Suç ve Ceza’ya hukuk perspektifi

Suç ve Ceza’ya hukuk perspektifi

Hikmet Temel Akarsu, Türkiz Özbursalı, Mehmet Fırat Pürselim, Sabri Kuşkonmaz, Fuat Sevimay ve Rana Hima tarafından hazırlanan ‘Edebiyatta Hukuk’ kitabı Papirus Yayınları tarafından okura sunuldu. ‘Suç ve Ceza’, ‘Sefiller’, ‘Bülbülü Öldürmek’ gibi 94 kitaba dair 83 incelemenin yer aldığı kitapta 57 yazar ve 2 çevirmen edebiyata damga vuran eserlerin hukuka ilişkisini ele alıyor. Araştırmacılara yeni bir kapı açan kitap, bilim ve hukukun her alanda rehberimiz olması gerektiğini hatırlatıyor.

TANER AY

Allah’ın takdiri” ve “kader” diyorlar. Coğrafya kaderdir ama, büyüklüğü ve şiddeti ne olursa olsun depremde ölmek “Allah’ın takdiri” değildir. Çünkü, Allah herkese akıl vermiştir. “Allah’ın takdiri” diyenlere, akıldan uzaklaşmanın Allah’tan da uzaklaşmak anlamına geldiğini bir defa daha anımsatmalı.

Akıl, öngörmektir. Tarihi, bilimi ve hukuku rehber kabul etmektir. Benim zamanımda liselerde jeoloji dersi vardı. Yanlış anımsamıyorsam, seçmeli dersti. Ama, ben daha liseden mezun olmadan jeoloji dersini nedense müfredattan kaldırdılar. Bilmiyordum, geçenlerde Fatih Altaylı’nın yayınından öğrendim, birkaç yıl önce de coğrafyayı zorunlu ders olmaktan çıkarmışlar. Benim kuşağım topraklarımızdaki deprem hakikatını, fay hatlarını ve büyük yıkımları jeoloji ile coğrafya derslerinden öğrenmişti. Bu yüzden televizyon ekranlarından yerle bir olan Hatay’ı izlerken, aklıma hep şehrin 110, 527 ve 1872 yıkımları geldi. 1872 depreminde üç bin kadar binâdan ancak yüz elli ahşap binânın hasar almadığı biliniyor, oysa taş ve kerpiç binâların hepsi yıkılmış, onların enkazının altında kalan binlerce kişiyse yaşamlarını kaybetmiş. Depremler değil, deprem bölgelerindeki imar düzeni ve devletin yokluğu öldürür. İmar düzeni bilim ve hukuk demektir. Hukuka ve bilime aykırı imar düzeni kötülüktür. Böyle bir kötülüğün ‘imar affı’ ismi altında affedilmesininse insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu kanısındayım. ‘48 yılından itibaren bütün imar aflarının imar mevzuatına aykırı binâlarda artışa neden olduğu ve depremlerde en fazla imar affına uğramış binâların yıkıldığı muhakkaktır. Sadece Hatay’da 56.464 kaçak binânın imar affından ‘yararlandığı’ ifâde ediliyor. Şimdi hemen hepsi onlarca kişiye mezar oldu. Çok geriye gitmeyeceğim, ’99 depreminden sonra bile hukukun evrensel esaslarına ve bilime uymuş olsaydık, böyle mahvolmayacaktık.

Bilim ve hukuk her alanda rehberimiz olsun. Bunu edebiyat için de söylüyorum. Geçtiğimiz günlerde Papirüs Yayınları’ndan yayımlanan ‘Edebiyatta Hukuk’ isimli eserinse bu bağlamda edebiyata konu olmuş hukuk uygulamaları ışığında yarınlarımız için bir ‘uyarı’ kitabı olduğunu düşünüyorum. ‘Edebiyatta Hukuk’u değerli dostum Hikmet Temel Akarsu, Türkiz Özbursalı, Mehmet Fırat Pürselim, Sabri Kuşkonmaz, Fuat Sevimay ve Rana Hima hazırlamışlar. Kitapta seksen üç inceleme bulunuyor.

19kr02man1.jpg

Okumaya ‘Suç ve Ceza’, ‘Sefiller’, ‘Bülbülü Öldürmek’, ‘1984’, ‘Postacı Kapıyı İki Kere Çalar’, ‘Katharina Blumm’un Çiğnenen Onuru’ ve ‘Gün Ortasında Karanlık’ romanlarındaki hukuka ilişkin yazılardan başladım. ‘Edebiyatta Hukuk’ araştırmacılara bir kapı açmak amacında. Bu nedenle herkes kendisinin sevdiği ‘edebiyatta hukuk’ romanlarını kitaptaki seksen üç incelemeye ekleyebilir. Ben de kitabın ikinci baskısına, Theodore Dreiser’ın ‘İnsanlık Suçu’nun, James M. Cain’in ‘Çifte Tazminat’ının, Aleksandr Soljenitsin’in ‘İvan Denisoviç’in Yaşamında Bir Gün’ünün ve ‘Kanser Koğuşu’nun, Arthur London’ın ‘İtiraf’ının, John Grisham’ın ‘Şirket’inin ve Robert Harris’in ‘Subay ve Casus’un mutlaka ekleneceğini kanısındayım. Hikmet Temel Akarsu edebiyatımızın en çalışkan kalemlerinden biri. Onun geçenlerde de Naviga Yayınları’ndan ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat’ kitabı çıkmıştı. ‘Edebiyatta Hukuk’ ve ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat’ her edebiyatseverin kitaplığında mutlaka bulunmalıdır. Bu kitapla daha ayrıntılı bir yazıyı bütün incelemeleri okuyup bitirdiğimde kaleme alacağımı belirteyim.

PROTEO’YU HİÇ UNUTMAYALIM

Son yıllarda maalesef doktorlara karşı şiddetin ve hayvanlara karşı zulmün yaygınlaştırıldığına tanık olduk. Depremzedelerin yardımlarına ilk dövdüğümüz doktorlarımızın koşması ve ‘gazeteci’ kılıklı vicdansızların itlaf edilmeleri için davul zurna çaldıkları köpeklerin enkazlara ilk girmeleri, Allah’ın asıl ‘kader planı’ olmalıdır. Doktorlar ve köpekler günlerce uyumadan ve hiç dinlenmeden onlarca canımızı kurtardılar. Arama kurtarma çalışmalarına katılmak üzere Meksika’dan ülkemize getirilen Proteo isimli köpeğin ise bu uğurda hayatını kaybetmesi hepimizi çok üzdü. Umarım milletimiz Proteo’yu hiç unutmaz.

Peki, Göksun ilçesinin Payamburnu köyüne yardım götürürken yolu kardan kaybeden Konyaaltı Belediyesi’nin ekibini yaklaşık olarak beş kilometre koşarak köye ulaştıran o minik köpeğe ne diyeceğiz?

Sadece geçen hafta yazdığımı yineleyeceğim: Ey ‘büyük’ insanlık, utan!

19kr02man.jpg

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN