İsmet Özel’in şiiri
“Ismarlama hayat” nedir?.. Kendimiz olamadığımız hayat! Bize giydirilen/ uydurulan kimlik!.. Bu da bir karşı çıkıştır; “ısmarlama bir hayatı bırakıyorum” der. Yalnız başına da olsa mücadele edecek, ‘tuzlu su’yu, bir tür çileyi tercih edecektir.
İsmet Özel’in şiiri, modernizme, onun yarattığı insana, kente, teknolojiye karşı bir isyandır. Şiirinin öznesi bu nedenle bir ‘vahşi’ ve ‘uyumsuz”… Dünyaya öyle dalgınlıkla bakmış olmalı ki, “orda çinko damlar ve plastik sürehilerin tanrısını” görememiştir. Bu, dervişane bir dalgınlık olsa gerek, bilinçli bir gaflet, umursamazlık. Yerini, dünyayı yadırgamıştır, bu da uyumsuzluktur. Çünkü ‘modern insan’ın dünyanın ve hayatın göbeğinde hep bir yeri vardır. “Ölüm Cantabile”de o uyumsuz ben’le mûti ‘onlar’ arasındaki büyük mesafeyi görürüz. Onlar ‘şehrin insanları’dır, kaypak ilgileri, zarif ihanetleri vardır, bozuk paraların, sivilcelerin, pahalı zevklerin, ucuz cesaretlerin insanıdır. Bu çağ, “Dilce -kalpce- susup/ bedence konuşulan bir çağdır, vitrin çağı, “İnsanın/ gölgesiyle tanımlandığı bir çağ”… Modern idrak, gerçeği salt belgelerde, ifadelerde, resmi mühürde, imzalarda arar. İnsan, nüfus kayıtlarında, büyük ciltli evraklar arasında sadece bir ‘isim’den ibarettir. Duygular paketlenmiştir, alınır ve satılır, gazeteler “dünya kelimesini tutuklamışlar”dır.
Ama Özel’in soylu asi’si tıpkı “Mataramda Tuzlu Su”daki özne gibi “şehri dünyanın üstüne kapatıp” bırakmıştır. Bu dervişane bir tavırdır; “Baş eğmezüz edâniye dünya-yı dûn içün” diyen Baki’nin imanının ve isyanının modern şiirdeki karşılığıdır. İşte şiirinin özündeki bu tavrıyla İsmet Özel, özgün bir sesle ‘Gelenek’e bağlanır. Şiirinde adaletsizliğe, haksızlığa, dünya-yı dûna karşı tasavvufa özgü bir karşı çıkış vardır. Bu dünya ona göre “dölyatağı borsalarla ağulanmış bir dünya”dır, çoğu insan “betondan tanrılara kulluk” eder.
Onun şiirinin en belirgin özelliklerinden biri yukarıdan beri örneklerde sıraladığım üzere ‘hikemi bir şiir’ olmasıdır. Ama geleneksel imgelere alışık olan okurlar, ilk bakışta o ‘yeni imgelerin’ altındaki anlamları yadırgayabilirler. İmgeleri klasiği kopya etmez çünkü, modern dünyanın figürleriyle örer şiirlerini. Üstelik sıkı örer. Sıkı şiire alışkın olmayan ‘muhafazakâr okur’ onu çözmekte zorlanır, çünkü alışılmış/ ortalama mantığa da aykırıdır dili.
Şiir, “tımarlanmış ruhlar”ın sadece hoşuna gider, erdemli ruhların ise evvela boşuna gelir… İsmet Özel, insanın ‘boşuna gelen’ bir şiir yazıyor...