Zengin Olmayacak Mıyım?

Bir süredir teknoloji çevrelerinde tuhaf bir iyimserlik dolaşıyor. “AI her işi devralacak, üretim neredeyse bedavaya inecek, insanlar çalışmak zorunda kalmayacak. Devlet de herkese temel gelir dağıtacak.”
Kulağa hoş geliyor ama inanmakta zorlandığım tarafları var.

Geçen haftalarda rastladığım bir yazı bu hayalin en parlak versiyonunu anlatıyordu: AI sayesinde maliyetler sıfıra yaklaşacak, “robot emeği” dev bir vergi tabanı yaratacak, herkes hayatını istediği gibi yaşayacak. Ama hikâyenin bu kadar düzgün akması insana biraz kuşku veriyor. Çünkü büyük teoriler genellikle en kritik ayrıntıyı görünmez kılar.

Üretim gerçekten “bedavaya” yaklaşırsa…

Temel tez şu: AI verimliliği bin kat artırırsa, üretim maliyetleri neredeyse tamamen düşer, bolluk ekonomisi ortaya çıkar.
Doğru, teknoloji ucuzladıkça ürün de ucuzlar.
Doğru, verimlilik artışı tarih boyunca ortalama refahı yükseltti.

Ama tek başına yeterli değil.

Sanayi devriminde üretim patladı; ücretlerin, sosyal hakların, çalışma düzeninin iyileşmesi ise çok daha sonradan geldi. Üretimin ucuzlaması otomatik olarak adaletli bir gelir dağılımı yaratmadı. Bugün de yaratmayabilir.
Çünkü bolluğun kime, nasıl dağılacağı teknolojik bir değil, siyasal bir mesele.

“Robot vergisi” herkese maaş bağlar mı?

Okuduğum yazıdaki diğer iddia daha da cesur: AI şirketleri o kadar büyür ki, “robot işçiler” devasa bir vergi geliri oluşturur ve bu gelir vatandaşlara temel maaş olarak dağıtılır.
Kâğıt üzerinde mümkün.

Fakat pratikte teknoloji devlerinin vergi ödemek konusunda ne kadar yaratıcı (ve dirençli) olduklarını hepimiz biliyoruz. Bu şirketlerin elde ettikleri değeri gönüllü paylaşacakları varsayımı biraz romantik kalıyor. UBI’nin gerçekleşmesi, AI şirketlerinin iyi niyetine değil, siyasal bir iradeye bakar.

Aslında soru daha basit:
AI üretimin büyük kısmını üstleniyorsa, bu üretimi kim yönetecek?
Devletler mi, yoksa veri merkezlerine hükmeden dev platformlar mı?

Çalışma zorunluluğunun kalkması güzel bir fikir.
Ama yerine “kurumsal bağımlılık” gelirse pek özgürlük sayılmaz.

Türkiye açısından resim biraz farklı

Bizde kamuoyu hâlâ “AI işimizi alacak mı?” sorusunda takılı kalıyor.
Oysa daha büyük resim başka yerde:
AI sadece meslekleri değil, vergi tabanını da dönüştürüyor. Devlet gelirinin büyük bölümü hâlâ emek üzerinden toplanıyor.
Emek ortadan kalkarsa, devlet neyi vergilendirecek?

AI üretimini mi?
Güzel fikir, ama üretim birkaç küresel şirkette toplanıyorsa işleri zorlaştırır. ABD ve Avrupa bu tartışmalara çoktan başladı. Bizim ise henüz “dijital ekonomi nasıl denetlenir?” sorusunu yeni yeni konuştuğumuz bir dönemdeyiz.

Temel gelir bir gün Türkiye’de gündeme gelecekse, bunun yolu şirketlerin “AI üretiminden” vergi alınabilmesinden geçer.
Ama bunun için önce o ekonomiyi görebilmek, ardından da kontrol edebilmek gerekir.

Herkes çalışmayı bırakmak isteyecek mi?

Bir diğer sık tekrarlanan varsayım: “Zorunlu çalışma bitince herkes yaratıcı projelere döner.”
Olabilir, ama insan psikolojisi o kadar tek tip değil.

Çalışmak sadece para kazanmak değil; ritim, rutin ve hatta anlam kaynağıdır. AI çağında da insanlar üçe ayrılacaktır:
kendi projesini kovalayanlar, çalışmaya devam edenler ve “gelir + yan iş” arasında bir denge kuranlar.
Yani kimsenin işe gitmediği bir dünya çok karikatür bir tasvir.

Asıl mesele: Bolluk gelir, adalet kendiliğinden gelmez

AI çağının en büyük vaadi üretim bolluğu. Buna itiraz eden yok.
Ama tarihin söylediği şey açık: Bolluk, paylaşım tartışmasını ortadan kaldırmaz.
Aksine, büyütür.

Bu nedenle asıl konu “AI insanlığı kurtaracak mı?” değil.
Teknolojinin yarattığı dev değerin kimin kontrolünde olacağı.

Zorunlu çalışmanın azalması mümkün.
Ama o gün geldiğinde bile kritik soru aynı kalacak:

Bolluğun sahibi kim olacak?

Erken soran toplumlar kazançlı çıkar, ama devletlerimiz doğru kısıtlamaları getirmezse, çoğu insan AI altında zengişleşmicek, AI altında fakirleşicek.

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.