Amerikalılardan saklanan ‘boş raf’ uyarısı
Biz zannediyoruz ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’de rafların boş olduğunu, ABD televizyonunda söyledi ve sunucu da buna itiraz edemedi.
Oysa Amerikalılar, bu sözleri hiç duymamış olabilir.
Erdoğan’ın sözleri, uyanmasınlar diye Amerikalılardan saklanıyor mu yoksa?
Ya rafların boş olduğundan bihaber, hala marketlere gitmeye devam ediyorlarsa!
Bu şüphe, salı akşamı KRT’deki “Sen Ne Dersin”de Yavuz Oğhan’la konuşurken içimize düştü.
Yavuz, sunucunun Cumhurbaşkanı’na olumlu ya da olumsuz bir tepki vermemesine şaşırıyordu.
Judy Woodruff, en azından kendi marketinde ne gördüğünden bahsederek Erdoğan’ı doğrulayabilirdi.
Cumhurbaşkanlığından yayılan deşifrede, bir şey dememiş görünüyordu.
Acaba demiş de bizim okuduğumuz soru-cevap metnine yansımamış olabilir miydi?
Programdan sonra bir merakla bakmaya koyulduk.
Neyle karşılaşalım istersiniz...
PBS’in sitesinde yayının videosu ve tam deşifresi olarak bir metin paylaşılmıştı. Fakat ikisinde de böyle bir diyalog yoktu. Yavuz da ben de izine rastlayamadık.
PBS, kamu yayıncısı ama bağımsızlığıyla biliniyor. Biden yönetiminden çekindiği için susup geçiştirecek bir kanal değil.
Hadi sunucu, Erdoğan’a ne itiraz etti ne de doğruladı...
Fransa ve Almanya’yla birlikte kendi ülkelerinde de rafların boş olduğundan, izleyicisini haberdar eden Erdoğan’dı. PBS, buna izin verebilirdi. Onu neden sansürledi? Sansürlendiyse Türkiye'de niye yayınlanmış gibi yansıtıldı?
Biz biliyoruz ama asıl bilmesi gerekenler, hala rafların durumunu bilmiyor gibi bir tuhaflık çıkıyor ortaya.
Röportajın o kısmına, ABD’liler neden ulaşamıyor?
Bu çarpıklık, bir endişeyi daha tetiklemesin mi bende!
Dün yazmıştım...
Japon İmparatoru , Alman ve Fransız cumhurbaşkanları; Kraliçe’nin cenazesinde Biden’a ezdirilip aşağılanmış da haberleri yokmuş. Bizim iktidar medyası fark etmiş, hallerine acımıştı yine.
İtibarı, lider gösterişinde değil de halklarının ekonomik gücünde arıyor olmasınlardı!
Hem Erdoğan da bu alanda itibar yarıştırmaktan yanaydı ki, ABD’de “ekonomistim” diyordu.
Ancak düştükleri içler acısı durumu, Japonlarla Fransızlar ve Almanlara kim duyuracaktı? Ya bizim medyayı takip etmiyorlarsa!
Bu kış donacaklarını da biz biliyoruz mesela. Yüzde 80 enflasyonla bizde raflar doluyken yüzde 8’le onlarda boş olduğunu, yokluk kuyruklarına girdiklerini ve aç kaldıklarını da! Onlar nereden, nasıl öğrenecek?!
Hans’la George’un haline üzülmekten kendimize bakamaz olduk neredeyse.
Onlar aç kalınca biz doymuyorsak, onlar donunca biz ısınmıyorsak, onlar Biden’a aşağılanınca bizim boyumuz uzamıyorsa...
İnsaniyet namına, durumlarından onları haberdar etmenin bir yolunu bulamaz mıyız?
CÜBBELİ İLGİ İSTİYOR AMA
Hoca lakaplı Cübbeli Ahmet, önümüzdeki dağları harami bekler diye korku veriyordu. Herkesin ipek yüklü kervanı varmış gibi.
Vaaz kürsüsünde, para pul hesabından ne kadar iyi anladığını göstermekten de geri durmuyordu.
Hani koluna muhasebeci pazubendi taksa yeri, dersiniz.
Dini, uhrevi sohbetlerin; “üryan geldim üryan giderim” öğütlerinden buraya ne ara sıçradığı, ayrı mesele.
Cübbeli; maddiyatla pek haşir neşir ki... “Önümüzde” beklediğini söylediği “bir senelik” kaos ve kargaşa ortamına nasıl hazırlanmaları gerektiğini, cemaatine anlatıyordu.
‘Nakitte durun, malı mülkü satıp paraya dönmek zorlaşır’ diyordu; ‘kenarda köşede ekmek alacak bir senelik sağ para, deponuzda şu cins erzak bulundurun...’
Şundan:
“Burada büyük tehlikeler, yeniden bir vatan müdafaası gibi durumlar icap edebilir. Önümüzdeki günler pek hayır göstermiyor. İlerisi hayırdır ama çok vatan haini var, çok din-devlet düşmanı var, çok… Onun için de bir temizlik icap edebilir yani. Ne olur ne biter bilmiyorum ama nakit çok önemli bir şeydir yani. Bazı kere satacağın malın olsa da satamıyorsun, ha dediğin zaman. Birden bir piyasa çöküyor; evin var kaç tane, aç kalıyorsun yani...”
Günler geçti...
Fakat sanki “bir ceviz ağacı” mübarek, “Gülhane Parkı’nda”. Ne polis bunun farkında, ne savcı.
Ne de bir damla bulanık suda fırtına koparabilen, suç bulma ve yargıya taşıma kumkuması iktidar siyasetiyle medyası bunun farkında.
Yokmuş böyle bir şey gibi duymazdan, görmezden geliyorlar.
Twitter’da, sahnede, klipte, şarkıda, filan gazeteciyle falan muhalefet siyasetçisinin bir lafında buldukları korkunç suçları, burada tanıyamıyorlar.
Halkı korku ve endişeyle paniğe sevk etmek!
Felaket tellallığı, kaos çığırtkanlığı!
Halkı, kin ve düşmanlığa tahrik!
İç savaş kışkırtıcılığı!
Peki ya dezenformasyon, provokatif paylaşım da mı yok!
Hain, din ve devlet düşmanı avına çıkanlar, bu yana niye hiç bakmıyor; samimi oldukları için mi?