Allah Allah zammı kim yaptı?

İktidara yardımcı bir gazetenin dünkü sürmanşeti, “MTV’de büyük indirim”i müjdeliyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, takdir yetkisini kullanmış. Vergi, harç ve cezalarda yüzde 36 olarak belirlenen zam oranını, Motorlu Taşıtlar Vergisi için yüzde 25’e çekmiş.

İşte bu büyük indirime sevinmemiz isteniyor.

Fakat maaşlara çok daha altında artışla memuru, emekliyi enflasyona ezdirmiyorsanız, yüzde 25 vergi zammıyla vatandaşa ne etmiş oluyorsunuz?

Hem enflasyon yüzde 25’in altındaysa nereden çıktı bu yüzde 36, bu yüzde 25?

Elcevap: Düşük olan tüketici enflasyonuydu. Devlet, zammını üretici enflasyonuna göre yapıyor.

E peki, üretici enflasyonuna göre zam yapan üreticiyi, süper marketi niye fırsatçılıkla suçluyor iktidar?

Onun da cevabı var.

Aynı gün, iktidara yardımcı gazetenin muavinlerinden bir başka gazete giriyor lafa. Ve hikayenin öbür yarısını şöyle tamamlıyor:

“Gün, kur operasyonları ve döviz darbesiyle mutfakta çıkarılan yangının kundakçılarının kim olduğunu halkımıza anlatma günü. Gün, Bizans entrikalarını ve Tapınak Şövalyeleri’nin ayak oyunlarını birlikte bozma günü!”

Cumhurbaşkanı talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu da o kundakçıyı aramıyor mu zaten?

Bir gizli el kuru kundaklamış, Meryem Ana kandili gibi yakmış TL’yi, değer kaybettirmiş, paramızı eritip pula çevirmiş.

Allah Allah, kim bu mutfaktaki yangını tutuşturan darbeci kundakçı?

Doları zıplatmış, o da fahiş fiyat artışları, hayat pahalılığı ve enflasyon olarak bize geri dönüyor.

Fakat o sırada Merkez Bankası neredeydi? Fiyat istikrarını, finansal istikrarı korumak MB’nin görevi değil mi?

Başka bir cevap geliyor.

Değersiz TL’nin ekonomimiz için daha hayırlı olduğu fark edilmiş. Dolar, bilinçli olarak yükseltilmiş ki kur, rekabetçi olsun.

Madem faizi indirmek suretiyle dolara değer kazandırmak siyasi bir tercih, bu para politikası daha doğru...

Ne demeye MB, dün üçüncü kez yine dolara müdahale etti? 128 milyar dolarlık rezervler de bu uğurda yakılmamış mıydı?

Hikaye, tekrar kırılıp hemen yön değiştiriyor.

Ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz söyleniyor. Dış güçlere karşı. Paramıza onlar saldırıyormuş.

Bu kur hareketleri, ekonomik gerçekleri yansıtmıyor yani, manipülasyon var.

Allah Allah, kim paramızla oynuyor?

MB, faizi enflasyonun altına indirmese TL’nin değeri korunacaktı. Bankalardaki yerli ve milli mevduatların yüzde 63’ü yabancı para hakimiyetine geçmeyecekti.

TL’nin değerli olmasını savunmak mandacılıksa, doların mandasını savunmak neydi?

Ha, oraya getirmeyeceksiniz lafı. Onu sorduğunuz anda dış güçleri tutmuş, yabancı paranın boyunduruğu altına girmeyi istemiş oluyorsunuz.

Burada ekonomik bağımsızlık savaşı veriliyor, siz kimden yanasınız!

Ülkeyi yabancıya ucuz, kendi halkına pahalı yapma modeliyle mi?

‘Ee, bağımsızlığın da o kadarcık bedeli olacak’ deniyor.

Allah Allah!....

Bir hikayenin satması için içermesi gereken unsurlarla ilgili muzip fıkrayı duymuşsunuzdur. Din, gizem, merak, tutku olmazsa olmazlardan...

‘Allah Allah’ diye hayret nidası attırıyorsa, merak uyandırmayı başarmıştır.

Hikayenin içinden sürekli yeni hikaye çıkması da sürükleyicilik bakımından önemli.

Bu konuda rekor Şehrazad’dadır, üstüne yok.

Rivayet o ki...Binbir gece süren masallarıyla hükümdar Şehriyar’ı oyaladı. Yıllar yılları, hikayeler hikayeleri kovaladı. Masallarının sonu gelmedi. Şehriyar’ın öfkesi, merakına ve zamana yenildi. Böylece Şehrazad da kendisinin ve hemcinslerinin canını kurtardı.

Halk canını kurtarmak için hükümdarlara hikayeler anlatabildiği gibi, hükümdarların tahtlarını korumak için halka hikayeler anlattığı da vakidir.

Aynı ustalıkla yine, hikayeler hikayelere bağlanır.

Yalnız bir inceliği var, yılan hikayesine döndürmemek kaydıyla. Bir sonuca ulaşmadan uzayıp giderse dinleyeni canından bezdirme, bunaltma tehlikesi doğar.

Yani ‘Allah Allah’ nidası, her zaman hayret ve merak göstergesi değildir.

Hikayenin hikayeyi kovalaması da her zaman hikayenin içinden sürükleyici başka bir hikayenin çıkmasına benzemez. Bazen kabak tadı verir.

Başarının sırrı, tutarlılıkta. Ve bayat klişelerden uzak durmakta.

Sündürmeye çalışırken bir hikayeniz diğerini çürütüyorsa, tadını kaçırırsınız.

Şaşırtmacalı, tutku ve gizem dolu hikayeniz fos çıkarsa, gülünçleşmekle kalmaz. Kahkaha da attırmaz. Heyecanla dinleyenleri, enayi gibi hissettirip kızdırabilir maazallah.

Üstüne bir Tarkan gitmez mi: “Oynama şıkıdım şıkıdım, ah yanar döner, a acayipsin!”

YORUMLAR (148)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
148 Yorum