Kadir gecesinin arifesinde…
Ramazanda…
Üstelik Kadir Gecesi’nin arifesinde…
Dahası Bayram arifesinde…
Filistin’de…
Kudüs’te…
Üstelik Mescid-i Aksa’da…
Bütün bunlar Müslüman dünyanın hassas alanları…
İsrail bunu hep yapıyor. 1948’den beri işgal altında bulundurduğu Filistin’i, daha sembolik olanı Kudüs’ü Yahudileştirmek için adım adım ilerliyor.
Dünyaya aldırmıyor, İslam dünyasına aldırmıyor.
Tepkiler olmuyor değil, oluyor ama İsrail ve onun arkasında duran küresel Siyonizm bu tepkilerin kıymet-i harbiyesi olmayacağından hareketle fütursuzca ilerliyor.
Evet, hani zaman zaman diyelim Tayyip Bey’in de kamuoyu önünde paylaştığı bir Filistin coğrafyası haritası var. O haritada da görüldüğü gibi 1948’den beri Filistin küçülmüş, İsrail büyümüş…
Filistin küçülmüş, küçülmüş, küçülmüş…
İsrail büyümüş, büyümüş, büyümüş.
İşte önceki gece bizatihi Mescid’in haremine yönelik ve Mescid’in etrafındaki Müslüman mahallelerine yönelik yaşananlar Kudüs’te kalan son Müslüman toprağına da Yahudi damgası vurmak için…
Biz tepki gösteririz Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya yönelik saldırılar olduğunda.
Yüreklerimizde Filistin diye yaralı alan vardır.
Kimi solcu gençlerimiz bile gitmiş orada sipere girmişlerdir.
Solun simge ismi Ecevit İsrail’i “terör devleti” olarak nitelemiştir.
Erbakan’ın, Tayyip Erdoğan’ın isyanları, İslam dünyasını İslam dünyası haline getirme davasının mütemmim cüzüdür.
“One minute” dedik, “Siz kadınları çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” dedik, hem de dünyanın önünde ve İsrail’in en kıdemli politikacılarına karşı.
Hicri 1442, miladi 2021 Ramazanındayız.
Bugünler, Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin İsrail ile iş birliğini geliştirmeye yöneldikleri günler.
Ve bu günler bizim, ciddi gerilimler yaşadıktan sonra, uluslararası ilişkilerde bir tür “yalnızlaşma” sendromu içinde Mısır’la, hemen yanında İsrail’le, hemen yanında Suud’la ve Körfez ülkeleri ile ilişkileri geliştirmek için kanallar açmaya çalıştığımız günler…
Sisi karşıtlığımızı da, “Siz kadınları ve çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” öfkesini de biraz saklama eğilimi yaşanan günler bugünler.
İşte böyle bir iklimde geldi İsrail askerlerinin Harem-i Şerif’e sis bombaları atma ve Müslüman mahallelerini boşaltma haberleri.
Perişan görüntüler. Acılı görüntüler. Kadir Gecesi’ni beklerken, bizim evlerimizde kıvranmalar yaşanıyor.
Bana göre en çok Türkiye yanar Kudüs için… Halkımızın yüreğindedir Kudüs ve Mescid-i Aksa…
Kabe’nin kardeşidir. Hazreti Peygamber’in ilk Kıblesidir. İslam - Osmanlı tarihinin, ilk Fetih’ten bu yana her dinden sakinlerini rahatsız etmemek için itina ettikleri en hassas coğrafyasıdır.
Onun için diyorum, en çok Türkiye yanar Kudüs’te, Mescidi Aksa’da bir kanama olduğunda.
Türkiye’de birilerinin sandığı gibi sadece Araplar’ın işi değildir Kudüs ve Mescidi Aksa.
Ama her yıl, sanki tüm dünya Müslümanlarının yüreğine basmak gibi olsun diye İsrail, Ramazan’ı, hatta Kadir Gecesi’ni kollar vahşet icrası için…
Biliyorum, böyle bir yazının bir yerinde “Neden hep böyle?” diye bir soru gelip kör düğüm olur yüreklerde. “Kudüs acısı, Neden hep mahzun, Ümmet ümmet olduğunda… Hüzünsüz Ramazan özlemi” gibi yazılar yazmışız geçmişte, dergilere kapak dosyaları yapmışız.
Kudüs acısı, bir türlü büyük harfle bir “DÜNYA” olamayan, kimi zaman Avrupa ülkeleri kadar tepki veremeyen, kimi zaman Filistin için mücadele eden grupları İsrail’in diliyle -terörist- diye tanımlayacak kadar dertlere yabancılaşan İslam dünyasının acısıdır.
Ankara’dan tepkiler geldi son İsrail vandallığına karşı. Ama bilmiyorum, İsrail’le ilişkileri yeniden ısıtmaya çalışırken masada Filistin konusunda da bir hassasiyet olacak mı?
Çin ile ilişkilerin reel-politiğinde Doğu Türkistan meselesi “aşı işini aksatan madde” olarak görülüyor da, o kaygıyla sordum.
Cumhurbaşkanı’nın tepkisinin dozunu görelim bakalım. O bir fikir verecektir.
Kadir Gecesini başka türlü yazmak vardı. Ama hüzün öne çıktı. Dualara eminim İslam dünyasının bu hüzünlü günlerden kurtulma dileği yansımıştır. Dualar fiili dua haline geldiğinde o günler de yaşanır mutlaka. Fiili dua, birim insanın kalitesi ile ilgilidir, bunu da not edelim.