Tabiatın talebesi

Yaz tatillerinin benim için olmazsa olmazlarından biri tabiatta bulunmak ve tabiatın talebesi olmak. Tabiat; duyu organlarımıza, akli melekelerimize, duygu dünyamıza muallimdir.

Kırıp dökmeden bir sanatkar, bir alim, bir çiftçi bir mecnun, bir çocuk, bir delikanlı ve daha bir çok kılığa girip insanın haline tercüman olur. Söylenmesi gerekeni insanın içine yerleştirir. İnsana yol yordam olur.

Ağacın gölgesi, bayırın esintisi, esintinin ağaçtaki hışırtısı, dağın mağrur ve mağdur duruşu, güneşin bağa bahçeye tarlaya olgunlaşma mayası olarak yerleşmesi, kavrulan toprağın güneşten şikayeti, çobanın sıkıntıdan çatlaması, ağır yüklerden kaçıp kurtulan atın kavuştuğu taze yoncaya sevinmesi…

Olur olmaz yerlerde biten alıçlar, alıçların sapsarı ovada birkaç karışlık serinliği, taşta nefeslenen kertenkele, kertenkelenin yanıbaşında zehrine güneşi zerk eden yılan, başını taştan taşa vuran kurumuş kengerin yersiz yurtsuzluğu…

Ağaç dallarını yuva edinen kuş, yavru kuşun iki yana savrulan başı, merhameti çağrıştıran cıvıltısı, kurbağa ürküntüsü, ağustos böceğinin güneşle raksı, ay ışığının ve gecenin harcında olgunlaşıp sabah adınlığında şakıyan kırlangıç, sığırcık sürüsü, bir sineğin yalçın kayalıklarda havalanan kartalı gök kulesinden indirip sallaması ve tozunun Yunus şiirinde görülmesi…

Söğüde yaslanan yorgunluk, bir menkıbeden çıkar gibi aniden havalanan hüthüt, kurnazlık kıyafetini terzi dükkanında üzerine geçiren tilkinin avareliği, geceyle gündüzün kanatlarında buluştuuğu leyleğin çocuklardaki hayranlık ve hayretliği, yeşil başlı gövel ördeğe özenip suya sökün eden kekliğin avı ve avcıyı uyandıran sussuzluğu…

Aklın bulanık sularında kanat çırpan karga bahçıvanı tedirgin eder. Karganın ne zaman ne yapacağının belli olmaması bahçıvanı tetikte bekletir.

Balık, “İftihar ve sevgi dolu kalpler ortasında”* bir zeybeğin diz kırma hazzı gibi derede salına salına yüzer.

Keyif çatan balıkta; çalışmanın, kazanmanın, işe yetişmenin, harcamanın, alışverişin esamesi okunmuyor.

Arıda fıtratının gereğini yapmanın sevinci. Sahiplerinin yüzü gülüyor. Dünyadan murad isteyenin parmağına bir kaşık bal çalmak da onlara düşüyor.

Ağustosta; gülen, öten, sazla, sözle eğlenen ağustos böceği yazın çalar. Kışın oynar. Raksından zerre eksiltmez. Keyfe saz söz olur.

Karıncanın yuvasında hareketlilik had safhada. Şairin hodkâm ithamını umursamayan karınca erzağının peşinde. Uğraş, emek, azim, titizlik karıncanın fıtratına ilmek ilmek işlenmiş. Ne yapsan boş durmaz.

Hayatı omzunda taşıyan kaplumbağa. Başını her çıkardığında bir hayret. Minnak adımlarıyla sabrın ve yolun kendisidir. Nereden gelip nereye gittiklerinden hikmet sorulmaz.

Hız ve hazzın tuzaklarında durup ince şeyler düşünmeyi unutmuş insanların haline bakıp insana acıdıkları hissi Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunda bir fırça olarak duruyor.

“Her mevcut, sanatlı ve hikmetli vücuda geliyor.” cümlesini de not düşelim.

YORUMLAR (1)
1 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.