Türkiye'nin kripto otoritesi boşluğu: ABD'den ne öğrenebiliriz?
Geçen hafta bir fintech konferansında konuşurken, dinleyicilerden biri sordu: "Türkiye'de kripto düzenlemeleri için kime başvuracağız?" Sessizlik... SPK mı, Maliye mi, BTK mı, yoksa Hazine mi? Herkes birbirine baktı. İşte sorunumuz tam da bu belirsizlik; kurumsal yapımız kripto çağına hazır değil.
Bu hafta başlattığım yazı dizisinde, dünyanın farklı ülkelerinden örneklerle Türkiye'nin neden TEK MERKEZLİ bir kripto otoritesine ihtiyacı olduğunu anlatacağım. İlk durağımız, teknolojinin kalbi sayılan ama kripto düzenlemelerinde tam bir karmaşa yaşayan Amerika Birleşik Devletleri.
ABD örneği bize ne gösteriyor? Dünyanın en güçlü ekonomisi bile bu konuda bocalarken, bizim daha fazla bekleyecek vaktimiz var mı?
KURUMSAL KARMAŞA VE SONUÇLARI
Amerika'da merkezi bir kripto otoritesi yok. SEC buradan bakıyor, CFTC şuradan müdahale ediyor, FinCEN başka bir açıdan yaklaşıyor... Bu dağınık yapı ne getiriyor? 2024 verilerine bakalım: SEC tek başına 583 yeni dava açmış, 8,2 milyar dolar ceza kesmiş. CFTC de boş durmamış; 35 davayla 1,7 milyar dolar toplamış.
İlk bakışta "vay be, ne sıkı denetim" diyebilirsiniz. Ama gerçek farklı; bu rakamlar aslında koordinasyonsuzluğun faturası. Aynı proje için üç farklı kurumdan üç farklı yorum alabiliyorsunuz. Girişimciler hangi kurala uyacaklarını şaşırıyor, yatırımcılar güvensizlikten uzak duruyor.
Peki Türkiye'de durum farklı mı? Maalesef değil. SPK'nın sınırlı bir ekibi var, Maliye başka bakıyor, BTK'nın öncelikleri farklı... Sonuç: Amerika'daki karmaşanın Anadolu versiyonu.
HALKIN TUTUMU: İLGİ VAR, GÜVEN YOK
Amerika'da yetişkin nüfusun yüzde 28'i - yani 65 milyon kişi - kripto yatırımı yapıyor. Enteresan olan şu: Bu yatırımcıların yüzde 63'ü daha fazla kripto almayı planlıyor ama aynı oranda kişi mevcut düzenlemelere güvenmiyor. Yatırım yapmayanların yüzde 90'ı ise "yeterince bilgim yok" diyor.
Bu veriler bana Türkiye'deki durumu hatırlatıyor. Kahvehanelerde, ofislerde herkes kriptodan bahsediyor ama kaç kişi gerçekten ne olduğunu biliyor? Devlet ne diyor, hangi kurum sorumlu, vergisi nasıl ödenecek - hepsi muamma.
Güven eksikliği sadece halkta değil; kurumlar da birbirine güvenmiyor. Geçen ay bir blockchain şirketi kurucusuyla konuşuyordum, "Hangi kuruma gitsek farklı bir yorum alıyoruz, en sonunda vazgeçtik" dedi. Beyin göçü sadece akademisyenlerle sınırlı değil, teknoloji girişimcileri de kaçıyor...
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARIMLAR
ABD modelinden ne öğrenebiliriz? Öncelikle, dağınık yapının işe yaramadığını. Dünyanın en gelişmiş ekonomisi bile bu sistemle başa çıkamıyorsa, bizim şansımız nedir ki?
İkincisi, sert cezalar tek başına çözüm değil. Güven inşa etmeden, eğitim vermeden sadece ceza keserek bu sektörü geliştiremezsiniz. Amerika'nın 8 milyar dolarlık cezaları caydırıcı mı? Belki, ama aynı zamanda yenilikçiliği de öldürüyor.
Üçüncüsü, politik dalgalanmalar düzenlemeleri de etkiliyor. Trump döneminde farklı, Biden döneminde farklı yaklaşımlar... Türkiye'de de benzer riskler var. Her hükümet değişiminde sil baştan mı yapacağız?
ÇÖZÜM ZAMANI
Türkiye'nin acilen yapması gerekenler açık: Tek bir otorite kurulmalı, net kurallar belirlenmeli, halkın eğitimi öncelenmeli. Singapur'un MAS'ı gibi, İngiltere'nin FCA'sı gibi güçlü, bağımsız ve teknoloji dostu bir yapı...
Yoksa sonumuz ne olur? ABD gibi milyarlarca dolar ceza keser ama sektörü geliştiremeyiz. Ya da daha kötüsü, bu alandaki tüm fırsatları kaçırırız. Blockchain devrimi kapıda, NFT'ler, DeFi, Web3... Bunların hepsi gelecek 10 yılın ekonomisini şekillendirecek. Biz hâlâ "hangi kurum sorumlu" diye tartışırken, dünya bizden uzaklaşıyor.
Gelecek hafta İngiltere modeline bakacağız. Londra'nın fintech başkenti olma yolculuğu, tüketici odaklı düzenlemeleri ve - belki de en önemlisi - tek otorite modelinin nasıl işlediğini inceleyeceğiz. Bakalım oradan Türkiye için ne dersler çıkarabileceğiz...
