İroniden ‘Allah memurun mu haşa’ şiirine

Ortak projeye girip milyar dolar kaldırma teklifiyle gelen biri, ayrılırken 'Allah rızası için hele bir çay, çorba parası ver' derse ironik bir durum olur.

Güçlü Türkiye'yi aciz, fakir fukara göstermek için, ormanlar yanarken 'Help Turkey' diye bir yalan kampanyası başlatıldığını öfkeyle söyledikten...Dünya darda kalanlarına el uzatıp göçmenleri korumasına alan bir Türkiye'nin, herhalde güçsüz bir ülke olmadığını gururla haykırdıktan sonra...Depremde, salgında ve yangında olduğu gibi Karadeniz'deki sel felaketinden sonra da resmen kampanya açıp milletten yardım isterseniz o da ironik kaçar.

Bir konuda demokratik oylama yapılacağını ama karşı oy için çalışan hainler olduğunu anlatmaya kalkarsanız hakeza, süper ironiktir.

Muhalefete tanınan hak ve özgürlüklerde dünya şampiyonu bir rejim kurduğunuz iddiasındasınız. Ama Alman, Fransız, İngiliz gibi dış güç hükümetlerine serbestçe muhalefet etmek yerine size muhalefet edenleri düşmanlıkla, gayrimillilikle filan suçluyorsunuz diyelim. İroninin hasıdır.

Bir de dik alası var bunun. Hem sabah akşam şöyle bağırıp çağırırsınız: 'Maalesef bazı gerçekleri söylemeye mecburum, milletime karşı görevim, kusura bakmasınlar; iktidarı başarısız, kötü yönetiyor gibi göstermek, yıpratıp sandıkta değişirmeye çalışmak değildir demokratik muhalefet, bu hainliktir, bu düşman ağzıyla konuşmaktır, bunlar beşinci koldur, bunlar terörist ve ajandır'... Hem de milleti kin ve nefrete tahrikle muhalefetin üstüne kışkırtan siz değilmişsiniz gibi muhalefeti, göçmenlere karşı ayrıştırıcı ve hedefleştirici nefret dili kullanmaması için uyarır, eleştirirsiniz.

Sırtını sıvazlayıp, şımartıp milletin tepesine çıkardığınız lümpen hırtlığı azdı, kontrolden çıktı faraza. Tekbirler ve İstiklal Marşı eşliğinde Suriyeli göçmenlerin ev ve dükkanlarını yaktı, yıktı, yağmaladılar. Muhalefetse yanlış politikaların acısını, sorumluları dururken kurbanlarından çıkarmamaya; bireysel suçların öcünü de toplu saldırıyla masum çoluk çocuktan almamaya çağırdı. Siz de kalktınız her gün ezan, bayrak düşmanı ilan ettiğiniz muhalefeti, bu tekbirli Milli Marş'lı lümpenliği kışkırtmakla suçladınız. Oldu mu nur topu gibi bir ironi daha!

Dramatik ironi olması için, bunların bir tiyatroda, filmde geçmesi gerekmez. Gerçek hayatta da örnekleri görülebilir.

Komşunuzdaki başbakan, bakan ve bürokratlar başarısızlığı, tedbirsizliği, hatayı kabul edip özür diler, istifa edebilirken...Sizse halkınıza karşı böyle sorumluluk üstlenmeyi acizlik, yetersizlik, güçsüzlük göstergesi sayarken...ABD'den, Afganistan havaalanının korunmasında rol üstlenme istekliliğinizi takdir eden bir açıklama geldi varsayın. Asıl o zaman küçük düşürülmüş hissedip rencide olmadığınızda...O sırada da 4 milyon göçmeni siz aldığınız için AB'nin rahat uyuduğunu, huzurunu size borçlu olduğunu belirtmek gücünüze gitmediğinde...Koyu, kara bir ironiyi bile gözünden vurursunuz.

Devlete düşen işlerde yetkililerin de dua ve temenniye başvurduğunu düşünün. 'Mevla her türlü afet ve felaketten muhafaza eylesin', 'onların parası varsa bizim de Allah'ımız var, silahları varsa biiznillah imanımız var' mesajları verdiklerini...Allah'a havaleyi dahi halka bırakmadıklarını...

Bir de parodisi var. O da edebi sanatlara girer. Ama öyle sözel ironi olur ki, yanında parodi sönük kalır.

Bütün bu anlattıklarınızı, konuştuklarınızı gerçek zannedip inananlar bulunuyorsa, işte o zaman trajik ironi olur.

Bakın, Milli Marş şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u da bundan daha çok kızdıran bir şey yoktur.

Gerçi vodvil tarzı şakalı, taşlamalı şarkılar, türküler bol. Fakat gitmez bu cumartesiye.

Üstadın Safahat'taki "Vaiz Kürsüde" şiirinden alıntılarla bitirelim:

"...

Harabeler, çamur evler, çamurdan insanlar

Ekilmemiş koca yerler, biçilmiş ormanlar

Durur sular, dere olmuş hela-yı cariler

...

Dilenci mevkii, milletlerin içinde yerin!

Ne zevki var, bana anlat bu ömr-i derbederin?
...

Kadermiş! öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru

...

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden

Yorulma, öyle ya, Mevla ecir-i hasın (hizmetkarın) iken

...

Başın sıkıldı mı, kafi senin o nazlı sesin

Yetiş! de, kendisi gelsin, ya Hızr'ı göndersin

...

Demek ki her şeyin Allah; yanaşman, ırgadın o

Vekil-i harcın o; kahyan, müdir-i veznen o

Alış seninse de, mes’ul olan verişten o

Denizde cenk olacakmış; gemin o, kaptanın o

Ya ordu lazım imiş; askerin, kumandanın o

Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı o

Tabib-i aile, eczacı; hepsi hasılı o

Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!

Biraz da saygı gerektir, ne saygısızlık bu!

Hüda'yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hüda

Utanmadan da tevekkül diyor bu cür'ete ha?

...

Senin bu kopkoyu şirkin sığar mı imana?
...

Ekilmeden biçilen tarla nerde var, göster!"

YORUMLAR (85)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
85 Yorum