdır. Kuşkusuz bilim ve teknoloji bunun olmazsa olmaz aracıdır. Ama din gibi aşkın bir dinamik olmadan böyle bir hedeften bahsedilemez.

***

Benim kanaatimce bu küresel insanî hedefin yolunda olmak, son dinin müntesipleri olarak Müslümanların, Müslümanlar içinde de öncelikle millet olarak bizim görevimizdir. Bu düşüncemin dayanağı hamaset değil, tarihsel gerçekliktir. O gerçeklik de bin dört yüz yıllık Müslüman tarihinin üçte ikisinin milletimizin yönettiği bir tarih olmasıdır. Bu yönetimin arkasında, o devrin şartlarında başka motifler olabilir. Şimdiki dünyada bu motif, Kur’an’ın –başta şartsız adalet olmak üzere- daha pek çok değerlerle içini doldurduğu ‘vasat ümmet’ olmalıdır.

Bu sebeple –önemle hatırlatayım ki- bu milletin varlık sebebi olan, onu yazılı kültüre ve kalıcı uygarlığa taşıyan Kur’an’ı, İslam’ı ve onların değerlerini hedef tahtası yapıp imha etmek makul ve haklı bir eleştiri değildir. Yapmamız gereken, Kur’an’ı ve İslam’ı, 21. yüzyılda yaşamak kaderi olan Müslümanın ve insanlığın gerçek ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde anlamak ve yorumlamaktır.

Din âlimi, ilâhiyat profesörü vs. olup, anlı şanı makamlarda oturup da muhtaç olduğumuz bu anlama ve yorumlamayı yapmayan, tersine böyle yorum teşebbüslerinden rahatsız olan, bin yıl önceki bilgileri geveleyip duran bizim camiayı ne kadar eleştirseniz haklısınız.

Bizlerin-sizlerin, hepimizin böyle iyi niyetli eleştirilere ihtiyacımız var.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN