Taha Akyol’un son kitabı: ‘Atatürk’ün Anayasası 1924’
Taha Akyol’un son kitabı, “Atatürk’ün Anayasası 1924’ başlığını taşıyor.
Malum, 1924 Anayasası cumhuriyetin ilk anayasasıdır.
Kitap, bilmek ve hatırlatmak üzerine kurulu. Akyol, girişte kitabı yazma nedenini şöyle anlatıyor:
“1924 Anayasa’sının 100. Yıldönümündeyiz. Türkiye … en az yüzyıllık bir anayasa tecrübesine sahip, ama bu tecrübelerden dersler çıkarılarak uzlaşmayla bir anayasa yapılamadı. Buna anayasal istikrarsızlık diyoruz. 21. Yüzyılda kutuplaşma daha artmış, Türkiye’nin anayasal sorunları ağırlaşmış bulunuyor. Yaşanmışlıklardan dersler çıkarma duygusu beni bu araştırmaya yöneltti…”
Malum, 1924 anayasasını, 1961 ve 1982 Anayasaları izledi.
2017 Anayasa değişiklikleri ise adeta yeni anayasa hükmünde oldu. Türkiye, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında, bir başkanlık sistemi türüne geçti ve fiili kuvvetler birliği düzeni oluştu. Şimdi ülkenin muhalif kesimi, kuvvetler ayrılığı ve mümkünse parlamenter düzene geri dönüyü arzu ederken, iktidar mevcut anayasayı biraz daha derinleştirmek niyetinde.
Yeni anayasa tartışmalarının siyasi zemini kabataslak bu.
Nitekim Akyol, “anayasa tarihimizde iki dinamik vardır, biri kuvvetler ayrılığı, öbürü çok daha güçlü olan kuvvetler birliği eğilimidir” diyor
1921 Anayasası bir kuvvetler birliği anayasasıydı.
1924 anayasası de temel olarak kuvvetler birliği ilkesini benimser. Buna rağmen hibrit bir anayasa olarak görülür. Zira iki geleneğin de özelliklerini taşır, parlamenter hükümet ile meclis hükümeti sistemleri arasında bir köprü olarak tanımlanır. Türkiye, kuvvetler ayrılığı prensibiyle 1961 anayasayla tanışacaktır.
Akyol’un kitabı 1924 anayasası kadar, anayasaya giden yolu, bu yoldaki siyasi tartışmaları, farklı görüşleri, ön önemlisi muhalefetin önemi ve etkisini anlatması bakımında da değerli.
Siyaset, siyasi dengeler, özgürlük ortamının düzeyi de anayasaların hazırlanması ve şekillenmesinde önemlidir.
Kitap, 1924’te muhalefetin etkinliği ve itirazları sayesinde tasarıda değişen kimi hükümleri anlatıyor. Ve bunların en ilginçleri, bugüne de akla getirir şekilde, reisicumhurun yetkileriyle ilgiliydi.
Birlikte okuyalım:
“Gazi’nin üstün prestij ve karizması sebebiyle (cumhurbaşkanına) istisnai yetkiler de verilmişti ve mecliste büyük itirazlar sert tartışmalar üç konuda ortaya çıkacaktı. Reisi cumhur’un meclisi fes edip seçimleri yenilemesi, kanunları görüşülmek üzere meclise göndermesi ve baş komutan olması … Cumhur reisine Meclisi verilme yetkisi fes etme yetkisi konusunda şiddetli itirazlar oldu ve sonunda meclis bu yetkiyi reddetti, Gazi’ye bu yetkiyi vermedi…”
Akyol, diğer iki konuda da itirazlar karşılık bulduğunu ve maddelerin yumuşatıldığını hatırlatıyor.
Atatürk’ün en güçlü ve “dediğim dedik” olduğu bir dönemde bile, sınırlı da olsa muhalefetin işlevi görmek bakımından önemli bir örnek bu…
Bugün Türkiye, bu bakımdan, 1924’ten bile geride bulunuyor.
Çoğunlukçuluk tartışmayı, etkileşimi bile engelleyebiliyor.
Taha Akyol’a bir kez daha teşekkür etmeliyiz, böyle bir çalışmayı yapıp, okura sunduğu için…
Bilmek önemlidir.
Bilmek katılmak ve talep etmenin önkoşuludur.