Hilmi Oflaz

Her Ramazan’da hüzünle, muhabbetle hatırladığım bir insan var: Hilmi Oflaz. Hüzün kısmı şu: Ezana bir dakika vardı. İstanbul’da İLESAM’da oturuyoruz. Hilmi Oflaz geldi “Haydi gençler” dedi, “İftara gidiyoruz!” Yüzümüzde bir tebessüm. Birlik Vakfı’na götürdü bizi. “Davetiyeniz yok, alamayız” dediler. Üç öğrenciydik, Hilmi Amca’nın misafiriydik. O an, Hilmi Oflaz’ın yüzünü görmeliydiniz, kalp atışlarını duymalıydınız. O gün bugündür geçmem o vakfın önünden.

***

Muhabbet faslı aşağıda:

Hilmi Oflaz. Benim Hilmi Abim. Bütün öğrencilerin Hilmi Abisi. “Abi” deyip duruyoruz da kolay mı “zor zamanda konuşmak,” kolay bir şey mi “Abi” olarak anılmak?

Ne zaman karşılaşsanız yanında kitaplar ve dünyanın yiyecekleri var. Elindeki kitapları ve kocaman kocaman poşetlerde taşıdığı pastırmaları, sucukları, domatesleri, peynirleri ve daha pek çok şeyi etrafındakilere ikram ederken görürsünüz. Gençlerle, öğrencilerle konuşmaya bayılıyor, kitapları konuşmaya bayılıyor, sigara içmeye bayılıyor; işte öyle bir adam. Adam mı, evliya mı, hızır mı belli değil.

***

Avurtları çökük, yüz çizgileri derin, boyun damarları belirgin, bağrı her zaman açık bir şekilde bir adam konuşur: Arkadaşlığı anlatır uzun uzun. Arkadaşlığı, fedakârlığı, bir ideal uğruna yaşamayı. “Dostluk” dediğiniz şeyin parayla satın alınamayacağını…

***

Öğrencisiniz, üstelik İstanbul’dasınız ve Hilmi Oflaz’la tanışmışsınız; aç-susuz, parasız kalmanız mümkün değil. Açlık susuzluk bir yana muhabbetsiz kalmanız mümkün değil. Onunla yeni tanışanlar muhabbetin orta yerinde sanki yüz yıldır, bin yıldır tanışıyormuş hissine kapılır. Hilmi Abi konuşmaya başlar ve siz uçsuz bucaksız bir yeşil vadide koştuğunuzu hissedersiniz. O imparatorluk genişliğinde bir ülke, imparatorluk genişliğinde bir hayat sunar size. Selçuklu’yu, Osmanlı’yı anlatır ve siz “Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü” olmak istersiniz.

16-06/19/fhdfh.jpgHilmi Oflaz

Onunla daha çok seversiniz tarihinizi, ülkenizi. Daha çok bağlanırsınız Gesi bağlarına.

Hilmi Oflaz Necip Fazıl’ın en yakınında bulunmuş insanlardan biri. Üstad’ın onun için “Mehmet benim fizik oğlum, Hilmi metafizik oğlum” dediği dolanır kulaktan kulağa. “Kişi sevdiğine benzer” derler ya, o da görüntüsüyle, jest ve mimikleriyle tıpkı Necip Fazıl’a benzer. Çok güzel anlatır Üstad’ı. Necip Fazıl’ı ve destansı mücadelesini Hilmi Oflaz’dan dinlemenin ayrıcalığını yaşarsınız.

***

Herkes kendi hayatının peşinden gider ve herkes kendi macerasını yaşar. Hilmi Oflaz da dostlarının, kitaplarının ve sigarasının peşinden gitti. “Vefası olmayanın dini olmaz” diyerek. Aslında peşinden gittiği “gerçek hayat”tır. Siz de onunla birlikte hayatın içinde akarsınız. Çünkü o konuştuğu herkese umut aşılar. Herkesin “her şey kötüye gidiyor” dediği bir dünyada o size “umut” ve “hayat” aşılar.

***

Anlattığımız insanın adı, Hilmi. Yani hilm sahibi. Yani sabırlı, metanet sahibi, yani ikram sahibi. Rahmet olsun.

İkram sahiplerine bin selam.

***

“Abi” diye başlamıştık söze. “Abilik günümüzde bitti, o değerler aşındı” diyorlar. Öyle düşünenler belki haklılar, bilmiyorum. Kaotik ve acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Ben de hüzünlüyüm tabii. Büyük büyük “cemaatlerimiz,” paraya pula kavuşan pek çok “arkadaşımız,” yığınla “sivil toplum kuruluşumuz” var ama arkadaşlarımın omzunda yeni bir ay doğmuyor. Tek yapabildiğim şu: Bir dost bulunca sarılıyor, bırakmıyorum.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum