YÖK Başkanı'nın sosyal medya zekası

Bir akademisyen ile röportaj yapmak için kendisine; kitaplarına ulaşamadığımızı söyleyince akademisyen; sosyal medyadaki paylaşımlarıma bakıp röportaj konularını ve bana dair soracağınız soruları çıkarabilirsiniz demişti.

Bir insanın sosyal medya hesabındaki paylaşımları kendisinin mesleki zekasına, liyakatına, sosyal zekasına dair bize yeterli bilgiyi veriyor.

Her insan, sosyal medyada paylaştığı kadardır da diyebiliriz. Doğrudan kendisinin yazdığı veya başkasından alıntı yaptığı paylaşımlar sosyal medya hesabına ait insanın kimliği, kişiliği, düşüncesi ve hatta kendisidir.

“Amcam dayım herkesten aldım payım.” atasözü misali herkesten aldığıyla kendini oluşturur.

Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı ( bilim dünyamızın en tepe noktası) Erol Özvar: “YKS'de barajı kaldıran karar sayesinde daha çok kişi üniversite tercih yapabilecek.” kararıyla daha önce gündem olmuştu.
Geçtiğimiz günlerde de tüm Türkiye’de ve bütün üniversitelerde uzaktan eğitim kararıyla yeniden gündem oldu.

Gördüğümüz, eğitim gündemimizi meşgul eden ve üzerinde konuşulması gereken meselelerde Özvar Bey eğitim merkezli hareket etmek yerine alkış gerektiren ve yukardan takdir alan kararları almayı tercih ediyor.

YÖK başkanının tweetlerini yukardan aşağıya okudum, izledim, inceledim. Çıkardığım özet konular şunlar:

Özbekistan-Azerbaycan ziyaretleri, kendisinin Türkiye’deki üniversite ziyaretleri, kendisine takdim edilen plaketler-ünvanlar, devlet erkanının ziyaret ve karşılama törenleri, taziye mesajları, üniversitelerin açılış konuşması, öğrenci ziyaretleri ve ziyarette yapılan konuşmalar, baraj kaldırma gerekçeleri, TRT, Anadolu Ajansı ve Hürriyet gazetesinde röportajlar, Afrika ülkelerinin büyükelçileriyle görüşmeler, mezuniyet törenleri, rakamlar, protokoller… vb.

Dünyanın salgından kırılıp sermayenin dünyayı yeniden hizaya getirmeye çalıştığı, yoksulun daha yoksul zenginin daha zengin olduğu, orta sınıfın eridiği, çoğu gencin eğitime bilime nitelikli hayata ulaşmanın yollarının kesildiği dönemde bir fikir, çözüm, gündem oluşturma, bilim dünyası ile meşverete dair YÖK başkanı ( Bilim dünyamızın başkanı) olarak bir makalesi, toplantısı, çözümü, tweeti, mesajı yok.
Dünya gündemine dair bırakın yabancı dilde Türkçe dahi bir fikir paylaşımı yok.

Dünya üniversiteleri ile bir meşveret etmişliği yok. Dünya biliminin öncüleri olan bilim dünyası ile ilgili bir ortak çalışması yok.

Ülkemizde sürekli yaşadığımız doğal afetler özellikle depremin bilimsel çalışmalarıyla ilgili bir çalışması zinhar yok.

Bilginin zihinlerde harmanlanıp bilime dönüştüğü üniversitelerdir. Üniversitelerde ete kemiğe bürünen fikirler ülkemizin ve dünyanın sorunlarına çözüm üretir. Hayatında değer gördüğü her şeyi paylaşan YÖK Başkanının bilim alanına dair bir paylaşımına maalesef denk gelemedim.

Erol Özvar Bey’in sosyal medya hesaplarına dışardan bakan biri kendisini YÖK başkanı bilmese kendisinin sahadaki işlevinin ne olduğunu merak eder.

Üniversitelerde niteliğin sürekli kan kaybettiği ülkemizde üniversitelerin nitelikten arınmış insan yetiştirdiği, üniversitelerin lise seviyesine düştüğüne dair sağır sultanın duyduğu soruna dair tek kelimesi, çözümü yok.

Dünya üniversitelerinin gerisine düşen Türk üniversitelerinin kan kaybının önüne geçilmezse bir dönem sonra neden var olduklarını unutan ve öğrencilerin girip çıktığı bir kovana dönüşecekler.

Salgın sonrası sanayi devriminden kalma bilgilerin ülkeleri geri kalmışlıktan kurtarmadığını gördük, görüyoruz.

Nano teknoloji, ince işçilik gerektiren üretim, katma değeri yüksek düşünce ve ekonomik üretimin olmazsa olmaz olduğu günümüzde üniversitelerin kabuk değiştirdiği dünyada YÖK başkanının bunlara dair de bir beyanına denk gelmedim.

Milli Eğitim Bakanımız, il il dolaşıp iş garantili meslek liselerini iş dünyası ile birleştirdi. İş dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikte kalifiyeli insan yetiştirmek için okullar açtı. Ülke ekonomisine, istihdama imkan sağlayan okullar açtı.

Bilimin yüksek nitelikli iş gücüne dönüştürüldüğü üniversitelerde YÖK başkanının buna dair bir çalışmasını sosyal medyada ve gündeminde göremiyoruz.

YÖK başkanı görevini; ihtiyaç ve niteliğe bakmaksızın daha çok öğrenci üniversiteye yerleştirmek, lise seviyesine dönüşen üniversiteleri kontrol altında tutup sorunsuz idare etmek olarak belirlemiş. Memleketi üniversite bitirmiş, diploması cebinde işsiz ordusuna dönüştürmek.


YÖK gibi bilimin başını temsil eden zevatın karar alma sorumluluğu sadece kendilerini bağlamıyor. Sadece kendilerini ilgilendirmiyor. Sebep sonuçlarıyla memleketin ekseriyetini etkiliyor. Ülkenin kaderini belirleyen karar yeri.

Deprem sonrası aldığı uzaktan eğitim kararıyla yeniden gündem oldu YÖK ve YÖK başkanı.

Memleket, malumunuz zor zamanlardan geçiyor. Depremzedelerin kış soğuğunda barınma sorunu hepimizin meselesi. Üşüyen her can bizim de içimize düşen bir kar soğuğu. Sayın Cumhurbaşkanımızın hassasiyeti de malum ve haklı bir durum. YÖK’ün Sayın Cumhurbaşkanımızla bir çalışma yapması ve bu konuda bir sunum yapması elzem bir durum iken üzerinde düşünülmeden alınan karar: Uzaktan eğitim.

YÖK’ün uygulama gerektiren bölümleri ( tıp, mühendislik, mimarlık, tasarım vb) ayırmadan, tüm il ve üniversitelerde bir çalışma yapmadan tüm üniversitelerde uzaktan eğitime başlaması maalesef memleketin hayatına giden bilim damarını kesmiş durumda.

Bu durumu özel üniversitelere dayatması ayrıca bir hata.

Özel okullardaki öğrenciler devlet yurtlarında kalmadığı gibi özel üniversite yurtları da depremzedelere açılmadı. Özel üniversitelere giden öğrenciler de bu ülkenin insanları ve bu ülke için emek veriyor. Alınteri döküyor. Ülkemizin katma değerine değer katıyor. Özel üniversitelerin senatosu kendi kararını kendisi verebilir. Sadece özel üniversiteler değil tüm üniversiteler kendi kararlarını kendileri verebilmeli.

Üniversitelerin açıldığı gün birçok özel okul hibrit eğitim yapacağını öğrencileriyle paylaştı.
Ancak YÖK’ten gelen baskı üzerine geri adım attılar.

12 Eylül’ün militarist dayatmasını andıran bu üstenci buyurgan dil çiçeği burnunda gençlerin nitelikli eğitim almasını engelliyor. Gençlerin ruh haline, ülkeye olan bağlılıklarına, hayat motivasyonlarına zarar veriyor.

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda dahi dönemin üniversitesi olan İstanbul Darülfünun’u kapatmamıştır. Ülkenin bilim damarını kesmemiştir. Ülkeyi tek doğru (!) dayatmasına hapsetmemiştir.

Gerekçesi nedir? Neden özel okullar hibrit eğitim ya da yüz yüze eğitim yapamaz? Bir mantığı açıklaması var mıdır? Haksız rekabetle açıklayabilir miyiz? Ya da devlet üniversitelerindeki öğrencileri dezavantajlı durumuna düşürmemek için sizde dezavantajlı kalın mı? Kurunun yanında yaş olanı da yakmak mıdır?

Maalesef bir yeri yaparken bir yeri yıkmak, ihmal etmek memleketimizde sık sık yaşadığımız durum.

Rektörlerin bir olup Sayın Cumhurbaşkanımızı bilgilendirip uzaktan eğitim dayatmasından vazgeçirmeli.

Özel üniversitelerin nasıl eğitim yapacakları kararı üniversitelerin kendilerine ait olmalı.

YÖK aldığı karar ile kendine askeri cunta konumu biçmiş.

Rus yazar Puşkin Yevgeni Onegin eserinde “Alışkanlık bir zorbadır.” diyor.

Ve devamında “Yeri gelmişken belirteyim: tüm kararlar bir zorbalığın savunucusudurlar.

Giydiği türlü türlü zincirler içinde sayıklıyor karar merci …”

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum