Amerika neden korkar İsrail’den?
Amerika görmez mi İsrail’in yaptıklarını? Çocuk ölümlerini görmez mi? Sivillerin yaşadığı 12 katlı bir binayı yerle bir ettiğini görmez mi?
Görür elbet, ama kalkar “Kendini savunmak İsrail’in hakkı” diye açıklama yapar.
Bu “kendini savunmak mı?”, bunu “kendini savunmak” olarak nitelemenin insan aklıyla alay etmek anlamına geldiğini bilmez mi Amerika?
Ama dünya şunu biliyor: Amerika’da her başkanın eli mahkumdur İsrail’i desteklemeye.
Destekler, çünkü mecbur hisseder kendini, desteklemiyor olmaktan, daha da kötüsü İsrail’e karşı çıkıyor olmaktan korkar.
Onun için İsrail’in bütün vahşet girişimlerinde, Amerika’dan “bu cinayetleri durdurun” gibi bir çağrı gelmesini beklemek beyhudedir.
Bilinen şeyleri tekrar ettiğimin farkındayım. Buradan gelmek istediğim şey şudur: Olay, dünyanın en büyük süper gücünün böylesine “İsrail mahkumiyeti” yaşıyor olması, İsrail’in başka bir güce sahip olduğunun göstergesidir.
İsrail’in, çocuklar üzerine ateş kusarken ortaya koyduğu pervasızlığı, bu gücünün farkında olmasıdır.
Amerika’da, ya da dünyada “İsrail vahşeti”ni gündeme getirmenin cesaret meselesi olduğu da, hem medya dünyasında, hem bilim camiasında bilinen bir gerçektir. Cesaret meselesidir çünkü, mimlenileceği ve bir şekilde hedef alınacağı bilinir.
Bunlar aslında zımnen bir “Yahudi gücü” gerçeğini herkesin fark ettiğini gösterir.
Dile getirilmez, çünkü oluşturulan “Anti Semitizm” damgası, kolay silinir bir damga değildir.
Hitler’in yürüttüğü Yahudi soykırımı, gerçekten akıl almaz, insanlığı ürperten bir vahşet örneği olarak tarihe geçmiş, oradan yola çıkarak “Yahudi karşıtlığı, düşmanlığı” olarak bilinen “Anti semitizm” küresel çapta yasaklanmıştır.
Dünyada böyle kategorik “Yahudi düşmanlığı” var mıdır? Vardır. Her kötülüğün altında Yahudi varlığı arayan, Yahudi’nin varlığını ihanetle eş tutan eğilimler vardır. İslam düşüncesi böyle bir yaklaşımı reddeder. Çünkü insan, kendi yaradılışına hükmedemez, onu belirleyen Yaratan’dır, dolayısıyla bir insanı yaratılışı ile suçlu saymak, Yaratan’ı suçlamaktır. Dolayısıyla düşünce temelinde kategorik bir “Yahudi düşmanlığı” İslam’ın işi değildir.
Ancak Yahudilere yönelik tepkinin bugün İslam dünyasında yoğunlaştığı söylenebilir. İspanya’dan canlarını kurtarmak için yola çıkan Yahudi topluluklarının sığınacak liman olarak yine bir İslam toprağını, Osmanlı’yı tercih etmelerinin üzerinden 500 yıl geçtikten sonra, bir Avrupa projesi olarak İsrail, Müslümanların yaşadığı coğrafyaya, Müslümanları öldüre öldüre, Müslümanların toprağına el koya koya yerleşmiş, dolayısıyla bu coğrafyada İsrail bir hesaplaşma alanı olarak ortaya çıkmıştır.
Gelinen noktada İsrail’in bütün dünyanın gözleri önünde pervasızca güç kullanabildiği bir gerçekliği yaşıyoruz.
IŞİD adına bir insanın, kameralar önünde başının kesilmesini seyretmenin İslamofobiye kaynaklık ettiği, bunu hiçbir Müslümanın savunmasının mümkün olmadığı, ya da tepki göstermesinin kaçınılmaz olduğu nasıl bir gerçeklik ise, bekliyorsunuz ki, bütün dünya, şu Gazze’de cesetleri taşınan çocukların kanına İsrail’in elinin bulaştığını görsün ve sesini yükseltsin.
Mescid-i Aksa yakılırken dans eden Yahudi toplulukları hangi Yahudiliği temsil ediyor?
Netanyahu hangi Yahudiliği temsil ediyor.
Bunlara isyan eden seküler Yahudiler var. Yahudilik, sadece din aidiyetiyle bilinen bir olgu değil. Kavmi aidiyetle din aidiyeti iç içe geçmiş, Yahudilik bir tür milli din olmuş. Ancak seküler Yahudiler de var ve dini coşkunun hareketlendirdiği o vahşet damarını yadırgıyor.
Bakıldığında diyelim bir ABD Başkanı, seküler Yahudi kadar bile tepki veremiyor Netanyahu vahşetine. Korkuyor, resmen korkuyor.
Ne yapar acaba Yahudi gücü? Ya da “ne yapmaz?” diye mi düşünülür o konuda tavır belirlerken?
Doğru, “Ne yapmaz?” sorusu daha can yakıcıdır.
Hani bir siyasi liderimiz “İsraili böyle suçlarsanız bir karşılığı olur bunun” deyivermişti “One minute” günlerinde.
İşte budur dünyadaki Yahudi gücüne ilişkin ürküntü.
Şunu açık açık ifade etmek gerekiyor: Dünyada bir anti-semitizm ya da daha klişeleşmemiş ifade ile söylersek bir “Yahudi hassasiyeti” varsa, bunun sebebi, İsrail’in “varlık savunması” klişesinin arkasına sığınarak işlediği vahşetin somutlaşmış olmasıdır. İsrail, “Siyonizm gücü olunca ne yapar?” sorusunun somut cevabı olarak duruyor.
Bu vahşet görüntüsünü ne Amerika ne de ona yakın duran tüm Batı dünyası taşıyabilir.
Şu an ortada “Hitler vahşeti”ne maruz kalan kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk Yahudi toplulukları yok, şu an en gelişmiş savaş araçlarını Filistinli kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuklar üzerine yönelten adeta Hitler’den reenkarne olmuş bir “Netanyahu vahşeti” var.
Yahudilik bu değilse, dünya Yahudiliği elini tutsun Netanyahu’nun. Filistin’deki kan banyosu durdurulsun. Şu vahşi danslar dursun Mescid-i Aksa yakılırken…