Nasıl temizlenir bu “sistemik müsilaj”
Sedat Peker dönüp dolaşıp oraya geliyor, Soylu tarafından kendisine söylenen “Pislik” ifadesine…
Şimdi o da “pislik mi dediniz, alın size pislik deryası” dercesine her hafta gündeme boca ediyor gördüğü pislikleri.
Ortalık Marmara müsilajından beter kirlenme iddialarıyla doldu.
Cemil Çiçek, ilk videolar yayınlandığında söylemişti, “Bunların binde biri doğru olsa soruşturma açılması lazım” sözünü. Dokuzuncu video yayınlandı, şimdi ne hissediyordur, merak ediyorum.
Hanifi Avcı, Peker’in ortaya döktüklerinin, gerçek pisliğin yüzde 3’ü olduğunu söyledi bir tv mülakatında. Yüzde 97’sinde neler var, varın hesap edin dercesine.
İddialar, “Canım bir suç örgütü liderinin hezeyanları” deyip toptan ret tavrıyla geçilecek cinsten değil. Bunu herkes biliyor.
Herkes bildiği için de, milyonlarca izleniyor, halk tarafından ciddiye alınıyor, cevaplanması isteniyor.
Alın şu milyar dolarlarla ifade edilen taşeron hikayesini. İlk pazarlıksız ihale verilenden beşinci kademe taşerona kadar akan devletin yani halkın parasını sövüşleme sürecini. Bunu bütün iş dünyası bilmiyor mu? Bugün olmasa bile bunun hesabının bir gün masaya yatırılacağı bilinmiyor mu?
Alın mesela, Sezgin Baran Korkmaz’la ilgili iddiaları:
Bir yanda MASAK - Yargı trafiğinde yaşananlar. Önce MASAK’tan hakkında herhangi bir kara para aklaması iddiası olmadığı raporu, ardından Yargı’nın Sezgin Baran Korkmaz’ı aklayan ve yurt dışına çıkmasını sağlayan 1.5 ay arayla verilmiş acayip MASAK raporunu, bu bir buçuk aylık farkın farkında olmadan SBK ile ilgili bambaşka işlem yürüten Yargı mekanizmasını… Nasıl oluyor bütün bu koordinasyonlar?
Alın İçişleri Bakanlığı’nda geçtiği iddia edilen görüşmelerdeki acayipliği. “Hakkında soruşturma var, bir an önce yurt dışına çık, iş adamından alacağın olan 45 milyonu da unut, bundan Yukarısı’nın da haberi var….” konuşmalarını. Ne bu? Bu gerçek mi, bu en azından Yukarısı tarafından araştırılmayacak mı? Bu 45 milyon gerçekten işaret edilen iş adamına mı gitti, başka bir şey mi oldu, bir tür “mafyatik sorun çözme” niteliğindeki bu iş İçişleri Bakanlığının işi mi, soruşturulmayacak mı?
Sedat Peker’in siyasetçiye verdiği çantalar dolusu para dikkat çekiyor haklı olarak. Ama para ilişkilerinin öyle boyutları var ki, çanta çanta para bile devede kulak kalır.
Şu Doğan medya’nın el değiştirmesi, Ziraat Bankası’nın bu işte finans kaynağı olarak kullanılması, Havuz medya oluşturulması, bunun için finansın nasıl sağlandığı, havuz medyasının gazeteleri ve ekranlarıyla hangi misyonla kullanıldığı… Adam Ziraat Bankası’ndan aldığı 750 milyonluk krediyi henüz ödememiş, ödeme sürecinde orada kopacak kıyamet yok mu? Bu operasyonlara iradesi dışında katılanların yarın isyanı oynamayacakları nereden malum?
Peker, “içerden” konuşuyor. Yani bir dönem parçası olmuş bu işlerin. Yüzleşse, yüzleştiklerine söyleyecekleri var. Kim çıkabilir Peker’le yüzleşmeye merak edilmeye değer doğrusu.
Nasıl temizlenir bu iş?
Mesela kulakların üstüne yatmakla mı?
İnsanlar “Yargı’ya havale”de bile umut görmüyor. Çünkü Yargı’nın bağımsız bir şekilde konuyu araştırabileceğine inanmıyor. Çünkü Yargı’nın “otel konaklamaları dahil, FETÖ borsası dahil” bin türlü hesabın içine sürüklendiğini görüyor. Çünkü Yargı’nın siyasallaştığını düşünüyor. Çünkü Yargı’nın “vicdanla cüzdan arasında kaldığını” ve farklı güç odaklarınca kolayca manipüle edildiğini düşünüyor.
Mecliste görüşülmesini de Cumhur İttifakı dayanışması engelliyor.
Medyanın önemli bir bölümü, bu işin üstünü örtme misyonunu çoktan edinmiş durumda.
Ya Biden, Brüksel görüşmesinde Zarrab olayı ile bağlantılı biçimde bu Sezgin Baran Korkmaz -SBK- vakasını da masaya getirirse…
Ne kadar çok soru var, ihtimal var değil mi?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu “Marmaradaki müsilaj Kanal İstanbul ile çözümlenir” demiş. Bir bilim adamı da “Şaka mı bu?” diye karşılık vermiş. İktidarın somut kirlenmişliklere bulduğu cevap, bilim camiasında “şaka mı bu?” diye karşılık buluyor. Aslında “şaka mı bu?” karşılığı bile bilim adamı nezaketi içinde açık bir akıldışılığa vurguyu ifade ediyor.
Bence iktidar şaşkın. Daha doğrusu iktidarın Ak Parti kanadı şaşkın. Bahçeli’yi demiyorum, çünkü onun sırtında yumurta küfesi yok. O her türlü durumda kitlesini tutacağına inanıyor, tutamasa da aldırdığı yok, ama bu iklim Ak Parti’de derin bir şok etkisi yapıyor. Yolsuzluklarla mücadele ve temiz yönetim iddialarından buralara gelmek… Ne acayip, kirlenme alanında ismi geçenler, bu işin soruşturulma endişesini değil, iktidar güçlerince kapatılması umudu ile yaşıyorlar. “Ömerler arayışı”nı seslendirecek bir özgüven kaldı mı Ak Parti’nin herhangi bir kademesinde?
Gariptir şu anda Sedat Peker daha çok özgüven sahibi “Vatan delileri” derken… “Turanı kuracağız” derken de MHP’den daha büyük özgüven içinde.
Yazık Türkiye’ye…